Akıllı teknoloji akılsız hale nasıl getirilir?

İnternet ve içeriğinde birçok iletişim olanağı sağlayan, adına sosyal medya dediğimiz düzeneği ne kadar doğru kullanıyoruz? Artık bilgisayarsız internetsiz evleri, akıllı telefonu olmayan bireylerin olabileceğini bile düşünemiyoruz. Elimizden cep telefonlarımızı alsalar, nefesimiz kesilecek kadar bağımlıyız.
Kabul etmemiz gerekir ki; internet , telefon ve sosyal medya bağımlılığı, tedavisi gereken bir rahatsızlık olarak gündemimize yerleşmiş durumda. İnternet kullanımı, bilgiye ulaşma ve dünyada olan bitenden haberdar olma konusunda vazgeçilmez alışkanlıklarımızdan. Haberleri izlediğimizde de görüyoruz; artık gazetecinin, muhabirin haberin peşine düşmesi, ilgili kişiyi bulması bile gereksiz hale gelmiş. Çünkü; Instagram, twitter ve facebook hesaplarından zaten kimin ne söylediği yazılı. Birçok haberi ekranda bu sayfaların alıntısı ile yapıyorlar. Habercilerin yapacağı iş, sadece habere kendi yorumunu katmak oluyor çoğu zaman.
Herbirimizin elinde bulunan akıllı telefonlar ile merak ettiğimiz her şey bir tık ötede. Geçmişte bilgiye ulaşabilmek için kütüphane kütüphane gezip, Meydan Larousse, Ana Britannica (ansiklopedi) karıştırdırdığımız düşünülünce bu elbette muhteşem bir kolaylık. Hele bu kitaplara fasikül fasikül biriktirdiğimiz ve gazetelerden günlerce kupon keserek sahip olduğumuz düşünülürse, elimizdeki hazine daha da kıymetli oluyor.
***
Kültürel aşınma, bireysel yalnızlık ve mutsuzlukla karşı karşıyayız! 
Paylaştıkça yalnızlaşıyoruz, mutsuz oluyoruz, hatta acımasızlaşıyoruz. Bu cümleyi kullanmama sebep olan şey ise, çığrından çıkan sosyal medya paylaşımları ve öğrenilmemiş bilginin doğruymuş gibi aktarılması sonucu oluşan bilgi kirliliği. 
Söyler misiniz? Hastanede ameliyat olmuş biri ziyarete gidildiğinde, ağzından burnundan hortumlar sarkan acılı bir insanın yanında gülümseyerek, özçekim (selfie) yapıp sosyal medyada binlerce kişi ile paylaşılmasının sebebi ne olabilir? Veya bir cenazeye son görevinizi yerine getirmek üzere gidildiğinde, elinizde kazma kürek ölüyü defnederken fotoğraf çekmek ve bunu paylaşmak aklınıza hangi nedenlerle, nasıl     gelebilir? 
***
Sosyal medya paylaşımlarının abukluğu nereye kadar varacak hiçbir fikrim yok. Abuk kelimesini kullandım ancak bu uygulamaları doğru ve bilgi amaçlı kullananları tenzih ederim. Eski yıllarda insanların konuşurken ”Ayıptır söylemesi, akşam kurufasulye pişirdim” diye utanarak söylediği cümleleri, acaba onlar şaka mıydı diye düşünmeye başladım. Sabahları, sosyal medyada paylaşılmak üzere özenle hazırlanmış kahvaltı sofraları, akşam yemekleri, çayları vs… Hatta “ayıptır söylemesi” bir şey bulamayınca, yazın şezlongta yatarken ayaklarını çekip “üleşmeleri” sayesinde herkesin ayağını bile bilir hale geldik. 
***
WhatsApp?
Hayatımıza, akıllı telefonlarla birlikte, WhatsApp adıyla kullanılan haberleşme uygulaması geldi ki, artık rahatsız edici boyutta. Samimi olduğumuz kişilerle birebir konuşmalarda elbette ki bu eğlenceli bir sohbet oluyor. En azından yazıştığınız kişi dışında, konuşma içinde rahatsız olabilecek başkası yok. Üstelik müsaitlik durumu da belli bu iletişimde. Ancak, çok katılımlı WhatsApp guruplarında maalesef can sıkıcı oluyor. Duyurusu yapılan haber yetmiyor, arkasından şekiller, şemaller, ifadeler (smile dedikleri) gece yarısına kadar devam ediyor. Guruba ait olan bir yerde, birebir özel konuşmalar başlıyor ve bu sizi hiç ilgilendirmeyen bir konuşma! 
Düşünsenize; sabaha karşı telefonunuzdan bir ses duyuyorsunuz, bir bakıyorsunuz, gülen yüz ifadesi veya hiç tanışmadığınız birinin fotoğrafı…
Sahiden, WhatsApp?
***
İnternet ve sanal dünya bizi asossyalleştiriyor mu ne dersiniz? Biz bu faydalı ve  akıllı teknolojiyi ne zaman bu kadar akılsız hale getirdik? Sanırım kullanıcıların paylaştıklarını/paylaşacaklarını yeniden gözden geçermesi hepimizin yararına olacak.
Sevgiyle kalın... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi