Ayakkabının içindeki taş

Bulundukları ülkelerde siyaset yaparak ülkeyi, şehri ve ilçeleri yöneten siyasiler o kadar çok etkili oluyorlar ki bir toplumun geleceğini iyi de yapabilirler kötü de yapabilirler.

Baştaki lidere çok endeksli yaşanıyor, bu bütün dünyada az çok aynı etkiyi yapmaktadır.

Bu iyi ya da kötü denklemi liderin ne kadar demokratik ya da ne kadar dikta olduğu ile hatta o anki ruh hali ile bile çok ilintili bir durumdur.

Siyaset yapan insanların büyük bir çoğunluğu bir insanın ayakkabısında duran bir taş gibi, çoğu zaman toplumu ve insanları hep rahatsız etmektedir çünkü siyaset hizmet için yapılmıyor.

Siyaseti yapanlar ya daha çok hizmet ettikleri para baronları için yapıyor ya da kendisi ve çevresinin güç ve para kazanması için yapılıyor.(İşini doğru ve adil yapanları ayrı tutuyorum.)

Vatandaş için, hizmet için lafları ve söylemi tamamen bir aldatmacadan ibarettir.

Peki, bu yukarıda açıkladığım özellikteki yöneticileri seçen bu evrenin içinde yaşayan insanlar der gibisiniz! Evet, doğru peki ne yapmalıyız?

Tek bir çıkış yolu var. İnsan denilen varlık sürekli kendini geliştirmeli ve yontmalıdır. Kendi refahını ve huzurunu her şeyin önünde tutmalıdır.

Takım tutar gibi parti tutulmamalıdır. Hiçbir partiye iki dönemden fazla seçilme imkânı vermemelidir.

Defalarca iktidarda duran yöneticilerimizde bir güç zehirlenmesi yaşanıyor ve başka fikirlere ve anlayışlara fırsat verilmeyerek demokrasi adı altında adeta bir bölgesel diktatörler yaratılıyor.

Sizlere sadece bir örnek vererek bu görüşümün ne kadar isabetli olduğunu söylemek isterim.

Örneğin; İskandinav ülkelerinin liderlerinin görev sürelerini inceleyin yaşadığımız dünyanın refah seviyesi, yaşam kalitesi en yüksek ülkeler.

Dünya nüfusunun büyük bir bölümünün yaşamak istediği ve hayalini kurduğu bu ülkelerdir.

Ülkesinde, şehrinde, ilçesinde üç, dört, beş, hatta altı dönem yöneticilik yapan siyasilere soruyorum.

Yanınızdaki insanlara bir bakın eğer bu işi benden başka kimse yapamaz diyorsanız aynanın karşısına geçin ve bakın orada kendini beğenmiş bir diktatör göreceksiniz ve asla çoğulcu katılım ve özgür düşünceyi de savunmayın çünkü yaptıklarınızla egonuzla bal gibi bir diktatörsünüz demektir.

Sizin bu insanlara verecek hiçbir şeyiniz kalmamıştır çünkü siz egosu çok yüksek bencil bir siyasetçisiniz demektir.

Burada çıkarlar ve menfaatleri olanlar değişimi çok zorlaştırır kendini yenileyemeyen, kendini geliştiremeyen insan topluluğu ise sürü psikolojisi ile aynı lidere oyunu verir ve o lider artık seçmenden daha güçlü bir lidere dönüşür.

Bu da yaşadığımız dünyayı çekilmez hale getiriyor.

Yeni fikirlere taze beyinlere ihtiyaç var. Lütfen ayakkabımızın içindeki taş gibi sürekli bu halka sıkıntı vermeyin, farkında değilseniz bu yazımla hatırlatmak istedim.

Benim öngörüm herkesin bildiği üzere çok farklı söylemlerle partisini 2002 de iktidara taşıyan Recep Tayyip Erdoğan 20 senedir Türkiye’yi iyisi ile kötüsü ile yönetti ve gerçekten çok yıprandı ama maalesef hala iktidarda kalmak düşüncesinde.

Değişmesi gerekiyor mu, bana göre evet mutlaka değişmesi gerekiyor ama ben böyle düşünüyorum diye değişmez, muhalefetin halk nezdinde bir umut, bir alternatif oluşturması gerekiyor, çok farklı söylemler gerekiyor.

Yıllanmış kadrolarla bu istek asla gerçekleşmez

Rutinin dışına çıkılamıyor iktidar hatalar yapmasına rağmen muhalefetin gücü yetersiz kalıyor ve bu nedenle yenilikler de gelmiyor.

Bu kısır döngüde tek zarar gören halkın ta kendisidir…

Hiç kimse asla vazgeçilmez değildir. Lütfen çekilin yoldan biraz da yeni beyinler koşsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kanun Göçer Arşivi