Başakşehir'in 4 silahşörü

Spor Toto Süper Lig'de son 7 haftaya girilirken, en az hata yapan ve en iyi performansını ortaya koyan takım şampiyonluk kupasını müzesine götürecek. Şampiyonluk yarışındaki takımların lider futbolcuları ise bu yarışta en önemli faktör olacak. Başakşehir'in  bu yarışta en ciddi rakip olmasını sağlayan 4 ismin form     durumu, takımın ligi nerede bitireceğini belirleyecek.

Emmanuel Adebayor, Edin Visca, 
Emre Belözoğlu ve Alexandru Epureanu

Bu 4 isim hem oyunun içinde hem de skor katkısıyla Abdullah Avcı'nın takımını yarış içinde tutan en önemli oyuncular. Takımın da saha dizilişinde omurgasını oluşturan bu isimler toplam 46 gole katkı sağladı. Ayrıca Başakşehir'in bu sezon rakip ağlara bıraktığı gol sayısının da 46 olması futbolcuların gösterdiği performansı ortaya koyuyor. Togo'lu golcü hem tecrübesi hem de sahada takımına kattığı enerjinin yanı sıra attığı 12 gol ve 1 asistle takımın gol yükünü de çekiyor. Ligde en çok asist yapan isim Bosnalı futbolcu Edin Visca'nın ise 13 asisti ve 4 golü bulunuyor. İlerlemiş yaşına rağmen takımın beyni olan Emre Belözoğlu ise 3 gol 8 asistle takımın değişilmezlerinden. Moldovalı defans oyuncusu Epureanu, takımın en önemli defansif gücü olmasına rağmen hücumda da etkili olduğunu attığı 5 golle gösterdi. Başakşehir'de asistleri ve golleriyle önemli bir katkı sağlayan bu 4 futbolcunun son 8 haftadaki performansı ligin kaderini belirleyecek.
Ayrıca, Medipol Başakşehir'de Mevlüt Erdinç 4, Kerim Frei, Mossoro ve Attamah'ın 3'er, Elia ve Napoleoni'nin 2'şer, Arda, İrfan, Gökhan, Mahmut ve Bajic'in ise 1'er golü bulunuyor.

Diagne soru işareti!
Diagne’nin Galatasaray’daki çalışma temposu belki bizden daha fazla. Ama bu durum, kendisinin başarılı olma şansını artırmıyor. Biz maalesef futbolcuyu her zaman bireysel olarak değerlendiriyoruz. Futbolda futbolcunun performansını bireysel olarak değerlendirdiğiniz zaman doğru sonuçlara varamazsınız. Futbolcuyu çevresiyle beraber değerlendirmeniz gerekir. Sağı, solu, arkası, önü, bu gibi ilişkiler yumağı futbolcuyu farklı kılar. Bizdeki ortamı Galatasaray’da bulamadı. Galatasaray’da o bölgelerde oynayan oyuncuların kalitesi, bizim futbolcularımızın kalitesinin altında mı? En kötü şartlarda eşitler. Ama saha içi dili dediğimiz faktör henüz Galatasaray’da oluşmadı ve Diagne bunun sıkıntısını yaşıyor. Daha büyük sıkıntı, bir futbolcu gündemi ve kamuoyunu bu konularla meşgul ederse, bu konularla ilgili bazı grupların beklentisini yukarıya çekerse, bu beklentilerin de karşılanmadığı 2-3 hafta geçerse, burada algılar değişmeye başlar. Bu durum, futbolcu üzerinde son derece olumsuz bir faktördür. Diagne bunu da yaşıyor olabilir. Bir futbolcu ister 20 yaşında olsun, ister 28-30 yaşında olsun bundan kurtulamaz. Dolayısıyla Diagne’yi izlerken onun adına da, ona bu kadar umut bağlayan ve bu kadar yatırım yapan takım adına da düşünüp üzülüyorum. Belli noktalarda çok iyi meziyetleri var ve bunu rahat kullanamıyor.     Futbolcu güvenini kaybettiği zaman durum     değişiyor. Dünya üzerinde kim olursanız olun, ister en büyük yıldız olun, isterse de son derece genç ve vasat bir futbolcu olun, hissettikleriniz ve yaşadıklarınız çok farklılık göstermez. Diagne     bu rahatlığı hala bulamadı ve hala belki de soru işareti. 

Malatya maçının ardından Fenerbahçe derbisi
Galatasaray açısından 3 gün önce oynanan maça göre daha stresli ve zor bir maçtı. Telafisi kolay olmayacak, mücadele seviyesi yüksek, sert ve tempolu bir karşılaşmaydı. Galatasaray’ın, Türkiye Kupası maçından edindiği tecrübe ile, bir an önce gol bulup rahatlama ve maçı koparma isteğiyle baskılı başlaması beklenti dahilindeydi. İlk yarının tamamını rakip sahada oynayan ve Malatyaspor’un çıkmasına izin vermeyecek derecede iyi baskı koyan Galatasaray için sorun olan 3 oyuncu vardı. İlki, savunmada yerden, havadan neredeyse hatasız oynayan Artura Mina. İkincisi kalesinde güven veren ve net pozisyonları çıkaran Farnolle. Üçüncüsü ise bu maçta nispeten daha derli toplu gözüken ve pozisyonlara giren ama kendisini inkar edecek derecede kötü vuruşlar yapan Mbaye Diagne. Maçın ilk yarısı için Galatasaray adına olumsuz manada söylenecek bir şey yok. Oyunu domine eden, baskıyı sert ve sürekli yapan, iki kenardan etkili ortaları deneyen, orta sahada topa hakim ve iyi pas yapan bir takım için eksik olan goldü ve o da penaltıdan ilk yarının sonunda geldi. Martin Linnes hem savunmadaki kademeleri hem de hücumda yaptığı işler ile öne çıkan oyuncu oldu. İkinci yarıya önde başlamak, Malatyaspor gibi disiplinli takımlara karşı önemli avantajdır. Moral bozar, strateji değiştirir, disiplinden koparır ve performans düşürür. Nitekim, ikinci yarıya aynı istekle başlayan Galatasaray, Emre Akbaba ile golü buldu ve maçı kopardı. Sonrası daha kolay, daha rahat ve stressiz geçti. Galatasaray önemli bir maçı kazandı ama çok kritik derbi öncesi savunmayı kaybetti. Luyindama ve Marcao’nun beraber iken Galatasaray’a kattıkları ne ise, ikisinin de birden olmayışının kaybettireceği de aynı düzeyde olacaktır. Bu kayıplar, Fatih Terim’i oyun planınından saha içi dağılıma kadar çok farklı seviyede etkileyecektir. Çünkü Marcao, oyunu geriden kurabilen, ayağa iyi pas yapabilen ve bazen topla çıkış yapan bir oyuncu. Dolayısı ile Luyindama’ya göre daha kritik bir kayıp. Bu özelliklere en çok ihtiyaç duyulacak maçta ikisinin de olmayışı büyük dezavantaj. Bu kayıp sadece Fatih Hoca da değil, Ersun Yanal’da da etki yapacak ve bugünden itibaren bambaşka bir plana geçiş yapacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Kış Arşivi