Aşılama olmadan tehdit bitmeyecek

ADI "Tam" uygulaması "SIKI" olan 65 milyon insaanın sokaklarda dolaşıp toplu taşıma araçlarıyla seyahat ederek servislerle işlerine giderek gerçekleştirdiği ve Sağlık Bakanlığı ile Turizm bakanlığı işbirliğ içinde "VAKA" sayılarının 40 binlerde ancak 12 binlere indirildiği dönem sona erdi. Bu dönem katkı yapan herkese teşekkür edelim bizde. Yani eğer şu ölüm sayıları da bir ayara gelse işlem tamamdı ama olmadı.Ölüm sayıları 200 ün altına düşemiyor. Düşürülemiyor. Yoğun bakım ve ağrı hasta sayısı 3 binlerin üzerinde seyrediyor.Durumun diğer yanında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Tadını çıkarın, aşılıyım” maskeli kampanyası milleti çileden çıkardı. Haklı olarak. Başka ülkelerde de “Aşılıyım” ibaresi özellikle servis sektöründe kullanılıyor. Lokantalarda garsonlar, mutfak ekipleri, servis sektörü çalışanları, taksi şoförleri, eve teslimat yapanlara yakalarına “Aşı oldum” rozetleri takıyorlar.Ama bunu kendi vatandaşları için yapıyorlar. Kendi vatandaşlarına güven vermek için. Bizde yapılan ise tam bir sömürge ülkesi mantığı.  “Sahip ben aşılandım, benden korkmana gerek yok” çağrısı
 

Avrupalı bunları yemedi


Hal böyle olunca da turist getirmek için hangi üst aklın akıl ettiği" Aşılıyım ben" maskeli kampanyayı Avrupalı yemedi. Önce Şampiyonlar ligi ardından Formula-1 organizasyonları elimizden uçup gitti. Havaya bakarak beklediğimiz Başta Rusya olma üzere Avrupa ülkelerinden gelecek olan tusit dolu uçaklar da! gelemedi. İler kaldı Haziran yada Temmuz'a.Ki 15 ülkeye biz yeterki gelin vallahi de billahi de PCR testi siteneyeceğiz dememize rağmen. Üç kuruş döviz için başta "Aşılıyım" olma üzer bu uygulamaları yapan iktiaar sahiplerinden hesabı bakalım Türk halkı sandıkta gerektiği gibi soracak mı? Göreceğiz. Sadece o değil elbette. Bize yasaklı onlara yasaksız lebalep kongreler , Corona'dan ölen kimi yandaşlara hacı hocalara onbinlerle gerçekleşen cenaze törenleri ve buan benze karşılamalar aöılışlar uğrulamalr. Ve sonra dönüp diyoruz ki biz bu salgını bitrieceğiz. Bu kafa gitmeden bu salgın bitmez  Efendiler. Aşılama tamamlanmadan da bu Corona tehditi de bitmeyecektir. Bunu böyle bilelim. Yazın sıcaklar vs nedenlerle doğal azalmalaraın ardındansonbahar da yine kısır döngü yine salgın başımıza dikilecektir.

Aşılıyım rezaleti


Bir aşağılık kompleksinin maskelenmiş hali. Utanç verici olduğu gibi cahilce de. Aşı olanların taşıyıcı olabileceği gerçeğini unutan bir cehalet. Utanç verici bir çömelme. Ve haliyle buna tepki gösterilmesi çok normal. Bazıları ise “Ben burada aşağılayıcı bir şey görmüyorum” demiş.Olabilir.  Zaten aşağılıksan burada aşağılayıcı bir şey görmeyebilirsin. Elin oğlu "müjdeyi" takmadı, maçı ve yarışı Türkiye’den aldı!. "Kuzu kuzu geleceklewr" lafını sallamadı.Tayyip Erdoğan, her fırsatta "salgını kontrol altına aldık" dese de, buna kimse inanmıyor. Salgın nedeniyle yaşadığımız zorlukların ülkemiz ve milletimiz için yeni müjdelere kapı aralayacağına inanıyoruz." Hepimiz büyük sabırsızlıkla o "müjdeyi" beklerken, Tayyip Erdoğan devam ediyor: "Türkiye bu salgın sürecinden çok daha güçlenerek çıkacaktır. O kadar güçlenerek çıkacaktır ki: "Türkiye bu yeni sürece en hazırlıklı giren ülkelerden biridir."
O kadar hazırlıklı giriyor ki: "Son bir yıldaki tecrübelerimiz, bizim sık sık vurguladığımız, eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki farkı açıkça ortaya koymaktadır." O farkı içerdeki "siyasi muhterisler" görmüyor ama, görenler var: "Türkiye'nin örnek başarısını yurt dışındaki vatandaşlarımız daha iyi görüyor." Bu başarının başka göstergeleri de var: "157 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa yardım göndererek, Türk Milletinin ali cenaplığını gösterdik." Erdoğan'ın Türkiye'nin salgınla mücadeledeki bu müthiş başarı hikâyesini anlatan pek çok konuşması var. Yukarıdaki sözler 11 Nisan'da İstanbul'daki konuşmasından. Erdoğan hepimize, her gün salgınla mücadele başarısının "müjdelerini" veriyor, ertesi gün o "müjdeler" yandaş medyada manşetlerde yer alıyor. Hele bir almasın!.. Ramazan müjdesi
Erdoğan Bayram öncesi hepimize bir "müjde" daha veriyor. Bayram nedeniyle yayınladığı videoda: "Salgını kontrol altına almış olarak, bayram sonrasında kontrollü bir şekilde normalleşme adımlarını atıyoruz." Başarı hikâyesini anlatırken, kullandığı cümleyi bayram videosunda tekrarlıyor: "Türkiye bu salgın sürecinden çok daha güçlenerek çıkacaktır."
Bu videoyu yandaşlar manşetlerinde yine "müjdelerle" kutluyor. Bilim insanları her sefer kaygılarını dile getirseler de, "evvel Allah, biz salgınla mücadelede iyiyiz", hiç mesele yok!

Kötü tesadüf


Ama, kör talih!.. Kötü tesadüf!.. Tam biz hepimiz salgında mücadele başarısını milletçe kutlarken, o "müjdeler" tam hepimizin hayatının bir parçasına dönüşmüşken... Şu "elin oğlunun" yaptığına bakar mısınız?.. "Bu ayın 29'unda, İstanbul'da oynanması bir yıl önceden karara bağlanan UEFA Şampiyonlar final maçı İstanbul'dan alınıyor, Portekiz'in Porto kentine taşınıyor." "Normale dönüleceği" müjdesi verilirken, bu münasebetsiz haber patlıyor. Kararı alan UEFA, maçın Porto'ya alındığını resmen açıklıyor, başvuru İngiltere'den.
 

On gün karantina


Final maçı bu yıl iki İngiliz takımı, Manchester City ile Chelsea arasında. İngiliz hükümeti maçın İstanbul'dan alınmasını, İngiltere'de oynanmasını istiyor, bu amaçla UEFA'ya başvuruyor. İngilizler başvuru ile yetinmiyor, aynı zamanda bir başka karar alıyor: "Türkiye'yi kırmızı listeye alıyor. Türkiye'den İngiltere'ye gelecek olanlar için on gün karantina koşulu getiriyor." Maça belki sekiz, on bin taraftarın gitmesi söz konusu. Futbolcular, yöneticiler... Ve dönüşte hepsi on gün karantinaya alınacak, masrafları kendilerine ait olmak üzere. Avrupa'da birinci, dünyada dördüncü İngilizler neden böyle bir karar alıyor?.. "Çünkü, pek çok ülkede hayat normale dönerken, Türkiye salgının en fazla yaygın bulunduğu Avrupa'da birinci, dünyada dördüncü ülke."
Hatta, o 'kırmızı liste', sadece futbol finali ile ilgili değil, genel olarak Türkiye'ye her türlü gidiş - gelişlerle ilgili. "Elin oğlu" "müjde" filan takmıyor, salgının boyutlarını görüyor, biliyor, kendi insanını korumak adına, UEFA'yı sıkıştırıyor, isteğini de, alıyor. Ah Nihat Özdemir vah Nihat Özdemir İngilizlerin maçın İstanbul'dan alınmasını istediği haberleri çıkınca, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir kendinden emin, açıklamasını patlatıyor:
"Her şeyimizle finale hazırız. Bütün tedbirlerimizi aldık, UEFA ile görüşmelerimiz devam ediyor. Maçın hiçbir şekilde başka bir yere alınması söz konusu olamaz. Gelip, kuzu kuzu oynayacaklar."
Malum, günümüzde palavra atmak, büyük konuşmak, gerçeklere sırtını dönmek, kendinin ne olduğu bilmemek modası her yanı sarmış bulunuyor.Eh, Nihat Özdemir'in o Başkanlığa atanması, boşuna değil.Aynı zamanda bu dönemin "en kazançlı müteahhitlerinden" ve yandaşlığın bir parçası olarak "kuzu kuzu, finale her şeyimizle hazır olduğumuzu" söylemesin de, azar mı işitsin!.. Gelin görün ki, "elin oğlu" her şeyin farkında, Türkiye'nin salgınla mücadelesinde kendi yurttaşlarına verdiği "müjdelerin doğru olmadığını" biliyor.İngilteresi de, biliyor, UEFA'sı da ve hatta başkaları da...

 

Grand Prix


Kim o başkaları?.. Kısaltması F 1, Fransızcası "Grand Prix", Türkçesi "Büyük Ödül" ya da Formula 1, tek kişilik, açık tekerlekli otomobil yarışları, değişik ülkelerde, özel yollarda yapılan yarışlar.
İstanbul'da da yapılıyor ve bu yıl 11 - 13 Haziran arasında yine İstanbul'da yapılması öngörülürken... Hay Allah, aksi şeytan!.. Organizasyonu düzenleyen yine "elin oğlu."  Bakar mısınız bize yaptığına?.. "Bizim salgınla mücadeledeki başarımıza" ve her fırsatta dile getirilen o başarı "müjdesine" onlar da, inanmıyor!. Ve onlar da... "11 - 13 Haziran tarihlerindeki Grand Prix yarışlarını İstanbul'dan geri çekiyor." İstanbul'a gelirsek, bize de virüs bulaşabilir korkusuyla, o virüsü ülkemize taşırız kaygısıyla. Geldiğimiz nokta budur.

 

Tarih değil, hedef


Bakın bu virüs belasıyla 84 milyon kişinin emek sarf ederek birşekilde mücadele veriyor. Bir noktaya kadar geliyoruz ama acele ettirildiği zaman yine başa dönüyoruz ve bir kısır döngüye giriyoruz. Tarih değil, hedef belirlemek gerekir; o hedeften sonra normalleşmenin başlaması gerekirdi. Öte yandan 10 bin 500 vaka bandındayız ve normalleşmeye geçiyoruz.Bunu yapamazsak ekimde yeni bir dalgayla karşılaşmamız kaçınılmaz olur.
Öte yandan kısıtlamayı tamamlayacak olan çok önemli bir şeyi yapmıyoruz; o da aşılama. Almanya bir günde 1 milyon 350 bin kişiyi aşıladı. Türkiye'nin 17 günde aşıladığı kişi sayısı bu kadar. Kapanma sürecinde yaklaşık 1 buçuk milyon kişi aşılandı ama elimizde aşı olsa biz bunu bir günde yapabiliriz. Önümüzdeki dönemde aşı tedariki sorunlarının aşılacağı yönünde sevindirici haberler var. Bizim yaz mevsimini çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında nüfusun en az yüzde 70'ini aşılamamız lazım.
Ege Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl, tam kapanma sonrası belirlenen hedefin 5 bin olduğunu hatırlatarak, "Bu hedefe göre hareket edilmeliydi. Bana göre bu normalleşmenin şu anda başlamaması, vaka sayısı bir hafta boyunca 5 bin altında gittikten sonra normalleşmenin başlaması gerekirdi. AVM'lerin açılmasının öncelikli olduğunu düşünmüyorum, kapalı yerler öncelikli olamaz. Tekrar aynı şeyleri yaşamamak için normalleşmeyi bilimsel temelde yapmak gerekir ve bunu aşıyla desteklememiz lazım" açıklamasında bulundu.
17 günlük tam kapanmanın ardından günlük vaka sayısı 10 binin üzerindeyken kademeli normalleşme dönemine geçildi. Pandemi sırasında bir tarih belirleyip o tarihten sonra 'Bunu yapacağız' demek yanlış olur. Tam kapanma sonrası belirlenen hedef 5 bindi. Bu hedefe göre hareket edilmeliydi. Bana göre bu normalleşmenin şu anda başlamaması gerekirdi. Bir hafta 5 bin altında gittikten sonra normalleşmenin başlaması gerekirdi. Kademeli normalleşmenin insanların açık havada dolaşmasına engel olmayacak bir şekilde olması gerekir. Kapalı yerler daha sıkı tutulmalıydı. Ekonomik nedenler var ama normalleşmeyle beraber insanları mümkün olduğunca kapalı yerlerden uzak tutacak şekilde normalleşmek gerekiyor.

 

Acıyın bize


Prof. Zafer Kurugöl. Çok doğru bir cümle ile bilim dünyasının ortak fikrini özetlemiş. “Tarih değil hedef belirlenmeliydi.” Geçende apar topar açıklanan kararlarla ve genelgelerle açılma koşulları belirlendi. Bilimsellik yine sıfır. Bilim dünyasının neredeyse artık hemfikir olduğu “Lokantalar bir numaralı bulaş merkezi değil. Bulaşma asıl olarak işyerleri ve toplu taşımada meydana geliyor” gerçeğine rağmen lokantalar kapalı kaldı ama iş yerleri açık.  Esnek mesai yok, toplu taşımalar lebalep. 65 yaş üzeri “Bari yazlığıma gideyim artık” dese izne tabii.Test sayıları azaltılarak sağlanan vaka düşüşü ile kendimizi kandırmaya devam ediyoruz ve dünyayı kandırabileceğimizi zannediyoruz. Yazık bu millete. Gerçekten yazık. Bu kadar kötü yönetilmeyi hak etmiyoruz.
 

Türk mutantı


Bilim insanlarımız bir türlü inceleyip açıklamıyorlar ama COVID 19’a neden olan SARS CoV-2 virüsünün çok ilginç bir Türk mutantı var artık.Sars CoV-2’nin Türk mutantı şimdiye kadar hiçbir virüste görülmedik özellikler içeriyor.Ve bilim dünyası farkında olmasa bile Türkiye’yi yöneten bilimsel kafa bunun çok farkında. Bu yeni Türk mutantının bazı özellikleri şöyle:
-Okullarda bulaşıyor, iktidar partisi binalarında bulaşmıyor. - Lokantalarda yarım saat mesafeli otursanız bile bulaşıyor, iş yerinde bütün gün yan yana masalarda çalışsanız bile bulaşmıyor.-Özel otomobilinizle komşu vilayete gitseniz bile bulaşıyor, toplu taşımada 2 saat g.t g.te yolculuk yapsanız bile bulaşmıyor. -Yazlık evinizde denize girerseniz bulaşıyor, otellerde denize girerseniz bulaşmıyor. -Deniz kenarında bankta oturursanız bulaşıyor, deniz kenarındaki milyonluk teknede oturursanız bulaşmıyor -Vatandaş olarak bayram ziyaretine giderseniz bulaşıyor, parti teşkilatı olarak bayramlaşırsanız bulaşmıyor. -İktidar destekli takımların tribünlerinde bulaşmıyor, iktidarın desteklemediği takımların tribünlerinde bulaşıyor. -Birbirini tanıyan 2 kişinin bindiği otomobille şehirlerarası yol giderken bulaşıyor, birbirini tanımayan 200 kişinin bindiği uçaklarda bulaşmıyor. -Camide bulaşmıyor, sıradan vatandaş cenazesinde bulaşıyor. - İşçi Bayramını kutlamak isteyenlere bulaşıyor, İsrail’e kızanlara bulaşmıyor. Futbolcuları risk altına sokuyor ama sağlık çalışanlarının eşlerini uzun süre riske atmıyor.
Bilim tarihinde böyle bir virüs görülmediğinden eminim. Bu kadar seçici bir virüs. Öyle bir virüs ki sanki aklı varmış gibi davranıyor. Ya da birileri bizim aklımız yokmuş gibi. Ya virüs çok akıllı ya da..Her ikisi de araştırmaya değer.

 

Aşılanma çok hızlı olmalı
 

Aşılanmayı kısa sürede toplu olarak yapmamız gereken çok önemli bir döneme giriyoruz. Yani Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında biraz rahatlayabilmemiz için gelecek aşılar söz konusu, Türkiye’nin aşılama kapasitesi de iyi bir kapasite, yeter ki aşı olsun. Ramazan ayını çok iyi geçirmedik aşılama anlamında. Vatandaşın ilgisi fazla olmadı. Ama bu dönemde aşıların da gelmesiyle ve yaş gruplarının hızla aşağıya çekilmesiyle birlikte aşılamanın kısa sürede gerçekleştirileceğini düşünüyorum. Hastanelerde yoğun bakım doluluk oranları belli sayılara geldiği zaman, daha azaldığı zaman bizim içimiz daha rahat edebilir. Vatandaş ağır hasta sayısını her gün izleyebilir. Bu sayıların binli rakamlara gelmesini istiyoruz, daha aşağıya gelmesini istiyoruz. O zaman içimiz rahat olabilir. Vatandaş aşılanma oranlarını izleyebilir, kaç yaş aşılanıyor; şu anda 55 yaş, 50’ye düştü, 45’e düştü, 40’a düştü. Bu yaş aşağıya doğru geldiği sürece 20’lere, 25’lere kadar geldiği sürece gidişatımız iyi, hastanelerde de o anlamda yer var, sağlık sistemi üzerinde yük biraz hafifledi diye daha normale yakın yaşayabiliriz.
Ben yoğun bakım perspektifinden baktığımda, tek doz dahi aşılansanız yoğun bakıma daha az düşüyorsunuz. Tek doz dahi aşılansanız organ fonksiyonlarınız çok çok kötü olmuyor. Yoğun bakıma düşseniz dahi göreceli olarak hafif atlatıyorsunuz, tedaviye iyi yanıt veriyorsunuz. O yüzden bizim Haziran sonuna kadar, biliyorsunuz aşılamadan 2 hafta sonra bağışıklık oturuyor vücutta. Haziran 15’e kadar tam 1 aylık dönemde büyük bir aşı seferberliği ile Türkiye’nin dünya birinciliği rekoruna ulaşması lazım. Buna ulaşılabilir mi? Gerçekten ulaşılabilir, yeter ki aşı gelsin, aşı tedarikinde sorun olmasın, gerisi çok kolay.

 

YOĞUN BAKIMDA

HASTA SAYISI YÜKSEK


Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel, “Tek doz dahi aşılansanız organ fonksiyonlarınız çok çok kötü olmuyor. Yoğun bakıma düşseniz dahi göreceli olarak hafif atlatıyorsunuz, tedaviye iyi yanıt veriyorsunuz. Haziran 15’e kadar tam bir aylık dönemde büyük bir aşı seferberliği ile Türkiye’nin dünya birinciliği rekoruna ulaşması lazım. Yoğun bakım hasta sayısında bin 500'lü rakamlara inmemiz gerek" açıklamasını yaptı.
Aşılama seferberliği ile 1 aylık sürede rekor düzeyde aşı yapılması gerektiğine vurgu yapıldı.Geçen hafta itibariyle bunun yüzde 80 azalması söz konusu. 10-16 Mayıs arasında yüzde 80 azalma vakalar açısından çok iyi bir şey ama çok önemli başka bir detay var; Bunun yoğun bakımlara yansıması, ağır hasta sayısıyla ilişkili olabilmekte. Ağır hasta sayısında geçen haftaki azalma yani zirveye göre azalma yüzde 22.5 düzeyinde gerçekleşti ve yüzde 22.5’ler yeterli değil aslında. Bu çok açık ve net görünüyor. Azalma trendi devam ediyor, vaka sayıları azaldıkça mutlaka yoğun bakımlarda kalış süresi uzun dahi olsa iyileşecek bir takım hastalarımız ve yoğun bakımların doluluk oranları azalmaya devam edecek”
Mayıs sonu, Haziran ayının 15’ine kadar aşıların gelmesiyle birlikte Türkiye’nin aşılamada bir dünya rekoru gereksinimi var. Biz bunu yaptığımız zaman ancak yüzde 70’lerde,  80’lerde bir bağışıklanmayla nrahat olacağız. O yüzden kademeli normalleşmede iyi sınav vermek zorundayız. Bunun bilinciyle hareket edeceğimiz bir 1-1.5 ay bizi bekliyor. Önce vaka sayılarını sonra yoğun bakımlara yansıma görüyoruz. Yoğun bakımlarda en azından önümüzdeki 10-15 gün daha aşağıya doğru gidecektir, bu görünüyor. Ama yüzde 22.5’lerın yüzde 50’ler oranına bir an önce gelmesi gerekiyor. Zirveyi 3 bin 500 ağır hasta sayısıyla görmüştük, 25 Nisan civarında. Onun aşağıya gelmesi ve bin 500'lü rakamlara inmemiz gerek. Kovid olmayan hastaların da çok ciddi yoğun bakım ihtiyaçları var, çok ciddi ameliyat gereksinimleri var. O ertelenen ameliyatların bu dönemde daha yoğun olacağını düşünüyorum. Aslında yoğun bakımlar hep dolu devam edecek. Fakat yoğun bakımlardaki kovid sayısı, kovid ilişkili yoğun bakım sayımızın biraz azalması gerek

KORONAVİRÜSÜ

EVE GETİRİYOR


Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yine çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Ceyhan, 17 günlük sürecin tam kapanmadan uzak olduğunu belirtti. 1 Haziran'a kadar uygulanacak tedbirleri etkili bulmadığını söyleyerek, "Hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamalarının devam ettiğini görüyoruz. Bunun şöyle olumsuz bir tarafı var; bu evlerin çok büyük bir çoğunluğunda işe gidip gelen insanlar var, dolayısıyla bunlar işe gidip orada virüsü alıp eve getiriyor" ifadelerini kullandı.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, "Şu anda tedbirler, hastalığı kontrol etme açısından aşılamadan daha önemli. Aşılamada, yüzde 10- 20 ikinci doz aşılamayla direkt etki göremiyorsunuz, etkiyi yüzde 70-75 aşıladığınızda görüyorsunuz" dedi.  Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, 17 günlük sürecin 'tam kapanma' olarak nitelendirilemeyeceğini belirtti. Ceyhan, "Tam kapanmadan çok uzak bir kısıtlama dönemi geçirdik. Bu kısıtlamada bir kazanım elde ettiysek ve eğer dikkatli davranmazsak bu kazanımları kaybedebiliriz. Kısa sürede birkaç haftada vakalar tekrar artmaya başlar" diye konuştu.

 

TEDBİRLER TERS

TEPEBİLİR


1 Haziran'a kadar uygulanacak tedbirleri çok etkili bulmadığını söyleyen Ceyhan, "Hatta bazen ters etki de yapabilecek kısa süreli, hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamalarının devam ettiğini görüyoruz. Bunun şöyle olumsuz bir tarafı var; bu evlerin çok büyük bir çoğunluğunda işe gidip gelen insanlar var, dolayısıyla bunlar işe gidip orada virüsü alıp eve getiriyor ve dışarı çıkmadıkları için kapalı ortamda kalıyorlar. Kapalı ortamda çok daha kolay bulaştırıyorlar birbirlerine. En büyük sorun olan, bulaş kaynağı olan iş yerlerine yönelik önlemler önemli" dedi.
Normalleşme süreci kapsamında ilk önce okulların açılabileceğini kaydeden Ceyhan, "Berberler, kuaförler ve restoranlar da tabii kurallara uymak kaydıyla açılabilir. Masalar arasına en az 2 metrelik mesafe bırakmak kaydıyla, havalandırmaları kontrol edilerek açılabilir. Şu anda tedbirler, hastalığı kontrol etme açısından aşılamadan daha önemli. Aşılamada, yüzde 10-20 ikinci doz aşılamayla direkt etki göremiyorsunuz, etkiyi yüzde 70-75 aşıladığınızda görüyorsunuz. Mesela ekonomisi iyi, kısıtlamaları iyi uygulayabilen, halkı buna uyum gösterebilen ülkeler için daha yüksek bir sayıda normalleşmeye geçebilir; ama bunları ekonomik olarak dayanma gücü fazla olmayan halkı da buna çok uymayan bir ülkede daha düşük vakalarda normalleşmeniz lazım, güvenli diyebilmeniz için" şeklinde konuştu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu, “Genelgelerden Hastalık ve Yoksulluk Çıkıyor” dedi. Açıklamada, iktidarın bulaş zincirini kırmak için yapılması gerekenlere dair uyarılara sessiz kaldığı vurgulanarak, “Ne yazık ki bu uyarıları dikkate almama hali topluma hastalık, yoksulluk, ölüm getiriyor” denildi.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi