Ziya Şakir Yılmaz

Ziya Şakir Yılmaz

Anlaşılmak bir lükstür

Merhaba güzel insanlar,

Merhaba güzel kalpli insanlar,

Geçen haftaki yazımda amacımın yollarınıza ışık tutmak ve kişisel gelişiminize katkı sağlamak olduğumu belirtmiştim. Kişisel gelişim çapımızı artıracak en önemli konu ile yola çıkalım; İLETİŞİM!

Latince kökenli bu kelimenin temeli ‘ortak, umumi, paylaşılan’ manasına dayanmaktadır. Tanımını günümüze uyumlandırırsak eğer insanlar arasında duygu, düşünce, bilgi, haber alışverişinin karşılıklı ve sağlıklı aktarılması diyebiliriz. Bu da bir başka anlamın kapısını açar ki o da insanların birbirlerini anlamasıdır.

Farkında olmasak da gündelik yaşamımızın yaklaşık %70’ini iletişimle geçiriyoruz. Bu da bir günün 17 saati, bir yılın 258 günü, yetmiş dokuz yıllık bir ömrün ise 55 yılı eder.


Ve ilginçtir ki yaşamımızın merkezinde olan, büyük derecede yer tutan iletişim ile ilgili ne ilkokulda, ne ortaokulda, lisede, üniversitede ne de iş hayatına başlarken eğitim alıyoruz.

Yaklaşık otuz yıldır başarılı bir iş hayatım var. Yıllar önce başarıyı, işimizde teknik bilgi sahibi ve alanımızda uzman olmaya bağlar, bu düşünce ile yaşardım.
Gözlem ve deneyimlerim üzerinden baktığımda şimdi diyebilirim ki teknik bilgi ve uzmanlığın başarı yolculuğundaki payı %10 veya 20.
Gerçek başarının asıl parametresi, iletişim ustası olmak ve bu ustalıkla güvenilir ilişkiler kurmaktır.


Siz de “Benim bilgim daha fazlaydı, ben daha deneyimliydim ama O’nu yönetici atadılar” serzenişlerine şahit olmuşsunuz ve belki de bu kaderi birebir yaşamışsınızdır. İşte tam olarak anlattığım da budur. Gerçek bir iletişim ustası ne torpil v.b. atamalarına, ne de başka türlü ilişkilerin kaderine maruz kalır.
Doğru bir iletişim her zaman, her yer ve durumda kendi alanını yaratır.


***


‘İletişimde Ustalık Sırları’ seminerlerimde “Neden iletişim kuruyoruz?” diye sorduğumda genellikle şu yanıtları alırım: Bilgi aktarmak, ikna etmek, yönetim, paylaşım, eğlence, değişim, problem çözme ve iş birliği.

Gerçekte neden iletişim kurarız?” diye sorumu yinelediğimde ise yüzlerindeki şaşkınlığı görürüm. Yukarıda söylenenler görünen iletişimin sadece sebepleri. Oysa gerçekte iletişim kurma sebebimiz hislerimizde gizli.
* Umursanmak
* Kabul görmek
* Dikkate alınmak
* Değerli hissetmek
* Yeterlilik bilincini duyumsamak ve en temelde
* Sevilmek.


Hepsini tek bir sözcükte birleştirirsek eğer bu başlık ANLAŞILMAK
olurdu. Çünkü iletişimimizin gerçek nedeni anlaşılmayı istemektir.

* * *
 

Hıfzı Topuz’un Başın Öne Eğilmesin isimli kitabında yer alan Sabahattin Ali’nin şu cümlesini ne zaman okusam etkilenirim: Dünyada bana, Ne istiyorsun? diye sorsalar hiç düşünmeden vereceğim cevap şudur; Anlaşılmak istiyorum.” 


Bunu hepimiz arzu ediyoruz peki biz karşı tarafı anlıyor muyuz ya da neden anlayamıyoruz?

Burada da yanıt Sylvine Herpin’den gelsin;

Düşündüğünüz,

söylemek istediğiniz,

söylediğinizi zannettiğiniz,

söylediğiniz,

karşınızdakinin duymak istediği,

duyduğu,

anlamak istediği,

anladığını sandığı,

anladığı arasında farklar vardır.

Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 olasılık vardır.”


İşte anlamak ve anlaşılmak bu denli titizlik, dikkat ve özen gerektirmektedir. Tam da bu sebepten Anlaşılmak bir lükstür diyen Ralph Waldo Emerson’a şapka çıkarıyorum.

* * *


Çözüm nedir diye soracak olursanız İletişim Ustası olmanın ilk sırrını paylaşayım:

Benim, sizin, etrafınızdaki herkesin önünde görünmez bir tabela vardır ve o tabelada şöyle yazmaktadır: BANA DEĞERLİ OLDUĞUMU HİSSETTİR.


Ne zaman ki karşınızdaki kişiyi değerli hissettirebilirsiniz o zaman gerçek bir iletişim ustası olmaya başlarsınız. Bunun yolu da insanları anlayabilmekten geçer. Anlayabilmek için sahip olmamız gereken en önemli iletişim yeteneği ise dinlemektir. Evet DİNLEMEK!


Birçoğumuz konuşmanın en önemli iletişim becerisi olduğunu düşünürüz. Filozof Diyojen; Bir ağzımızın, iki de kulağımızın olduğunu, hatırlatıp demek ki konuşmaktan çok dinlememiz icap eder, demiştir.
Gerek iş, gerek özel hayatında başarılı ve mutlu insanları gözlemlerseniz, onların oldukça iyi birer dinleyiciler olduğunu göreceksiniz.


Bilimsel veriler dakikada ortalama 150 kelime konuşabildiğimizi buna karşın beynimizin de 500 kelime düşündüğünü gösteriyor. Bundandır ki karşımızdaki kişi bir şey anlatırken, bizim zihnimiz dinlemeye yani anlamaya değil de vereceğimiz cevaba odaklanıyor.


* * *

Anlaşılmanın omurgası olan Dinlemek konusuna önümüzdeki hafta değineceğim. Bu arada 10 Nisan Cumartesi günü yapacağım İletişimde Ustalık Sırları eğitimimin detaylarına www.basarimuhendisi.com sitesinden ulaşabilirsiniz.


Gelin bu yazımızı yakın zaman önce vefat eden büyük usta, öğretmenimiz Doğan Cüceloğlu’nun dinlemek ile ilgili bir sözü ile taçlandıralım.


“Doğuştan iyi dinleyici olanların sayısı azdır. İyi bir dinleyici olabilmek için, bilinçli bir çaba ve yeni beceriler öğrenmek gereklidir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Şakir Yılmaz Arşivi