İtalya güzel ama Türkiye bambaşka!

İtalya müziğine, pizzasına, makarnasına, üzüm suyuna doydum. Bir haftalık İtalya tatili sonrası İstanbul’un yemeklerini, ortamını, insanlarını özleyeceğim aklıma gelmezdi. Evet şahane bir memleket, evet havası çok güzel, evet adamlar aşırı milliyetçi, evet bizden daha akıllı oldukları kesin, evet bizden daha iyi imkanlara sahip olduklarından şüphem yok. Ama arkadaş İstanbul bir başka güzel. Yemekleri, mekanları, ortamları, otelleri. İtalya’da ilk gözünüze çarpan şey olumlu anlamda rahatsız etmeyen bir havası, gözlerinizi yormayan çevresi, tarihi binaları, geniş sokakları, cıvıl cıvıl insanları. Olumsuz anlamda ise biraz kirliler, tuvaletleri çok pis, yemekleri aşırı hamur ve domuz eti içerir, Türklere karşı biraz sertler, kibar değiller, yardımcı olmamak için sorunuza cevap bile vermezler.

İtalya ciddi anlamda kan kaybetmekte!

Resmi adıyla İtalyan Cumhuriyeti olan İtalya’da geçirdiğim bir haftalık geziyi ve izlenimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Venedik, Milano, Verona, Roma, Sirento, Napoli başta olmak üzere 60 milyon nüfuslu İtalya’yı bir haftada baştan aşağı turladık.

Çizmenin ucunda başladık topuğundan yurda döndük. Aslında hep İtalya’yı görmek için can atarız ya evet tatbiki görmeli ve gezmeli. Ancak İtalya bana biraz fakir geldi, biraz diğer AB ülkelerine oranla geride kalmış gibi geldi. Düşünün İtalya’ya vardığımızda rehberimizin bize ilk uyarısı aman cüzdanlara, kıymetli eşyalarınıza sahip çıkın oldu. Bir ülkede sık sık bu uyarı ile karşılaşıyorsanız o ülkenin ciddi sorunları var demektir. Ülkenin toplam borcu gayri safi milli hasılaya oranının yüzde yüzlerin üzerinde.
Katma değerli birçok üretimini başka ülkelere kaptırmış. Yaşlı nüfusu yüzde 25’leri aşmış. İtalya’da 2000'ler sonrası endüstrileşmede geri kalmış, vergi toplamada zorlanıyor, karaborsa ülkede çok yaygınlaşmış, yoksulluk bazı bölgelerinde çok ciddi boyutlara ulaşmış, bizim gibi beyin göçü veren bir ülke konumuna gelmiş. Ülke ciddi anlamda kan kaybetmekte, teknolojik olarak Türkiye’den çok gerideler, ülke sürekli göç veriyor, giden gelenden daha fazla. Roma İmparatorluğu’ndan kalma tarihi özellikleri olmaz ise İtalya sıradan bir ülke olur.

venedik.jpg

Venedik’in adı varmış!

Türk Hava Yolları uçağı ile Yeni Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nden uçarak ilk durağımız olan Venedik’e indik. Dünyanın en çok bilinen kanallarının bulunduğu kentte tabi ki biz de meşhur Venedik sandallarına binerek gizli su yolları boyunca büyüleyici bir gondol yolculuğu yaptık. Sandallara en fazla 5 kişi biniyor, yarım saat süren gezide kişi başı 25 Avro'ya bilet kesiyorlar.Daha sonra sırası ile Rialto Köprüsü, San Marco Meydanında turladık ve Verona’da bulunan otelimize döndük. Verona’yı bir yere yazın arkadaşlar, ben çok beğendim. Bizim Yeşilköy’e benziyor ama Yeşilköy’den daha sakin bir yer. Venedik’i ben fazla beğenmedim. Sadece kanalları ve sandalları olan bir kent. Tarihten kalan değerlerin üzerine pek bir şey koymamışlar.

milano.jpg

Milano’nun adı büyük kendi küçük

Rome ve Juliet’in evi, şehrin içinden geçen nehir, etrafın birbirinden görkemli tarihi binaları ile Milano şirin bir kent.

Eskiden yani 80’li 90’lı yıllarda insanlar yurt dışında gittiklerinde en çok Paris ve Milano’ya giderlerdi. Şimdi dünya küçüldü her yere gidildiği için bu kentler fazla öne çıkmıyorlar. Milano’nun her tarafında birbirinden görkemli tarihi binalar vardı. Bunlardan Meryem Ana’ya adanan Milan Katedrali muhteşemdi. Yapımı 500 yıl süren özelliği ile dünyanın en uzun süren katedralinde 137 kule 2 binden fazla heykel bulunuyor.

İnter ve Milan futbol takımının yer aldığı kentte bizden bir gün önce İnter şampiyonluğunu ilan etmişti. İtalya gezimizin üçüncü gününde Milano’dan ayrıldık önce Bologna’ya geçtik. Bologna; Çoğunlukla sol görüşlü insanlar yaşadığı için Kızılşehir ismini buradan almış. 80’li yıllarda sağ-sol çatışmaları yaşanıyormuş. Yazın çok sıcak, kışın çok soğuk oluyormuş. Macora meydanında her şey 13.Y.Y’dan kalmış.

floren.jpg

Floransa İtalya’nın en renkli şehri

Bologna, Siena’dan sonra 200’den fazla sanatçı çıkarmış, aurası farklı olan şehir Floransa’ya geçtik. Floransa’da hiçbir yapı katedralin boyunu geçemez, Roma’da ise Vatikan’ın boyunu geçemez. Bu iki kentte de en yüksek bina 5 katlı olarak gözümüze çarptı. Tabi bu durum da şehre acayip bir güzellik vermekte. İtalya’nın Toskana Bölgesi’nin başkenti Floransa, yetiştirdiği önemli tarihi kişiliklerle de ön plana çıkıyor. Özellikle Orta Çağ’ın sonu ve Yeni Çağ’ın başında Floransa’da doğmuş ya da hayatının bir bölümünü Floransa’da geçirmiş çok önemli sanatçılar ve bilim insanları mevcut. Şehrin tarihi dokusunu ve muhteşem mimarisinin yanı sıra, Leonardo Da Vinci, Michelangelo, Galileo Galilei gibi sanatçılar da buradan çıkmış.
Michelangelo Tepesi’nden şehre kuşbakışı baktığınızda muhteşem bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Antik futbol Fieotentina’yı, Michelangelo’num meşhur bir eşi daha olmayan Davut Peygamber Heykeli’ni, Kurtarıcı Kral Medice ailesini de unutmamak lazım. Bu ismi mutlaka Google amcadan bulup okuyunuz.

roma.jpg

Roma bizim Ankara Floransa ise İstanbul

Gittiğim her şehri ülkemizde bir kente benzettim. Sadece fiziki bakımdan değil, bazı özellikler bakımından da. Örneğin başkent Roma bizim Ankara gibi daha resmi ve daha ağır bir kent, Floransa’da ise İstanbul gibi daha renkli, cıvıl cıvıl, ucu bucağı yok. Bu arada bir şey öğrendim, Almanlar sağlamcı İtalyanlar gösterişçidir. Alman sağlam araba yapar İtalyan süslü püslü gösterişli araba ve bina yapar. Alman disiplinlidir, İtalyan eğlenceli. İtalya’da bir Floransa’dan çıkan sanatçı kadar bütün Almanya'da sanatçı çıkmamıştır, ressam, heykeltraş, müzisyen v.s.

Vatinkan’a geçtik Papa’yı göremedik!

Roma’da ikinci gün Vatikan’a geçtik. Aslında ilk gün biz Venedik'e indiğimizde Papa da oradaydı ve Venedik’te pek rahat dolaşamadık. Dünyanın en küçük mikro devleti olan, Hıristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi Venedik'in çok az nüfusu var. Bir milyar 200 milyon Katolik mezhebine bağlı insanların ilgisi Venedik’e oldukça fazla. Bir anlamda onlar için Venedik’e gitmek hac sayılıyor.

İtalya aynı zamanda yanardağ cenneti!

İtalya’da birbirinden tehlikeli yanardağlar da mevcut. Bizdeki deprem tehlikesi onlarda ise yanardağ şeklinde düşünebilirsiniz. Vezüv yanardağı da bunlardan birisi. Napoli'nin doğusunda bulunan, 1281 metre yüksekliğindeki aktif bir yanardağ olan Vezüv'ün MS 79 yılındaki püskürmesiyle Pompei, Herculaneum ve Stabia kentleri haritadan silinmiş.

k1.jpg

İTALYA’DA AKLINDA EN ÇOK NELER KALDI DERSENİZ?

Her kentte birbirinden anlamlı ve görkemli kilise var. Hatta yanlış hatırlamıyorsam Roma’da on binlerce kilise olduğunu öğrendim. Otobanları çok kullanışlı ve çevresi yeşillikler ile dolu. Şehir içi yollarda ve otobanlarda yer yer yol kenarında ses kesici paneller görmek mümkün. Acilen bunların ülkemize de gelmesi gerekiyor. Bir vatandaşın devleti mahkemeye vererek; ‘otoyolun sesi benim yaşam kalitemi düşürüyor’ davası kabul gördükten sonra İtalyan devleti gürültü yapan yol kenarlarına ses giderici paneller yapmaya başlamış.

İtalyan insanlarının Küzeyi ile Güneyi birbirini sevmezler. Küzey zengin, güney köylü gibi imaj veriyor. İtalya’nın eski başbakanı Silvio Berlusconi saksafon çalarken birdenbire zengin oluyor ve başbakan oluyor. Adamlar tarihi binalara hiç dokunmamışlar, bizdeki gibi inşaat rezaletleri yok. Kendi markaları ithal ürünlerden daha pahalı, benim markam kıymetlidir imajı veriyorlar.

Tekstilleri bizden çok iyi ve ucuz. İtalya’ya gidecek olanlara önerim boş valiz ile gidin, oradan aldıklarınızı giyin gezin gelin. Parfüm, ayakkabı, kıyafet bizdekinin üçte biri ama kilogram ve adet sınırları var. 23 kg, puro en fazla 20 adet, bir ürün dikkat çekici sayıdan fazla ise havaalanında yarısını geri alma durumları var. Yanınıza bol bol kuruyemiş alın. Örneğin ben 8 günde 2 defa McDonald's'ta karnımı doyurdum, pizza ve makarnaları pek hoşuma gitmedi. İtalya’da kruvasan da en az pizza ve makarna kadar ünlü, her sofranın vazgeçilmezi adeta.

Bu arada yazımın sonunda teşekkür etmeden geçemeyeceğim. 30 yılı aşkındır turizm rehberi olan, gezi turumuzun rehberi Selahattin Gani son derece bilgilendirici anekdotlar ile geziyi daha renkli hale getirdi. Sadece gezdiğiniz yerleri değil, İtalya’nın gidemediğiniz yerleri ile de ilgili çok kıymetli bilgiler verdi. O zaman şöyle diyelim; İtalya’nın bayrak renkleri gibi adeta ülke, yeşili çok, beyazı ekonomisi fena değil, kırmızısı hem aşk memleketi hem de tarihi zenginliği diyebiliriz.

k2.jpg

PİZZA KULESİNE İLGİ OLAĞANÜSTÜYDÜ!

İtalya gezimizin dördüncü gününde gruptan bağımsız olarak trene bindim Pizza Kulesi’ne gittim.
İtalyanlar prensip olarak İngilizce konuşmuyorlar. Tarzan’ca derdimi anlatarak 2 aktarma vardım Pisa’ya. Şiddetli bir yağmur vardı. Sırılsıklam oldum ama keyifli bir gün oldu. Pisa Kulesi, İtalya'nın kuzeyindeki Pisa şehrinde Piazza dei Miracolide (İtalyanca Mucizeler Meydanı) yer alan ve 1063-1090 yıllarında yapılan şehir katedralinin çan kulesi, ana yapıdan ayrı olarak 1173-1272 yılları arasında yapılmış. İnşası 99 yıl sürdüğü için mimarı konusunda net bir bilgi bulunmamakla beraber Mimar Bonanno Pisano ve Dioti Salvi tarafından yapıldığı tahmin edilmekte.
Kule, Pisa'nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik'e rakip olarak yapılmış. Galileo'nun, bütün cisimlerin aynı hızla ve aynı fizik kanununa uyarak düştüklerini farklı ağırlıklardaki iki top güllesini bu kuleden aşağı bırakarak gözlemlediği iddia edilmiştir.

k3.jpg

KIRMIZIDA GEÇ YEŞİLDE DUR!

Gezimizin son gününde Sorrento ve Napoli şehrinde olduk. Napoli’de ilk gözümüze çarpan şey balkonlardan uzanan ıslak çamaşırlar oldu. Kentte kimse evinde çamaşır kurutmazmış. Bu arada gezdiğim şehirler arasında nedense en az Napoli’yi sevdim.

Bana çok karmaşık ve kirli bir şehir gibi geldi. Bir Napolili ben İtalyalıyım demez. Napoli’de her mimari İspanyol’dur. Bu kentte sigorta şirketleri arabaları sigortalamıyor. Kırmızıda geç yeşilde dur bir Napoli kuralıdır. Yeni bir araba alındığında en yakın arkadaşı çekiç ile vurur nazar olsun der, çünkü nasıl olsa çok yakında arabaya vuracaklardır. Kentte her genç cebinde nişan yüzüğü taşır, çünkü nişanlı olan gençlere normal bakılıyor nişan yoksa ayıplanıyorlar. Ama her genç evlenmeden önce çok defa nişanlanıyor. Anlayacağın yüzük sadece formalitede işe yarıyor. Maradona’nın ilah olduğu şehirde en sevdiğim yer Vulcano Buono isimli AVM oldu. İçinde otel de barındıran AVM adeta stadyum gibi inşa edilmiş. Doğrusu bu projeyi Türkiye'ye kim getirirse çok tutacağını söyleyebilirim. Altı kilometre uzunluğundaki Napoli Limanı iyi bir yatırım gibi duruyor ama çevresi pek yaşanacak gibi durmuyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi