16 yılda bürokraside ne değişti?

16 yılda bürokraside ne değişti?
AK Parti iktidarının ilk yıllarıydı.. Kimse il başkanı, ilçe başkanı olmuyor, yeni kurulan ve askerin, sistemin hatta ‘Muhtar bile olamaz’ diye manşetler atan basının dalga geçtiği dönemlerdi.

Erdoğan şu an bir şirket altında bir araya gelip, birleştiğimiz ve gazetelerimiz olan 23 Şubat, Kuzey Doğu Anadolu, Ardahan Haber, Son Vilayet, İstiklal adlı gazetelerimiz çıkardığımız büro o zaman yeni kurulan AK Parti’nin Ardahan İl ve İlçe Başkanlığı idi.
Erdoğan yeni kurduğu partisinin ilk heyecanı ile Ardahan’a gelmiş, bende gazetemi getirip şu an oturduğum masada oturan Erdoğan’a uzatıp, Ardahan’ı anlatan manşet haberimi okutmuştum.
Gazetemi inceledikten sonra elini omuzuma atarak yerinden kalkan ve ‘sende gel, partimin yönetimde yer al’ diyen Erdoğan beni kutlarken bende ona bu ülkenin ana sorunlarının başında gelen bürokrasinin Ardahan gibi Ankara’da uzak yerlerde Buzlar Çözülmeden filminin versiyonunu oynattıklarını ve ülkenin asıl önemli sorununun siyasilerin başarısızlığı değil, asıl dertleri vatandaşa hizmet etmek olan siyasilerin başında olup, ama iktidarları boyunca kontrol etmekten zorlandığı bürokratların iş yapamamalarının bedelini siyasilerin ödediğini ve kendisinin başbakan olması halinde ilk iş olarak bu soruna el atmasını istemiştim.
Ardahan’dan ayrıldıktan 5-6 ay sonra mı iki yıl sonra mı bu kez Ankara’da başbakan olmuş olan bugünkü Cumhurbaşkanı/Başkan Erdoğan’la Ardahan heyeti olarak ziyaret eden heyetin içinde ki gazeteci olarak ikinci kez karşılaştım.
Nasrettin hoca misali Ardahan’dan Ankara’ya gidip, aylardır atanmayan valisini isteyen heyetin Erdoğan’ın liderlik baskısının yarattığı heyecandan konuşamadığı ve kızdırdığı günü bugün gibi hatırlıyorum.
Çünkü bugün ki gibi bir hayli gergin olan Erdoğan’ın Ardahan heyetinin bekletildiği salona gelişi ve heyeti dinlemesi ardından söz istedim.
Ve Ardahan’da anlattığımı bu kez orada da anlatınca yine ayağa kalkan ve beni göstererek, ‘işte bu gencin dediği gibi bu ülkede bizde hükümet olmamıza karşın bürokrasiyle baş edemiyoruz. Kardeşim alın size kaç gündür valiler kararnamesini götürdüğüm Cumhurbaşkanı Sezer bir türlü imzalamıyor, işler yürümüyor’ deyip, elini ceketinin iç cebine götürerek çıkarmak istediği evrakları sinirden titreyen elinde yere düşüp, dağıtıyordu.
Çünkü ikinci kez karşılaştığım Erdoğan’a orada da dediğim şey ‘Siz bu ülkede yerini oğluna, kızına bırakan, millete hizmet götürmek isteyen siyasiye sürekli genelge, kanun engeli çıkarıp iş yaptırmayan bürokratlarla baş edemezseniz, Örnek mi? 23 yıldır bozuk olan Ardahan yollarından sorumlu birini değiştiremezseniz, Meteoroloji müdürleri gibi bir çok idareci ölmeden makam terk etmediği bu ülkede başarılı olamazsınız’ demiştim.
Ve bugüne baktığımız da Recep Tayyip Erdoğan’ın 16 yıldır başında olduğu ülkenin bürokrasisinin durumu bir iki idarecinin İmam Hatip kökenli olmasından ve rektörler gibi partinin il, ilçe başkanıymış misali iş yapmaktan öteye gitmekten başka çokta bir şey değişmediğini görmek mümkün.
Çünkü Erdoğan gibi ondan önceki siyasilerin de sıkça şikâyetçi olduğu bürokrasinin bu ülkede asıl iktidar olduğunu ve Erdoğan gibi güçlü bir lider ve iktidara bile dayandığını yeni bir seçime doğru gittiğimizde daha iyi görmekteyiz.
Erdoğan’ın bile baş edemediği resmi kurumlara baktığınız da idarecileri gibi hantal hizmetleriyle ünlü onca daire görmeniz mümkün.
Nüfus aynı, tarım aynı, meteoroloji aynı, her gelene paşam diyen TRT ve diğerleri aynı tas, aynı hamam..
Onca teknolojik imkânlara karşın değişmeyen bürokrasi, idareci ve zihniyet nedeniyle bana göre bir adım öne gitmeden bürokrasinin değişmediğini, şurada en yakın bir tapu dairesine giderek görebilirsiniz..
Tapu da olduğu gibi 1960’yıllarda kalan sararmış dosyaların raflarda toz içinde olduğunu, Adliyelerin alt katlarındaki arşivlerin üstten akan kanalizasyon suları ile bir arada olduğunu, müdür ve idarecilerinin çoğunun da emekli olmamak için direnen birer yorgun demokratlar olduğunu görmeye devam ettiğimiz ülkede ki asıl iktidar olan bürokrasinin, Tayyip Erdoğan’lı güçlü siyasi iktidara rağmen 16 yıldır bir adım ileri 3 adım geriye gitmekten öte bir değişiklik yaşamadığını da anlarız.
Vali olmak için çalmadığı kapı bırakmayan, vali olduktan sonra vatandaşa kapı kapatanlar gibi bu ülkede yürütmenin başında olanların bürokrasiyi ve onun başında olanları yani siyasileri bir adım ileriye yürütemediğini bugüne baktığınızda da görmek mümkün.
Kısacası bu ülkede asıl iktidar olan ve değişime karşı ısrarla direnen bizim bürokrasi ve bürokrat Özal’ın bir dönem salladığı, Tansu Çiller’in ‘Bizim bürokrasi Komünizmdekinden daha beter’ dediği, Ecevit’in ANAP-MHP Koalisyonunu dağıtan bürokrasi şimdi de Erdoğan’ı göndermek üzere gibi.
Çünkü kendi teşkilatlarının metal yorgunluğu içinde olduğunu belirtip, asıl bu yorgunluğu yaratanın bir türlü değiştiremediği bürokrasi ve onun babadan, oğula kalma bürokratlarının ülkeyi olduğu gibi AK Partiyi de yorduğunu anlayamadı.
Anladıysa da iktidara geldiği günlerde verdiği ilk vaatler arasında olan ‘Lojmanları boşaltıp, satacağım’ deyip, milletvekili lojmanları dışında onu da başaramayan Erdoğanlı hükumetler cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hala oturdukları koltuklara kök salan bürokratlarla baş edemedi.
Ve bugüne geldik, bürokrasi, bürokrat duruyor, biz gidiyoruz gibi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.