Asıl yenilgi unutmaktır

Celine’nin “Gecenin Sonuna Yolculuk “kitabında derinlemesine anlatmaya çalıştığı ve üç yıldır cezaevinde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın söyleminde daha bir anlam kazanan bu cümle üzerinde konuşalım istedim bugün.

HDP eski Eş Genel Başkanı Demirtaş üç yıldır tutulduğu cezaevinde yaşama, insana ve insanlığa dair müthiş bir sınav ve mesajlar veriyor.

Ne Yasa, ne Anayasa ne Uluslararası hukukta karşılığı olmayan bir cezalandırmayla özgürlüğünden yoksun bırakılan Demirtaş’taki mücadele azim ve kararlılığı, yaşama sevinci ve onurlu direniş bir kez daha bizlere geçmişle yüzleşmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Bazen unutmak, acılarımızı dindiriyor olsa da, yazarın söylediği gibi “asıl yenilgi unutmaktır.”

Örgütlü toplulukları baskı ve zulümle yıldıramayan, yenemeyen egemen güçler, son çare olarak tüm yaşananları unutturmaya çalışıyorlar.

Geçmişle hesaplaşarak, tarihimizle yüzleşerek unutabiliriz belki ama bunları yapmadan; uzlaşı adına, sevgi, hoşgörü adına geçmişte yapılan haksız, hukuksuz uygulamaları unutursak, işte o zaman yenilmiş oluruz.

Hele de devletin bekası, ülkenin bölünmez bütünlüğü, vatan, millet, Sakarya diye başlayan hamasete kanıp unutursak, işte asıl o zaman kalbimiz kurur, yüreğimiz yanar, vicdanımız sızlar.

Son günlerde iktidarın uygulamalarına baktığımızda da durum aynen budur.

Sürekli yapay gündemler yaratıp, her fırsatta yüreğimize korku salarak, umudumuzu kırarak, yaşama sevincimizi yok ederek bizi yaşarken öldürmeye çalışıyorlar.

1 Mayısta yaşanan katliamı, Kahramanmaraş’ta yapılan toplu kırımı, Sivas’ta yakılan canları, Roboski’de köylülerin üzerine yağdırılan bombaları, Soma’da yitirdiğimiz madencileri Çorlu’daki tren faciasını ve benzer yüzlerce faili meçhul! olayı unutmamızı istiyorlar.

Mardin Dargeçit’te karakolda öldürülen 6 köylüyü ve onların cesetlerinin atıldığı yeri söylediği için bir uzman çavuşu kalorifer kazanında yakanları unut diyorlar.

O zaman şimdiye kadar demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yitirdiğimiz bunca insanın hatırasına ihanet etmiş olmaz mıyız?

O zaman Diyarbakır, Mamak, Metris cezaevlerinde yapılan işkenceleri, bu işkencelerde öldürülenleri de mi unutacağız?

Memleketine hasret gurbet ellerde toprağa verdiğimiz büyük ozan Nazım Hikmet boşuna mı yattı 15 yıl mahpus damlarında.

Bu ülkeyi dar edip Paris’te genç yaşta ölümüne neden olduğumuz Ahmet Kaya, boşuna mı söyledi o türküleri?

Uzağa gitmeye gerek yok.

12 Eylül’de işinden, aşından, mesleğinden olan yüzbinlerce insanın, yaşı büyütülüp idam edilen Erdal Eren’in ailesine, sevdiklerine ayıp etmiş olmaz mıyız?

Demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz yüzlerce gencecik insana, Deniz’e Hüseyin’e, Ulaş’a nasıl veririz bunun hesabını!

O karanlık günlerde birer kör kurşuna yitip giden onca yazar, düşünür, gazeteci, bilim insanı, sendikacıyı, onların katillerini nasıl unuturuz?

Onlar unutmamızı istiyorlar.

Çünkü başka türlü yenemediler bu ülkede devrimci, demokrat, yurtsever insanların örgütlü mücadelesini.

Bu küresel salgında yitirdiklerimizi, özellikle de sağlık çalışanlarını, milyonlarca işsiz insanı, bir o kadar üniversite kapısında bekleyen öğrenciyi, işinden atılan işçileri, bir kararnameyle meslekleri ellerinden alınan öğretmenleri,

Cemaatlerin eline teslim edilmiş çocuklarımızı,

Tarlasını ekemeyen, ürettiğini satamayan köylüyü,

Çocuk yaşta gelin edilen, tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanan kızlarımızı,

Tarikat okullarında tecavüze uğrayan çocuklarımızı,

Sorgusuz sualsiz, iddianamesi bile hazırlanmadan hapiste tutulan gazetecileri, yazarları, siyasetçileri,

Halkın özgür iradesiyle seçildikleri halde görevden alınıp, yerlerine kayyum atanan belediye başkanlarını,

Kişiye özel yasalarla cezaevinden çıkarılanları

Rıza Zarab’ı, dağıtılan rüşvetleri, Unutun diyorlar.

Unutun ki, sizi ancak o zaman yenebiliriz.

Unutun ki, iktidarımızı ancak böyle sürdürebiliriz, diyorlar.

Yüreğimizdeki ateş sönmeden, zalimler, suçlular cezasını çekmeden, tarihle yüzleşmeden, geçmişle hesaplaşmadan nasıl unuturuz.

Amaç düşmanlıkları ortadan kaldırmaksa, kutuplaşmayı önlemekse, eşit yurttaşlar gibi bu güzel ülkede barış içinde bir arada yaşamaksa;

Yüzleşmek, hesaplaşmak ve sonra da barışmak zorundayız.

Unutursak kalbimiz kurusun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi