Rahsa Pınar Çetinkaya

Rahsa Pınar Çetinkaya

Ben olamadan biz olunmaz...


“Onu niçin sevdiğimi sormakta ısrar edecek olursanız, ancak şu şekilde bir cevap verebilirim: “Çünkü o oydu, ben de bendim.”

Michel Eyquem de Montaigne

Ben olarak kalabilerek biz olmayı başarabilen birinin düşüncesinin en doğru anlatımı böyle olur sanırım.

Dünyayı sevgi kurtaracak deriz ama her geçen gün bir adım daha geri atan, samimiyetten yoksun, sevginin yüceliğini "ahh eskidendi eskiden" diyerek anımsaya başlanan bu kısır sevgisizlik içindeki sevgi dünyasındayız.

Sahiplenme içgüdüsü ile aitlik hissiyatını birbirine karıştırırız. Oysa karışması gereken karşılıklı sevgi, saygının yansıması olmalıydı. O sevgi ile ateş har olmalıydı. Köreltmemeliydi birbirini.

Birini gerçekten seviyorsak, onu olduğu gibi kabullenebiliyor muyuz?
Söz ve eylemlerini eleştirmeden, davranışlarını yargılamadan, anlamaya çalışabiliyor muyuz gerçekten. Yoksa seviyoruz diye aitlik dürtüsüyle hiç gitmesin diye yeniden şekil mi vermeye çalışıyoruz. Kendi doğrumuzu empoze ederek neden, neyini sevdim diye düşünmeden yeniden şekil verdiğimizi sevebilecek miyiz?

O oydu, bende bendim diyemeyeceğiz sevdiğimizin yeni şekline. Sevgi yansımadır evet ama sevdiğimizi olduğu gibi görmek kusurlarını ve hatalarını görmek istememektir. Kalp beyini susturur. Bilir ama görmez. Ta ki sevmemeye başladığı ana kadar bu böyle devam eder. O süreçte yeni bir şekil vermek sevmek midir?
Veya şöyle örneklendireyim; belirli yaşa gelmiş anne-babamızı sevmemize rağmen değiştirebilir miyiz hayır ama oldukları gibi kabulleniriz değil mi? O zaman kişiye göre değil yüreğin sesine göre eşit olmalıyız. Sevgideki şekil karşı tarafın tutumunu tavrını yeni bir renk verir ama olduğu kabuğa geri döndüğü zaman hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Yıpranmış bir sevdadan zararla çıkılacaktır. Hem kendinden hem sevdiğinden hasar alarak...

Yani karşı tarafı "ben" olmaktan çıkartmış olursunuz ve bu yüzden "biz" olamazsınız.

Kendini rahat ifade edip ortaya koymak, özgürce ifade edebilmek, kabullenmek, değerli olmak, sevilmek gibi duyguları yaşayamayan "ben" olamaz. Yeni bir şekil almış "ben" kavramını kaybetmiş olur ve samimiyeti, duyguları monotonlaşır. Yörüngesi değişmiş olur yönetilen olmak da bir süre sonra sorun çıkarır. Sonrasında "ben senin için nelerden vazgeçtim, neler yaptım" diye isyan etmeler baş gösterir. Halbuki o sırada her iki tarafta kendi olmayı saygı çerçevesinde başarsalar sonraki cevabı zor çıkmaz sorulara girilmeyecekti. Hem kendinizi hem de sevdiğinizin hayatını yormuş ve tükenmiş durumuna getirmemiş olur "biz" olmuş olurdunuz.

Birbirimizi seviyor olmamız "biz" olmamız için şarttır elbette fakat bizi yapan da ayrı ayrı ben kavramıdır. Feragat edilen konuları düşünmek, incelemek ve yolun devamını görmeden biz olunmaz.

Aksi halde verilen şekil bozulur, görmezden gelinen o bilinenler tüm şeffaflığı ile ortaya çıkar. Artık sevmiyorum diyerek hoşgörüsüzlüğün yoluna çıkarsınız.
***
Aşk ve sevgi ayırımı burada daha netleşiyor esasında. Aşkı sevgi ile karıştırmak en büyük yüktür yüreğe.
"İstiyorum” sözünü “seviyorum” ile karıştırmaktır.
***
Ben + sen = biz
Ordaki ben kaybolursa bizde olmaz. Ruhunuzu, kalbinizi özgür bırakın. Kelepçeli hiçbirşey serbest olamaz. Özgür olmayan sevemez.
-Evin bütün yükü bende o ise işten gelince kumandayı alır dinlenmek ister ama ben çalışmaya devam ediyorum evde, o sürede nasıl ben olabilirim de diyebilirsiniz
- işten yorgun geldim oysa o bütün gün evde, istediği an dinlenebilir hem hergün hergün ne yapıyor ki de diyebilirsiniz
Her iki şekilde de karşı tarafı suçlayarak biz olayından çıkmış olursunuz çünkü ben kavramı bitmiştir. Suçlamak yerine kendinizi dinleseniz sevdiğinizin önce kendiniz olduğunu göreceksiniz belki de çözüm olarak daha güzel düşüncelere gidebileceksiniz. Anlayış, hoşgörü, kendini sevme ve saygı duymak ile mutluluk artacaktır.

Önce "ben" olabilmek ile "biz" yolculuğuna çıkmak gerekir. Sevgi ve aşk ayırmını yapmak gibi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahsa Pınar Çetinkaya Arşivi