Azcık empati kur öğretmenim!

İnsan her şeyden önce bedeniyle ve ruhuyla bir bütündür. Bu bütünlük bir ahenkli işleyiş içerisindedir. O sebeptendir vücutta gelişen her şey bir başka olayı tetikler.

En basiti, dişiniz ağrıdığında sadece o bölge değildir etkilenen, sadece yeme, çiğneme de değildir. Duygularınız, algınız, davranışlarınız ile de yani bir bütün olarak etkilenirsiniz.

Engelli bireylerde de bir tek yetersizlikten etkilenince durum böyledir. Her şeyiniz değişir ve bir bütün olarak etkilenirsiniz.

İşte bu kadar basittir mesele… Peki bunun anlamı nedir?

Yetersizliği olan özel gereksinimli bireyler ile çalışmak da o nedenle multidisipliner bir zorunluluktur yani bütüncül yaklaşımlar ve çoklu disiplinler ile çalışılacak olan eğitimsel ve bilimsel bir bütünlük gerektirir.

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri tam da bu nedenle , çoklu disiplinler ve meslek elemanlarının, etik ve ekip olarak birlikte çalışacağı çok özel bir alandır . Bu alandaki multidisipliner yapı bu nedenle çok önemlidir. Bu bütüncül yapının içindeki hiç bir meslek elemanı diğerinden daha üstün olmadığı gibi herhangi biri de diğerinden daha önemsiz değildir . Bu günlerde daha yoğun lüzumsuz gündem olan etik sorun ve bir tür mesleki şovenizmden beslenen hallerin yansıması olan çocuk gelişimcilerin iş görev ve çalışma haklarına MEB’in getirdiği kısıtlamanın “birazcık” düzeltilmiş olmasıdır. O düzeltmede kursa katılımdan ibarettir ki özünde böyle bir kursa dahi gerek olmadan doğrudan “uzman öğretici” olarak atanabilmelidirler. Önceden de zaten böyleydi.

Bu kısıtlama kurumların SHÇEK’dan MEB‘e geçişinden üç beş yıl sonra oluşan hatalı bir karardı zaten.

Yani sorun Sağlık Bilimleri fakültelerinden mezun çocuk gelişimciler için tamamen çözülmüş bir sorun da değildir henüz.

Etik olmak , empati kurabilmek, eğitimsel ve bilimsel bir bütünlük içinde tam olarak çözülmeden hiç kimse kendini alanın tek hakimi ya da iş ve çalışma alanı gibi görmesin.”

Etik olma ölçüsüne örnek vermek gerekirse; mesela çocuk gelişimcilerin bu hak kaybına “Eğer özel eğitimciler destek verirler ise” işte o zaman bu etik ve ekip bütünlüğü değerlerine bir gelişim zemini doğar ki hayali bile çok güzel.

Peki bundan kim yarar görür, en başta bireyler ve aileleri elbette sonra çalışanlar, sonra kamu ve toplum olarak hepimiz yarar görürüz.

Empatik olmaya örnek vermek gerekirse ister alanda çalışan herhangi bir meslek elemanı, ister MEB’in en tepesindeki yönetici ister hastenede uzman bir hekim kim olur ise olsun. Perspektif açıyla olaylara baktıktan sonra herşey değişir.

“Eğer benim çocuğum özel gereksinimli bir birey olsaydı, doğrusu iyisi, en iyisi nedir?” diye bakan bir göz ve ruh ile yaptığı zaman; empatinin o büyülü birleştiren ve anlamayı sağlayan gücü bireylere, ailelere, fayda olarak döner.

Empati yoksa, Etik değerler işlemiyorsa geri kalan her şeyde emin olunuz ki bir eksiklik, bir yanlışlık, bir boşluk muhakkak vardır.

Ben en iyiyim, tek ben yeterim diye bir durum özel eğitim ve rehabilitasyon için söz konusu dahi olamaz. Bu özende bunu iddaa edenin “eksikliğinin ve yetersizliğinin gizlenmiş, örtük bir savunma mekanizmasıdır.”

Ölçü her daim bellidir.

Etik olmak, empatik olmak, bütüncül ve bilimsel olmaktır.

Bireye ve ailesine eğitimin, bilimin en iyi, en etkilisini bütüncül olarak sunamayan herkes az çok bu olanlardan sorumludur.

Bu konudaki desteğinden dolayı

Mustafa Ateş hocama teşekkür ederim.

Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bahattin Demir Arşivi