Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde Anadolu'nun tarihi ve doğası

Tüm insanlarımızın bilmesi gereken bu konuyu yıllar sonra yine dile getiriyorum. Çünkü bu güzel ülkenin son zamanlarda doğasının hep tahrip edilmesine şahit oluyoruz. İnsanların mutlu ve huzurlu yaşayabilmeleri için doğal kaynaklara sahip olması ve bu kaynaklardan eşit miktarda ve yeteri kadar yararlanması gerekir. Doğal kaynaklarımızın başlıcaları; dağlar, ovalar, ormanlar, göller ve akarsular, her türlü yer altı zenginlikleri, yani madenler, petrol ve doğalgazdır. İnsanoğlu var olduğu günden bu güne kadar, bu kaynakları hiç tükenmeyecekmiş gibi insafsızca, kendinden sonra yaşayacaklara hayat hakkı tanımadan kullanmaktadır.

Türkiye, doğal kaynaklar bakımından dünya devletleri arasında önde yer alan önemli bir ülkedir. Doğal kaynaklarımızın iyi kullanılması ve korunması, bu ülkeyi seven ve geleceğini düşünen herkesin başlıca görevi olmalıdır. Her işte ve her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitim birinci şarttır. Malesef 3 yıldır çabaladığımız okullarda çevre eğitimi etkinliğimizin önü kesildi. Bu konudaki çalışmalarımız başarısız olursa ne olur…

OKUYUN DA GÖRÜN: Konumuz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki ormansızlaşma; Tarihsel belgeler ve zamanın gezginlerine ait notlar, M.Ö. VII. Yüzyılda yazılmış bir kitabeye göre bu gün çırılçıplak olan Van ve Hakkari’ye sefer yapan Asur hükümdarının sazlık kadar sık olan ormanlardan geçmek için ormandan ağaçları keserek yol açtığı, Xenephon’un Muş civarındaki gerçek ormanlardan söz ettiği bilinmektedir. Bu arada benim de aklıma takılan ve okullarda öğrencilere anlattığım Evliya Çelebi’nin bir anlatımı var, Buralarda başı göğe eren öyle meşe ormanları var ki, bir sincap hiç yere inmeden, daldan dala atlayarak Van Gölünden Ak Denize gider. Ortaçağda Ağrı’yı anlatan bir Arap coğrafyacının da gür ormanlardan söz ettiği bilinmektedir. Ketene de Batman suyu yağış havzasında yaptığı bir araştırmasında, orman sınırının eskiden Nusaybin’in güneyine kadar indiğini, Asurlar ve hatta Romalılar Dicle için inşa ettirdikleri donanmaları bu yöredeki ormanlardan yapmış olduklarını bildirmektedir. (Evcimen,1973). Yine, Polonyalı Simscon’un seyahatnamesinde, Bingöl’den Hazar Gölüne gelinceye değin çam ormanlarından geçildiğinden söz ederken, Fırat’ı şöyle dile getirmektedir Su o kadar sağlam ve leziz idi ki, bütün bir kuzu yenilse bu su ile hazmedilebilirdi. (Anderson,1964) Evet günümüzde anılan bu yol güzergahında bir tek çam ağacı bulunmadığı gibi Fırat (Murat suyu) da yağışsız mevsimde bile çamur akmaktadır.

Cuniet, 1890 yılında Mamüret-ül Aziz ile Dersim ve Malatya orman durumunu şöyle anlatmaktadır. Ormanları koruma konusunda idarenin elinde yeterli bilgiler ve ölçüler bulunmamaktadır. Halk yasa dışı kesimlerle ormanları öyle tahrip etmektedirler ki 10 yıl içinde gerekli önlemler alınmaz ise Dersim, Malatya ve Harput Mesire sancakları ormandan yoksun bir duruma gelecektir. Bu sancaklarda orman kıyımı, Keban’daki kurşun ve gümüş madenleri yüzünden olmaktadır. EVET!!! 1960’lı yılların başında Yedek Subay Öğretmen olarak askerliğimi yaptığım Yozgat’ın Şefaatlı ilçesi Caferli köyünde teftişe gelen müfettişin tarih dersinde anlattığım Türklerin, ormanların yok olması, derelerin kuruması, yaşama şartlarının yok olması sebebiyle ortaasyadan göçü konusu sonrasında, teneffüste okul bahçesinde koluma girerek, yaa, Hocam biz çocuklara hep yalan yanlış şeyler öğretiyoruz. her yer zümrüt gibi yem yeşil iken, billur gibi sular akarken hiç iklimler değişir, ormanlar yok olur, dereler kururmu.

Onu biz insanlar o hale getirmişiz. Ağaçları kesmiş ev eşya yapmışız ormanları yakıp tarla yapmışız, sen hiç Yozgat’taki Çamlığa gittin mi? O tepeye Allah havadan kozalak mı atmış orası çamlık olmuş. Nerdeyse 100 Km yakınında tek ağaç yok. Biz insanlar ağaçları yok etmiş tepeye çıkamamışız Orası çamlık kalmış. Biz öğrencilere kalan ağaçlarımızı korumayı öğretmeliyiz demişti.

Daha Türkiye’de değil tüm dünyada ÇEVRE gibi bir konu konuşulmazken beni doğa sever, çevreci yapan o müfettiş oldu. Sağ olsun. Evet; Türkiye çeşitli yükseklik ve coğrafi yapıya sahiptir. Bu sebeple de çeşitli iklim tipleri görülmektedir. Bu tahribatlar olmasaydı ülkemiz Avrupa’nın en zengin ülkesi olurduk. Bütün bunların sebebi ne? SEBEP Eğitimsizlik. 1990 lı yılların başında Kadıköy'de DOĞA İLE BARIŞ, İTÜ'den emekli olup geldiğim Büyükçekmece'de BÜYÜKÇEKMECE ÇEVRE KORUMA VE ÜZELLEŞTİRME, son olarak, DOĞA EMANETÇİLERİ ÇEVRE EĞİTİM DERNEĞİ'ni bu gayeyle kurmuştuk. Çalışmalara gerekli desteği alana kadar böyle yazılarlarla insanlara birşeyler vermeye devam edeceğiz. Devamı haftaya. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Utku Kızıltan Arşivi