AİHM kararlarını uygulamak zorundasınız!

HDP’nin tutuklu eş başkanı Selahattin Demirtaş için yapılan başvuruyu değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; serbest yargılanmasına karar verdi.

4 Kasım 2016 tarihinde Eşbaşkan Figen Yüksekdağ ve 9 milletvekiliyle birlikte gözaltına alınıp sonra tutuklanan ve ancak 400 günden sonra duruşmaya çıkabilen Selahattin Demirtaş için avukatları iç hukuk yollarının tamamını kullandılar.

Anayasa Mahkemesinin de tutuksuz yargılanması talebini reddetmesinin ardından AİHM e başvuran Demirtaş için bugün karar çıktı.

Makul sürenin aşıldığı ve yargılanmasının tutuksuz yapılması gerektiğine ilişkin bu kararın ardında Adalet bakanının açıklaması ”kararı görmek gerek, son kararı Türk yargıçlar verecektir.” Şeklinde oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yine beklenen açıklamasını yaptı. “AİHM bizi bağlamaz. Karşı hamle yapar, işi bitiririz.”

Kimi basın kuruluşlarında da haber” AİHM den skandal karar” olarak duyuruldu.

Neresinden baksanız çifte standart uygulaması!

Her fırsatta Avrupa Birliği hedefinden vazgeçmeyeceğiz, yönümüzü batıya döneceğiz, diyeceksiniz. Türkiye ile olumsuz çıkan her kararda Avrupa’yı tanımayacaksınız.

Özellikle de konu insan hakları ve hukuk olunca Avrupa Birliğinin bu konularda ne kadar duyarlı olduğunu bildiğiniz halde, işinize gelmediği durumlarda “ karşı hamle yapar, işi bitiririz.” Diyeceksiniz.

Daha ilginci Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi uluslararası bir hukuk kurumunun aldığı karara, nasıl bir” karşı hamle” yapılır?

Hukuk içerisinde nasıl bir uygulamayla “iş bitirilir?”

Daha çok günlük siyaset dilinde kullanılan bir söylemi uluslararası hukukta kullanmaya kalkarsanız, sizin ülkenizle ilgili hukuk kurumlarına olan güveni de sarsmış olmaz mısınız?

Kaldı ki; bu konuda Adalet Bakanının açıklama yapmasını anlarız da Cumhurbaşkanının doğrudan yargının yetki ve sorumluluğunda olması gereken bir konuda üstelik de derinlemesine bir inceleme yapılmadan açıklama yapmasını anlamak pek mümkün değil.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği bir kararı “skandal” diye niteleme, bunu manşete taşıma hakkını bir basın kuruluşu nasıl kendinde görür, bunu da doğrusu anlayamıyorum.

Geçmiş yıllarda “iç hukuk yolları tüketilmediği için” Türkiye aleyhine açılan davalar reddedildiğinde AİHM için övgüler dizenlerin şimdi konu Selahattin Demirtaş olunca “karşı hamle “atağına geçmesini nasıl izah edeceksiniz?

İlgili Mahkemeler ve Anayasa Mahkemesinden hiçbir açıklama yapılmadan bu acele açıklamalar niye yapılır?

Türkiye’nin zaten kırıklarla dolu olan hukuk karnesine yeni kırıklar eklemenin ne anlamı var?

Yerel Seçim çalışmalarının iyice kızıştığı şu günlerde anayasal bir kurum olarak mecliste yerini almış bir siyasi partinin seçmenlerini, destekleyenlerini karşıya almak kime yarar sağlayacaktır?

Toplum olarak hasret kaldığımız huzur ve barış ortamının oluşması için çaba harcaması gerekenlerin toplumu yeniden kutuplaştıran, ötekileştiren söylem ve uygulamalardan uzak durması gerekmez mi?

Cumhurbaşkanı adayı olmasında sakınca görmediğiniz bir kişinin tutuksuz yargılanmasına niye bu kadar karşı olursunuz?

Bu konuyu hukukçular daha çok tartışacaklardır kuşkusuz ancak bu ülkede yaşayan, barış yanlısı, özgürlük, demokrasi sevdalısı biri olarak; hiç kimse beni orta yerde, altında imzamız bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dururken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının yok sayılmasını kabul ettiremez.

Sevelim, sevmeyelim; Selahattin Demirtaş Türkiye siyasetinin önemli bir aktörüdür. HDP Eşbaşkanı olması, onun evrensel hukuk kurallarından yararlanmasının önünde engel değildir.

İktidarın ve Cumhurbaşkanının bu kararla ilgili tavrı aslında pek yadırganacak bir durum değildir. Geçmişte benzer örneklerini yaşadık.

Şimdi asıl merak edilen konu; kendisini devrimci, demokrat, ilerici olarak niteleyen kişi ve kurumların tavrıdır! Özellikle de kendi vekilleri de tutuklu yargılanma tehdit ve riski altında bulunan CHP’nin alacağı tavır ve göstereceği tepki önemlidir.

Konu insan hakları, hukukun üstünlüğü ve bu alandaki uluslararası kararlar olunca, kimsenin karşı olma hakkı ve lüksü olmasa gerek.

Herkesin ve her kesimin eşit koşullarda siyaset yapabileceği, şiddet içermeme koşuluyla fikirlerini özgürce ifade edebilme şansına sahip olacağı demokratik bir Türkiye hepimizin özlemidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi