Aşk-ı Memnu, toplumun ahlaki değerlerini aşağı mı çekiyor?

Yapımcı, oyuncu ve şarkıcı Murat Emre Üstün, bu konuyla ilgili çok ilgi çekici bir yorumda bulundu. 20 yıldır sanatla ilgilenen Murat Emre Üstün’ün, katıldığı bir programda Aşk-ı Memnu dizisinin tekrar yayınlanması ile ilgili şöyle bir açıklama yaptığını gördüm: “Aşk-ı Memnu, zamanında sanatsal bir eser olarak yazılmış ama bunu öyle abartıp, amcasının eşiyle birlikte olan bir adamı bu kadar yukarı çıkartmayı sevmemeliyiz. Bunu insanın nefsi mi tercih ediyor, yoksa insana bu mu sunuluyor? Madem yeniden bir proje yapacaksın, o zaman Yaprak Dökümü’nü yapın. Umarım kasıt yoktur ama sadece para kazanmak için toplumun ahlaki değerlerini aşağı çekiyorlar. Sırf para kazanmak için art niyetli ve kötü işler yapılıyor.”
Ben bu konuda Murat Emre Üstün’e katılıyorum. Bu tarz ihanetlerin normalleştirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. İhanet eden bir karakter varsa bile, o projede bu karakter cezasını çekmeli ki ihanetle övünmesin kimse ve karşılıksız kalmadığını görsün. Eğer halk tarafından o karakter seviliyorsa da, asıl soru işareti burada devreye giriyor bence. 
Ayrıca Murat Emre Üstün, Türkiye’de sanat camiasının sanatı algılama yönteminin doğru olmadığını söylüyor. Aslında hiçbir şey üretmeyen insanlara sanatçı denilmesinden şikayetçi ve bunu da şu sözlerle dile getiriyor: “Biz tiyatroda toplumu anlatıyoruz. Bugün kıymetli bulunan sanatçıların birçoğunun kıymetli bir eseri yok. Ürettikleri bir şey yok. Sanata bir katkıları yok, ama adı sanat diye geçiyor. Çok ciddi şarlatanlıklar, sanatsal faaliyet adı altında insanlara arz ediliyor.” 
Murat Emre Üstün, sanatın para getirmeyeceğini dile getiriyor. Kendini kaybettiği bir dönemde tiyatroya başlayarak hayata tutunmuş. Sanatın para için yapılacak bir şey olmadığını, lakin alkışlayan ve tebrik edenleri görmenin eşi benzeri olmayan bir haz olduğunu söyleyip insanları şöyle uyarıyor: “Günümüz konseptinde sanatla ilgilendiğinizde aç kalma riskini göze almalısınız!” Çok doğru söylüyor ama keşke bir sanat eseri çok ciddi derecede değer görse ve bunun karşılığı hem manevi hem de maddi olarak gelse. Mesela tiyatro salonları her zaman tıklım tıklım dolsa, boş yer kalmasa... Ben sanat aşığı bir insanım. Hatta ülkemizde bu denli siyaset konuşulmasına çok üzülüyorum. Biz neden genel olarak sanattan daha fazla siyaset konuşan bir ülkeyiz? 
İlkokuldan beri resim yapıyorum ve bir kere yaptığım resim tablolarından bir tanesini annemin arkadaşı görüp “Ben bu sanat eserini satın almak istiyorum, hangi ressam yaptı bunu? Bu çok kıymetli bir eser” demiş. Annem bunu bana anlattığında tablomun bu kadar değer görmesi beni o kadar mutlu etmişti ki, gözlerim dolmuştu. Bu inanılmaz bir mutluluk. Sanat yapanlar beni çok iyi anlar. 
Yukarıda bahsettiğim programda dikkatimi çeken bir diğer konuyu da son olarak sizinle paylaşmak istiyorum. Murat Emre Üstün aynı zamanda şarkıcı da. Küçüklüğünden beri şarkı söylüyormuş ve bir klibinde kadına şiddet konusuna değiniyor ve kadınların bu ülkede çok ciddi haksızlığa uğradığını düşünüyor. “Adamım” diyen her erkeğin herhangi bir kadına, annesine ve kız kardeşine nasıl davranılmasını istiyorsa öyle davranması gerektiğini söylüyor. Şiddet konusunda kısacık bir şey söylemek istiyorum. Size bir kere el kaldıran bir erkeğe şans vermeyin. Vurmak değil el kaldırmak diyorum bakın. Şiddet gittikçe büyüyen ve önü asla kesilmeyen bir şey. Siz çok değerlisiniz ve size el kaldıran bir erkeğin hayatında kalıp onu neden ödüllendiriyorsunuz? Hak ediyor mu? Hayır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuğçe Marik Arşivi