ABD'yi mi Rusya'yı mı tercih etmeliyiz?

Batı medyası Ukrayna savaşının ''başrol oyuncuları''na şimdiden ''yeni lakaplar'' taktı...

Zelensky'den bahsedilirken ''Aslan yürek Zelensky'' ve ''Korkusuz Zelensky'' deniliyor...

Putin ise, sıkça ''Hitler''e benzetiliyor....

Zelenski, kendisiyle ilgili lakapları hak ediyor... En azından bu lakapları hak edecek ''artistliği'' çok iyi yapıyor diyelim... Zelensky'nin bir ''komedyen''den daha fazlası olduğu da tartışma götürmez... ''Komedyenlik''ten gelen iletişim yeteneğini ''yeni işi''nde iyi kullanıyor da diyebiliriz...

Şu kadarını da şimdiden görüyoruz, bugün Rusya Kiev'e girip, Zelensky'yi devirse bile, Zelensky nefes aldığı sürece Ukrayna'nın geleceğinde rol oynayacak....

Çünkü Rus işgali büyük ölçüde başarılı da olsa, Batı desteğini almış Ukrayna'daki ''iç savaş'' hiç bitmeyecek... Bu işin rövanşı yıllarca sürecek... Irak'ta, Suriye'de nasıl sular durulmadıysa, Libya'da nasıl sular durulmadıysa, keza Mısır'da sular durulmuş gibi görünse de, hala durulmadıysa; Ukrayna'da da durulmayacaktır...

Putin'in ''Hitler''liğine gelince...

Hakikaten karşılaştırma yapınca, Putin ile Hitler arasında ''bazı ortak noktalar'' bulunuyor...

Mesela nasıl?

Almanya 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmıştı... Koskoca bir imparatorluk, savaşın kaybeden tarafı olarak, ağır yükümlülükler altındaydı... Alman ulusunun, ''gururu gocunmuş''tu... Hitler, gocunan milli gururu ve Almanya'nın 1. Dünya Savaşı'nda kaybettiklerini geri getirmek isteyen Alman halkı için büyük umut oldu...

Putin'in durumu da Hitler'e benziyor...

Sovyetler Birliği yıkılıp, komünizm çökünce; Rus halkı önce ''kapitalist dünyanın özgürlüklerine kavuştuğu'' için sevindi... Ama o günden bugüne geçen 30 yılı aşkın sürede, 1 Dünya Savaşı'nı kaybeden Almanya'daki duygunun benzeri, giderek Rusya'da oluştu. Eski ''emperyal hayalleri canlandıran'' Putin, tıpkı Hitler'in ''yenilmişlik duygusu''na savaş açmasında yakaladığı başarıya benzer şekilde bir popülarite yakaladı....

Şimdi Putin de, Hitler'in yapmaya çalıştığı gibi eski Sovyet İmparatorluğunu canlandırmaya çalışıyor.... Almanya 1. Dünya Savaşı ile 2. Dünya savaşı arasındaki ''soğuk savaş''ta neler yaşadı ve sonrasınde neler yaşattıysa, Putin Rusya'sı da aynısını yaşadı ve şimdi de aynı yöntemle ''geri dönüş'' yapmaya çalışıyor....

Şöyle ki, tıpkı 1. Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Almanya'nın başına geldiği gibi, Rusya da ''komünizmin kapitalizme yenik düşmesi''nden sonra, kendisini uzun süre toparlayamadı... Rusya ''komünizmin yenilgisi'' ve Sovyet İmparatorluğu'nun çöküşünün ardından, kontrolündeki eski Doğu Bloku ülkelerini tek tek Batı blokuna kaptırdı.

Şimdi Rusya diyor ki; Nato, eski Doğu Bloku ülkelerini, NATO ve AB'ye üye yaparak, bana saldırıda bulundu... Oysa, Sovyetler dağılırken anlaşma masasına oturduğumuzda, bize ''Rusya'ya doğru yayılmama'' sözü vermişlerdi... Yani biz saldırı altındayız.. Mecburen savunmaya geçtik ve Ukrayna'yı da almasınlar diye, Ukrayna'yı işgal ediyoruz.

Öncelikle bu tam bir palavra... ABD, NATO veya AB, eski Doğu Bloku ülkelerini işgal falan etmediler... Polonya'sından Macaristan'ına, özgürlüğüne kavuşan eski sosyalist ülkeler, kendi özgür seçimleriyle, NATO'ya ve AB'ye girdiler...

Yani, ortada bir istila yok... Tabii ki, Batı Bloku da Allah'ın sevgili kulu değil, onun da kendisine göre ihtirasları ve günahları bol ama, kimseyi zorlamadılar, aralarına kattıkları ülkeler, kendileri yalvararak gitti.... Bu ülkeler kendileri için doğru olanı yaptıklarını da zamanla gördüler...

Bir örnek vermek gerekirse, bundan 10-15 yıl öncesine kadar Türkiye'den çok beter durumdaki Polonya'da şu andaki refah, Türkiye'den daha iyi bir noktaya geldi... Biz de Türkiye olarak zaten bu refahtan pay almak için, yıllardır Avrupa'nın kapısında süründük, sonra da bir yerde haklı olarak kafamız attı...

Yani eski Sovyetik ülkeler, Rusya ile karşılaştırıldığında çok daha fazla özgürlük ve demokrasi vaad eden Batı'yı seçtiler.... İsterseniz ''ehven-i şer'' olarak da seçtiler diyebilirsiniz, tamam öyle olsun! Sonuçta kendileri mi seçti?.. Evet, kendileri seçti!...

Eyvallah, Batı'nın demokrasisi de ''kendisine Müslüman'' ve Nato'su da, ABD'si de, Avrupa ülkeleri de, ''sütten çıkmış ak kaşık'' değil ama; en azından şu anda dünyanın en ileri demokrasisi de, ekonomisi de onlarda!

NATO'ya, AB'ye gelmek istiyorlarsa ABD ne yapsın, Nato ne yapsın, Avrupa ne yapsın! Nokta!

Ha yayılıyorlar mı, evet yayılıyorlar... Ama ''bileklerinin hakkıyla'' yayılıyorlar.. Ve açıkçası bizim Türkiye'nin başına geldiği gibi de, ''Her gelene, buyur gel'' dedikleri falan yok... Mesela Ukrayna'ya da yıllardır, ''Buyur gel'' demediler...

İşin özü şu; Rusya ne demokrasisiyle ne de ekonomisiyle, kontrolünde tuttuğu ülkelere ümit vermiyor... Buradan bizi yönetenler ve Türk halkı ne ders çıkarır, orası da bizimkilere kalmış...

Görünen köy kılavuz istemez!... Rusya Ukrayna savaşıyla Batı'ya kafa tuttu ama bu savaşı asla kazanamaz... Ukrayna'yı işgal etse de, Ukraynalının aklı hep Batı'nın zenginliğinde ve demokrasisinde olacak... Önünde sonunda da, bu savaşı daha fazla refah ve daha fazla demokrasi vaad eden taraf kazanır.. Yine nokta!

Yani tıpkı Hitler gibi Putin de, başlangıçta savaşarak kazanmış görünse de nihayetinde kaybedecektir...
 

Türkiye'de tüm hesaplarını buna göre yapmak zorunda....

Gelin, Türkiye'nin ve Türk halkının fotografına bir bakalım... Bizde Amerika'ya ve Batı'ya karşı bir tepki var; ama öte yandan da Amerika'ya, Avrupa'ya özenme had safhada... Bugün ''al sana ABD'de veya Avrupa'da vatandaşlık, ya da iş'' desek, neredeyse kimse durmaz!

İslamcımız da solcumuz da, lafta anti-Batı'cı filan ama; Rusya'ya taşınmayı, Rusya'da yaşamak isteyen bir Allahın kulunu bulamazsınız... Aynada kendimize iyi bakmamız lazım!...

Bizim Avrupa ile ABD ile tek derdimiz, Kürt ve Ermeni meselelerinde, keza Yunanistan'la ve AB'yle münasebetlerimizde, bize ''gıcıklık'' yapmaları.... O yüzden kızıp, bazen ''pire için yorgan yakma'' noktasına geliyoruz.. Çünkü içten içe Batı'ya ''pireleniyoruz...''

Haksız mıyız; haklıyız çoğu kez... ''Pire için mi yorgan yakıyoruz'' sorusu da tartışmalı tabii!... Çünkü uğruna yorgan yaktığımız işler, ''pire'' kadar küçük işler değil; orada da biraz haklıyız... Ama olay şu ki; dünya bizim çıkarlarımız üzerinden dönmüyor, dünya kimseye güllük gülistanlık değil!... ''Devasa pirelere'' bile, ''gücümüz yetene'' kadar sabretmemiz şart! ''Akıl'' bu sabrı gerektiriyor!...

Bizlerin, ''bizi pirelendirdikleri'' konularda daha soğukkanlı olmamız, öncelikle güç kazanmamız gerekir... Ekonomimiz düzgün ve kuvvetli olursa; ki yanı sıra, her zaman söylediğim gibi ''demokrasi olmadan kalkınma ve zenginleşme olmaz'' şiarından hareketle; demokrasimiz de güçlü olmazsa, ''pirelere çok kafa takmamız'' anlamsızlaşıyor... ''Pireyi deve yapmadan'' önce ülke olarak ''deve büyüklüğünde güce sahip olmamız'' gerekiyor... Mümkünse ''fil olalım'' tabii!...

Bu yüzden de, ''kazanacak tarafın yanında'' olup güç kazanmamız gerekiyor... Tarafsız kalırsak, ki an itibarıyla öyle gibiyiz; ABD, Avrupa ve Nato tarafında tam duramayan tek NATO üyesiyiz, her koşulda kaybeden taraf oluruz...

Rusya'dan yana durursak daha da beter! Bu sefer, kaybedeceğini bile bile 1. Dünya Savaşı'nda Almanya'dan yana duran Osmanlı gibi oluruz... Biz de kaybederiz... Kazanacak kimse, o tarafa oynamalıyız ki, daha sonra, onlarla da haklı davalarımızda mücadele edebilecek güce kavuşalım.... O kadar! Yine nokta!

Niye bunları anlatıyorum!

Bizde Ukrayna savaşıyla birlikte ''Nato mu Rusya mı'' tartışması da başladı... Sanki anti-Batı'cı sol dahil geniş bir çevrede, ''Batı'ya kızıldığı için, Rusya'dan yana durmak'' gibi bir tavır da var... Aslında bu ''gıcık olduğumuzu gıcık etme'' gibi sadece ''psikolojik temelli'' bir düşünce tarzı... Hiçbir mantıkı yok...

İlk önce ''bölünmez bütünlüğümüze'' öncelik veren askerlerimizden çıktı bu düşünce.. Stratejik ortağımız ABD ve Avrupa'ya ''haklı gıcıklığımız'' artınca, bir anda, askerimizden, ''Biz de, Türkiye olarak Rusya ve İran'la ittifak yaparak, yeni bir güçbirliği oluşturalım'' düşüncesi çıktı...

Bu düşüncedeki Silahlı Kuvvetlerimiz, FETÖ eliyle sıkı bir Amerikan kaynaklı ''Ergenekon darbesi'' yedi... Ulusalcı askerimiz bu yüzden ABD'ye hala çok gıcık, bu yüzden hala Rusya'dan yana bir hava var... Tekrarlıyorum... Rusya'yı çok sevdiklerinden değil; ABD'ye gıcık oldukları için böyle bir havaları var!...

Aradan yıllar geçti, döndük dolaştık, askerimizdeki fikirler, AKP iktidarında da boy göstermeye başladı... Askerler niye tepkilerinde haklıysa, AKP ve Erdoğan da tepkilerinde haklıydı elbette... Batı'ya biraz ''nispet yapmak'' gerekiyordu...

Ama nereye kadar!... Dozajı biraz aştı galiba ve nerede duracağımızı bilmeye başladık... Biraz durduk ama, daha da tam duramadık....

Oysa, unutmamak lazım ki; Türkiye-İran-Rusya ittifakı düşüncelerinin yeşerdiği yıllar, ''tek kutuplu dünyaya doğru gidiş'' yıllarıydı... Şimdiyse önümüzde, Rusya'nın yine ''çift kutuplu dünya yaratma'' girişimleri var... Bu durumda nereyi seçmeliyiz?..

Kimse kusura bakmasın ama, ben tercihimi ''tek kutuplu dünya''dan yana koyuyorum... O dünya da, Batı'nın dünyası, daha gelişmiş demokrasi ve daha büyük ekonomik refahın dünyası... Enternasyonalist bir dünya... Enternasyonalizmi de, öncelikle sermaye ve Batı Dünyası gerçekleştirebilecek gibi görünüyor!

Ne Rusya ne de İran'ın bana vaad ettiği bir gelecek yok... Bu ülkelerin, kendi halklarına vaad ettiği bir gelecek de yok... Önünde sonunda, ''tek kutuplu dünyaya teslim olacaklarını'' görmek için de kahin olmaya gerek yok...

Bu yüzden ABD'yi mi Rusya'yı mı seçmeliyiz sorusunun, bendeki yanıtı kesinlikle ABD'dir... Putin'le oynamak, Hitler'le oynamak gibidir... O ateş de elimizi çok daha fazla yakar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Aygün Arşivi