Bedava yaşıyoruz

Sonunda bitti kurtulduk kovid belasından. Maske yok mesafe yok yasaklar yok. En önemlisi sevdiklerimize doya doya sarılacağımız günlerdeyiz. Deniz kenarında salaş bir mekanda dostlarımızla türküler söyleyerek güneşi de batıracağız. Doya doya sabahlara kadar gezip şehrin altını üstüne getireceğiz. Demeyi o kadar çok isterdim ki, maalesef hayal ve temenniden öteye geçmiyor. Bu gidişatla uzun bir süre daha özgürlüğümüz olamayacakta.

Tabiki bu günleri temenniden ötede görmek ve özgür günlere ulaşmak için durumun ciddiyetinin farkında olmamız gerekiyor. Bizim toplumumuzda her şeyde olduğu gibi nedense yasaklara da ayrı bir alerjimiz var. Toplum  yararına olsa dahi tepki verme dürtüsü var. İlk aklımıza gelen bu yasaktan nasıl kurtulurum? Nasıl bir kılıfına uydurupta herkese yasak olanı bana serbest yaparım düşüncesi hakim. Kimse demiyor ki; yasaklarda serbestlikte toplum için olmazsa olmazlardır. özellikle bu durum toplum sağlığı  için uygulamaya konulduysa daha da önem taşımaktadır. Çünkü; birey olarak sadece sizleri değil tüm toplumu etkilemektedir. Ben-sen diye ayırım yapmanın imkanı yoktur.

Ülke olarak aç-kapa yöntemiyle vaka sayımızı düşürmeye çalışırken bazı ülkeler koronadan tamamen kurtulmuş durumda. Sokakta kovid-19 bitiş partileri düzenliyor. Peki virüsü tamamen bitiren bunu başaran diğer ülkelerden farkımız nedir?

Onlar çok zeki biz aptal bir toplum muyuz?

Onlar kutsanmış, ayrıcalıklı yaratılmış biz sıradan insanlar olarak mı dünyaya gelmişiz?

Onların, on parmağında on marifet biz beceriksiz miyiz?

Onlar bilim insanları, sanayici, çifçi olarak mı doğmuşlar?

Türkiye’de son bir yılda akademisyenlerin sayısı 7000 kişi artmış. Profesörlerin sayısı 4000 kişi artmış. Yani, son 1 yılda 4000 doçent bilimsel çalışmaları ile profesörlüğe yükselmiş. Ne ala memleket yahu. Dünyada, bizim ülkemizden başka hiç bir yerde örneğini göremeyeceğiniz bir rakam bu. Arş-ı alaya aniden yükselen doçentlerimiz nasıl bir bilimsel çalışma ortaya koymuşta da profesörlüğe yükselmiş.

Neredeyse 2 yıldır virüs belasıyla uğraşırken ortaya bu konuda bir çalışma mı koymuşlar? Bu kadar profesörümüz varken sırf Türk diye, Almanya’nın yetiştirdiği aşıyı bulan iki Türk’le neden övünmeye devam ediyoruz?

Cem Karacanın bir şarkısı geliyor aklıma;

“Bedava yaşıyoruz, dostlar bedava

Hava bedava, bulut bedava

Dere tepe bedava, yağmur çamur bedava

Bedava yaşıyoruz, dostlar bedava.”

Ne ala memleket. Nefes almanın bile paralı olduğu memlekette

Akademisyenlik bedava

Doçentlik bedava

Profesörlük bedava

Sağlıcakla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Osman Köse Arşivi