Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Affetmeyeceğim

Gezegenimizi ısıtıp aydınlatan kızıl yıldız güneş hala işlevini yerine getirmekte.  Onun mavi gezegeni yani, içinde bulunduğumuz kara parçasında yaşamını sürdüren canlıların milyonlarca yıllık gelişiminden günümüze gelene kadar aklını kullanması bilen güne ve yarına derdi olan biz insan evladı bugün kendi kendine sınırlar ve kurallar koyup uymayanlara baskı cebir ve şiddet uygulamaktan çekinmemekte. Oysa insan evladı günümüze gelene kadar geçirdiği evreleri bilmek istemiyor dünü bilmek istemediği gibi gelecek ile de derdi yok. Onun derdi varsa yoksa günümüz ve politikacı sıfatını yüklenen cazgırlara inanması. Kime inanıyorsa inansın ama evvela gerçekleri bilmek zorunda.
Son üç binyıllık süreçte doğal sınırlar olan deniz, ırmak, nehir, dağ,  orman ve çöllerin dışında yapay sınırlarda çizildi. Gücü, gücü yetene hâkim oldu, onu kendi çıkarları için çalıştırdı. Bu da yetmedi her şeye herkese sahip olmaya çalıştı, evreni ve dünya da ki yaşamı kendisinden başlattı, kendisinden önceki yaşamı yok sayarken herkesi kendisine bağlı olmasını istedi. Kendisine tabi olmayanı yok hükmünde saydı yani onları köle yapmak ya da yok etmek kendince doğal sayıldı ve sayılmaya devam etmekte. 
Onlar düzenlerinin devamı için sistem ve kurumlar kurdu; hatta bir ellerinde havuç diğerinde sopa tutmakta. Hayvanların boyunlarına zincir vurulmasına zül görürken bunlar kendi nesillerine bazen zincir bazen de bukağı vurdular. Bu da yetmedi cezaevleri ve toplama kampları kurdular. Ölüm ve sakat bırakılma korkusuyla toplumu terbiye etmeye çalıştılar ve onlarca insanı genç yaşlı, kadın erkek ayırt etmeden sakat bırakıp ölüme gönderdiler ama kendilerini terbiye edemediler. 
Hırsları, bencilliği ve şımarıklılığı tavan yapmış yöneticilerin hesapsızca harcamaları nedeniyle ekonomik ve sosyal krizin sebebi topluma çıkarıp gerçekleri dile getirenler sorumlu tutuldu. Oysa gerçekler mızrağın çuvala sığmayacağı kadar net ve kesin. Yakası kalkık, omuzu kalabalık ve beli silahlı sistemin uygulayıcıları bazen kraldan çok kralcı olarak tarih sahnesinde görüldü ve uygulamaları dünden bugüne kanla tarihe yazdılar. 
Ülkemin son altmış (60) yıllık tarihinde baş jandarmanın yanın da saf tutan yöneticilerin başının “küçük Amerika” hayali gerçek oldu. Ülkemin güvenlik güçleri tarafından silahların namlusu kendisine doğrultuldu. Yasalar haklıdan değil güçlüden yana yapılıp uygulandı. Ekmek, emek ve özgürlük rafa kaldırıldığı gibi gündeme getiren suçlu sayıldı. Emeğinden başka geçimi olmayan yurttaşlar işsizlik ve açlıkla terbiye edildi. Gerçekleri dile getiren ve bu doğrular temelinde birlikte hareket edenlere yaşama hakkı veilrmedi. Demokrasicilik oyununu rafa kaldırıp baskı cebir şiddeti yaşamın bir parçası haline getirdiler. Gerçekleri dile getirenleri hain pusularda kahpece ve işkence odalarında tek, tek susturmayı denediler baş edemeyeceklerini anladılar ve bir gece de darbe yaptılar. 
Darbe öncesi ve sonrası insanlığa yakışmayan yok etmeleri, kaybetmeleri, toplu katliamları ve işkence merkezlerini meşrulaştırdılar. Gözaltı ve cezaevlerini çoğaltarak topluma gözdağı verdiler. 
Kendilerine “konsey” ya da her ne ise sıfat yükleyenler kendilerini meşru göstermek için her şeyi kendilerinden başlattılar. Kendilerine dokunulmazlık zırhı bile oluşturdular. Bunlara sessiz kalan, yurttaşa dayattığı anayasanın oylanmasına evet diyenleri, darbeci faşist asker demeyenleri affetmeyeceğim,
Bunlarda diğerleri gibi gelip geçici bekle diyenleri,
Darbeciye darbeci demeyenleri,
Bunların dümen suyunda gidip ahlak ve eğitim bekçilerini,
Basında ve yazın çevrelerinde methiyeler dizenleri,
Dostlarını yarı yolda bırakıp sinsice kuytu köşelerde bekleyenini, hatta yurt dışına kaçanları,
Sorgu odalarında ve cezaevlerindeki         işkencecileri,
Omuzu kalabalık, yakası kalkık ve beli silahlı uygulayıcıları, 
Darbeciler sayesinde köşeyi dönen         saygın işverenleri, yazar, çizer ve öğretim görevlilerini, 
Başta darbeci konsey üyelerini 
İşkencede yitirdiğim kardeşim Osman Mehmet, gözaltında kaybolan Hayrettin, hanince öldürülen Recai, ifadesi bile alınmadan asılan Kadir, Ömer ve tüm yitirdiklerimiz, sakat bırakılanlarımız, bir çocuğu mezarda diğeri cezaevinde eziyet gören diğer çocuklarına okuma ve yaşama hakkı verilmeyen anne, baba, kardeş, eş ve çocukları adına dahası “güzel insan değeri” adına affetmeyeceğim.
(18 Ocak 2019 günü Yargıtay dönüşü yeniden yargılanmaya başlanan 12 Eylül Darbecileri duruşmasında bunlar dile gelecek. )

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi