Ver mehteri ver!

Ver mehteri ver!
Sağlıkta büyük devrim yaptıklarını belirtip, hastalara aylar bulan randevular veren hastanelerle dolu İstanbul’dan kaçıp, geldiğim Ardahan’da sıra bulup, yaptırdığım dişlerimin ağrısı ile uyandığım yatakta açtığım televizyon da haber kanallarını aramaya başladım.

Sağlıkta büyük devrim yaptıklarını belirtip, hastalara aylar bulan randevular veren hastanelerle dolu İstanbul’dan kaçıp, geldiğim Ardahan’da sıra bulup, yaptırdığım dişlerimin ağrısı ile uyandığım yatakta açtığım televizyon da haber kanallarını aramaya başladım.
Elimde ki kumanda ile önce çok sevdiğim belgesel kanallarını dolaşıp, ardından sabahın ilk ışıkları ile döndüğüm haber kanaları arasında dolaşırken 16 yıldır iktidarda bulunan hükümetin havuz medyasının amiral ve enformasyon kanalı olan A TV’de durdum.
TRT gibi havuza atılmadan önce birlikte çalıştığı gazeteler arasında bulunan Akşam, Habertürk gibi ulusal gazetelerde yazarken tanıdığım Erkan Tan’ın sunduğu haberleri izlerken zaten ağıran dişlerimi iyiden iyiye sıkıp, elimde ki kumandayı televizyonun ekranına fırlatmamak için kendimi zor tuttuğumu fark ettim.
CHP’liler başta olmak üzere HDP’lilerin izlemediklerini belirtip, taraftarlarının da izlememesi için kampanya başlattığı bu kanalı kapatmamak için kendimi zor tutarken ekrandaki sözde gazeteci Erkan Tan’ın sunduğu kıytırıktan her haberinin ardından, ‘Ver Mehteri ver’ diye bağırıp, bir gazeteciye yakışmayan tavırlarla hükümetin emireri misali hareketlerini büyük bir işkence ile izleyip, sinirimden gülerken Hitler'in propaganda bakanı Goebbels’i hatırladım. Erdoğan’ın seçim sürecinde ağzına almadığı, hatta listelere koyduğu birçok vekil adayının Fetocu olduğu ileri sürüldüğüne yönelik eleştirilere cevap vermeyip, terörist diye eleştirmekten kaçındığı Feto’ya yaptığı övgüleri ile tanıdığım bu şahsın havuz medyasının amiral kanalı olduğu ileri sürülen kanalda haber verirken muhalefet liderlerine yönelik yaptığı eleştirilerin de kendisi kadar kötüydü. Evet, son 16 yıldır birçok şeyin yerle bir olduğu gibi gazetecilik mesleğinin saygınlığını da yerle bir olduğu ülkemde mantar gibi ortaya çıkıp, sözde gazeteci olanların başında gelenlerin sunucu, araştırmacı, yorumcu olduğunu gördüğümüz bol mehterli ekranları izlerken gazeteci olanların gazeteci olmaktan utandığını koltuk altlarımda damlayan terden anlıyor ve ‘Ver Mehteri Ver’ diye böğüren birine, ‘Ha sttir’ diyerek kanal değiştirdiğimi ve Hitleri anlatan belgeseli aradığımı anlıyordum.

Aydın Doğan’ı eleştirenler nerede?
Zamanın Başbakanlarından Mesut Yılmaz’ı cebine elini koyduğu aşortmanla karşılayan Aydın Doğan’ın gazete ve televizyonlarını da aldırıp, havuza atan iktidarın Erkan Tan’larla seçmenin olduğu gibi toplumun beynini yıkayan yayınlardan memnun olduğu şu günlerde Aydın Doğan ve ona benzer gazete patronlarına demediklerini bırakmayanların nerede olduğunu merak ettim.
Çünkü gazete bayisine gitmeyip, bir gazete almayan ama ‘Satılık Basın’ diye bağıranların bir hayli çok olduğu ülkemde dün gazetelerinde çıkan küçük eleştirili bir haber hemen kızıp, Aydın Doğan’a demediklerini bırakmayanların Tan ve ona benzerlerini gazeteci adı altında ekranlara gazetelere çıkaran patronlara bir şey demediğini hatırladım. Evet, gelenin gideni arattığı ülkemde her gelene paşam diyen bir toplumun Tan’lı kanallarda aldığı mehterle coştuğu şu günlerde dün Doğan’a demediklerini bırakmayanların da bugün ortalıkta olmadıkları gibi başta Cumhuriyet, Yurt olmak üzere muhalif gazete ve tv’leri de takip edip, izlemediklerini de son tiraj ve reytinglerde görmekteyiz. Çünkü Erkan Tan’lı A Haber kanallarının başta Halk, Ziraat, Vakıf Bank ve Bakanlıklar olmak üzere bol kepçeli devletin reklamları ile borularını öttürdüğü şu günlerde 80 milyonu geçen ülkenin nüfusunun 4 milyonu ancak gazete aldığını görmekteyiz. Yani bir milyonuna yakını Spor ve At Yarışı gazetesi, 500 bini magazin gazetesi olmak üzere 4 Milyona yakın gazetenin alınıp, okunduğu görülen tiraj ve reyting grafiklerine baktığımızda toplumun aldığı mehter marşı ile coşup, bol kılıçlı ve gözyaşlı dizileri izlemeyi, Erkan Tan’lı ekranların sahiplerine bir şey dememeyi tercih ettiğini de anlıyoruz.
Sonuç olarak sosyal medyada başını kaldırıp, havanın yağmurlu olduğunu bile fark edemeyen bir okur, izleyici kitlesinin olduğu ülkemde, ‘Ver Mehteri Ver’ diye böğürenlerin gazeteci, onları böğürtenlerin hükümetten ihale alan müteahhit gazete patronları olduğunu da fark edip, göremezken 24 Haziran dahil önümüzü nasıl göreceğimiz de     meçhul bir durumda..

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.