Beşinci dalga şubat ortası

BİR iyi bir kötü bir az bir çok. Türk halkının Corona virüsle imtihanı tıpkı ekonomisi gibi siyasal yaşamı gibi hatta hatta aile yaşamı gibi sürüp gidiyor. Son gelen haberler her ne kadar Sağlık Bakanlığı Turkuvaz tablodan vazgeçip aşı ile birlikte yavaştan pembe tabloya döndürmeye çalışsa da pek öyle görünmüyor. Nedir bu kara haberciliğin derseniz ? Öncelikle hala geçtiğimiz Nisan ayındaki yani virüsün en azgın dönemine ulaşmak üzere olduğu rakamlarında üzerinde bir vaka ile günleri bitirdiğimizi her gün (Resmi rakamlara göre) bir uçak dolusu yurttaşımızı bu lanet virüse kurban verdiğimizi söyleyebilirim.
Buna ek olarak öncek akşam twitter üzerinden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca beklediğim açıklamayı da bence zorunluluktan yapmak zorunda kalınca içinde olduğumuz sıkıntı teyid edildi. Bakan Koca önceki akşam mutasyonlu virüse dikkat çekerek "Türkiye’de mutasyonlu corona virüsüne yakalananların sayısı arttı. Mutasyonlu virüs tespit edilen kişi sayısının 128’e yükseldi" dedi. Mutasyon tehdidine karşı dikkatli olmalıyız diyerek vatandaşlara önemli uyarıda bulundu.Bakan Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda şunları belirtti: Mutasyon tehdidine karşı dikkatli olmalıyız. Avrupa'daki vaka artışlarının arkasındaki etmenlerden biri virüsün mutasyonlu varyantı. Ülkemizde mutasyonlu virüs tespit edilen vatandaş sayısı 128'e yükselmiştir. 17 şehrimizde İngiltere varyantı görüldü."dedi.
Bakan Koca ardından klasik uyarısını yaparak "En büyük silahımız halen maske ve mesafe kuralına uymak.Vaka sayılarını kontrol etmek elimizde. Kontrol elimizdeyken kıymetini bilerek temkinli hareket etmeli ve kalabalık ortamlardan uzak durmalıyız" dedi.
Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan ise Koronavirüs'te günlük vaka sayılarının 5 binden 7 binlere çıkmasında ülkede görülen mutasyonun ve vatandaşın aşının gelmesiyle rehavete kapılmasının etkili olmuş olabileceğini söyledi. İlhan, "Şu anda Bilim Kurulu'nda Türkiye'de mutasyonlu virüsün detaylı izlenmesi yapılıyor. Alt tiplendirilmesi yapılıyor; acaba İngiltere'den mi yoksa Güney Afrika'dan mı geldi diye bununla ilgili detaylandırma yapılıyor" dedi. İlhan, Tokat ve farklı illerde mutasyonlu virüsün görüldüğüne vurgu yaparak, "Bu durum mutasyonlu virüsün Türkiye içerisinde yayılımda olduğunu gösteriyor. Zira hepimiz düşünmeliyiz ki, mutant virüs eğer Tokat'ta görülüyorsa, İstanbul veya Ankara'da da görülme ihtimali söz konusu olabilir" dedi.

 

Mutant virüs etkisi


İlhan, vaka sayılarının son dönemde 5 binli rakamlara kadar düşmesinin ardından tekrar 7 binler seviyesine geldiğini hatırlatan İlhan, "Mutant virüsün ülkemizde olduğunu biliyoruz. Hatta bir hesap yapmak gerekirse, yüzde 30 artış olduğunu söyleyebiliriz; çünkü vaka sayılarımız 5 binden 7 binli rakamlara çıktı. Burada hem mutant virüs etkili olmuş olabilir hem de vatandaşların hafta sonu bir araya gelmesi, aşının başlamasıyla beraber rehavete kapılması, maske ve fiziksel mesafeye önem vermemesi etkili olmuş olabilir. Bu durum daha net bilinmediği için yapılacak tek şey korunmaya dikkat etmektir."dedi.
 

Bulaşıcı ve öldürücü


Mutant virüsün bulaşma ihtimalinin yüksek olduğunu vurgulayan İlhan, "Ocak ayı başında İngiltere'deki bilim insanları ile konuştuğumuzda ya da oranın Sağlık Bakanı'nın açıklamalarına baktığımızda bulaş ihtimalinin yüksek olduğunu, öldürücülüğün yüksek olmadığını söylemişlerdi. Bu yeni olduğu için biz de bilmiyoruz, o yüzden iyi takip etmek gerekiyor. Şu an ise, daha farklı bir açıklama içerisindeler. Diyorlar ki 'evet bulaştırıcılık fazla; ama vefatlarda da yüzde 30'a yakın artış söz konusu olabilir, yani öldürücülüğü de artabilir'. Eğer böyle olursa çok daha dikkatli olmamız gerekiyor" diye konuştu.
 

Kurulda takip ediliyor


Mutant virüsün yayılımının şehir şehir takip edildiğini, Türkiye'de farklı bölgelerde ve coğrafi dağılımlarda olduğunu söylemenin mümkün olduğu açıklandı. Bilim Kurulu'nda da bu konunun takip edildiğine dikkat çeken uzmanlar "Mutant virüsle bildiğimiz koronavirüste bulaşma yolları arasında hiçbir fark söz konusu değil. Öte yandan semptomlarda ve bulgularda da bir fark söz konusu değil. O yüzden ayırt etmek çok güç. Bu nedenle daha dikkatli olmak dışında elimizde başka hiçbir seçenek söz konusu değil. Şu anda Bilim Kurulu'nda Türkiye'deki tüm virüsün izlendiği gibi mutasyonlu virüsün de detaylı izlenmesi yapılıyor. Alt tiplendirilmesi yapılıyor. Acaba 'İngiltere’den mi yoksa Güney Afrika’dan mı geldi’ diye bununla ilgili bir detaylandırma yapılıyor. Ayrıca olası mutant virüsteki tedavi değişimleri söz konusu olursa bunun da değerlendirilmesi yapılıyor. Ama sahada filyasyonda fark eden bir şey yok. Mutant virüse sahip kişilerin yine izolasyonu ve yine gerekirse hastanede tedavileri yapılıyor; aynı şekilde temaslıların da taranması yapılıyor. Süre içerisinde başka bir değişim olacak mı, bilmiyoruz" ifadelerini kullandı.
 

Okullar başka bahara


Sağlık Bakanı da özellikle okulların açılabilmesi için Mart ayı ortasını işaret ediyor. Kaldı ki bilim kurulu üyeleri, bilim insanları hala 28 günlük tam kapanmada ısrarcı oluyorlar. Yani biten giden bir şey olmadığı apaçık ortada. Buna geçtiğimiz günlerde yapılam istatistik oranları da eklersek ki o da bilim insanı Hasan Güçlü'nün değerlendirmesiyle salgın üreme hızı Rt 1,10'a yükseldi. Önceki günkü düzeltilmiş değeri 1,05'di. Aktif vakamız düne göre 1752 azaldı. Fakat önceki vakaların bugüne olan baskısı Rt'yi artırıyor. Yani artma trendine girmemiz olası. Bu trendin kısa sürmesini umuyoruz. Her vaka 1.10 vaka üretiyor.Yani durumumuz hiçte parlak değil. Acı gerçeklerle yüzleşmeye devam edelim. Bakın 19.01.21 tarihinden bu yana R katsayısı 41,56 arttı. Sorulması gereken soru şudur: "Aynı kısıtlama kosullarında bu Rt'nin artmasinin nedeni nedir? Üzgünüm güzel şeylşe yazmamaktan haber vermemekten ama Coronavirüs üreme katsayısı son 10 gündür sürekli artıyor ve bugün 1,10'a ulaştı.Yani bir bir pozitif olan kişi 1,10 kişiye hastalığı bulaştırıyor. Dikkat edilmezse hastalığın yayılması hızlanabilir.
 

5'incisini bekliyoruz


Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, korona virüs salgınındaki dalganın ülke ülke, hatta il il değiştiğini belirtti. Ankara örneğiyle bu farklılığı anlatan Prof. Dr. Azap, "Örneğin Ankara’da nisan, haziran, ağustos ve kasım aylarında olmak üzere 4 dalga yaşadık, 5'incisini bekliyoruz. Maalesef şu anda olgu sayısında kıpırdanma var. Ankara’da beklediğimiz 5’nci dalga muhtemelen şubat ayı ortasında başlayacak, mart ortasına kadar sürecek" dedi. Salgının biteceğini; ancak virüsün kaybolmayacağını belirten Azap,"Covid-19’un mevsimsel bir enfeksiyon olarak kışın artan yazın azalan, grip gibi bir hastalık olmasını bekliyoruz" açıklamasında bulundu. Azap, Ankara'da nisan, haziran, ağustos ve kasım aylarında olmak üzere 4 dalga yaşandığını, 5'incisini şubat ortasında beklediklerini de duyurdu. Dünya genelinde bugüne kadar Covid-19 kaynaklı 100 milyon vaka, 2 milyon ölüm olduğunu anımsatan Prof. Dr. Azap, "Hem olgu hem ölüm sayısında ABD başı çekiyor. Türkiye 9’ncu sırada. Ama bunlar kesin tanı alınan sayılar. Tanı koyduğunuz her bir olguya karşılık tanı koymadığınız 9 olgu var. 100 milyon olgu diyoruz; ama 1 milyar kişiyi buldu. Yani dünya nüfusunun 1 milyarı enfekte oldu. Ölüm sayısı da 2 milyon diyoruz; ama tanı koyamadıklarınızla 5 milyona yakın kaybımız oldu. Salgın bitecek; ama virüs kaybolmayacak. Covid-19’un mevsimsel bir enfeksiyon olarak kışın artan yazın azalan, grip gibi bir hastalık olmasını bekliyoruz. En iyimser tahminle bağışıklık 2 yıl sürerse, bu 2 yılda bir yine özellikle kış aylarında artan sonra azalan bir hastalık yapacak" diye konuştu.
 

2022 Şubat ayını işaret etti


Prof. Dr. Azap, ilaçların hastalıkları tedavi ettiği gibi yayılımı da engellediğini belirterek, "Covid-19 için şu an kullanılan ilaçların hiç biri doğrudan virüsü ortadan kaldıran ilaçlar değil. Virüse doğrudan etkili ilaç, önümüzdeki yılın ocak, şubat aylarında geliştirilmiş olacak. En iyimser tahmin; bu yılın kasım, aralık ayı gibi bu ilaçlar yaygın şekilde kullanılıyor olacak. Yani önümüzdeki sene bu zamanlar normale dönmüş olacağız. Maskeleri çıkarıp mesafeyi umursamayacağız; fakat çok uzun yılar boyu bu virüsle yaşamaya devam edeceğiz. Tıpkı grip gibi" ifadesini kullandı.
 

Antikor testi yasaklanmalı


Prof. Dr. Azap, "Şu an uygulanan bütün aşıların ağır ve öldürücü enfeksiyon gelişimi önleme kapasitesi birbirine benzer. Son 6 ay içinde hastalığı geçirenlerin aşılanmasına veya antikora baktırmasına gerek yok. Antikorlara güvenemiyoruz. Antikor testleri yasaklanmalı; çünkü bilimsel faydası yok. Kandaki antikorun solunum yollarındaki virüse ne kadar etkili olacağını kestirmeniz mümkün değil. Önemli olan bağışıklık. Eğer Covid-19 geçirdiyseniz kanınızdaki antikordan bağımsız olarak en az 6 ila 8 ay bu hastalıktan korunuyorsunuz. Bu kadar zaman geçmeden tekrar hastalanan kişiler var; ama sayıca çok azlar. Dünya genelinde kanıtlı 100 milyon kişi varsa, tekrar enfekte olan 10 binin altında. Çok çok düşük bir oran" dedi.
 

Ne olacak 65'liklerin hali


Coronavirüs salgını sırasındaki yaşanan en önemli sorunlardan biri de 65 yaş ve üstü nüfusa getirilen sınırlama ve kısıtlamalardır. Geçtğimiz Mart ayından beri süren bu uygulamalar artık dayanılmaz bir hale gelmiştir. O yaşlılarımızın, ağabeylerimiz, teyzelerimiz, nenelerimiz, ana babalarımız büyük sıkıntı içerisindedirler. Evlatlarının kokularına torunlarının gülüşlerine hasret kaldılar. Sanal ortamlardan yapılabilen görüşmelere de bu yaş grubunun ancak yüzde 50 sinin ualaşbildiği gerçeği de ayrıca içimizi sızlatmaktadır.
 

Otobüse binmek yasak !


Bu nüfusun korunması için yaşlı insanlarımızın, sadece günde üç saat dışarı çıkma izni verilerek ev hapsine alınması ve toplu taşıma araçlarından yararlanmalarının engellenmesi, tam bir işkenceye dönüşmüş durumdadır. Oysa yaşlılarımızı korumak onları eve hapsederek olmaz. Çünkü ev hapsi onların hem sağlıklarını hem de genel olarak yaşamlarını olumsuz olarak etkilemektedir.
 

Dünyadan örnekleri var


Bu nüfusun korunması yasaklarla değil, özel imtiyazlarla sağlanabilir. Örneğin ABD’de bazı yerlerde süpermarketler sabahları 7-9 arasında sadece yaşlı nüfusa tahsis edilmiş, onların dışındakilere kapatılmıştır. Bu konuda bir başka sorun, devletin bütün sağlık hizmetlerinin, internet üzerinden, e-devlet ve cep telefonları aracılığıyla yapılmasıdır. Oysa bu konuda Hacettepe Üniversitesi elemanlarınca yapılan bir araştırma, 65 yaş ve üstü nüfus arasında akıllı telefona sahip olan katılımcıların oranının sadece yüzde 51.4 olduğunu göstermiştir.
 

İnternetle araları yok


Daha vahim bir sonuca göre, 65 Yaş ve üstü bireylerin yüzde 56’sının internet bağlantısı bulunmadığı saptanmıştır. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 65’i son üç ayda internet kullanmadığını belirtmiştir.Yani nüfusun yaklaşık yarısı internet ve akıllı telefon kullanmamaktadır. Bu sonuçlardan da anlaşıldığına göre, akıllı telefonlar aracılığıyla internet üzerinden, gerek e-devlet şifresi gerek HES kodu gibi uygulamaların kullanılması gerekse aşı önceliği haberlerinin alınması, 65 yaş ve üstü nüfus tarafından hiç de kolay ve yaygın değildir. Bu nedenle 65 yaş ve üstüne ilişkin önlemlerin, sınırlama ve kısıtlama olarak değil, özel olanaklar tanınarak uygulanmaları ve internet ya da akıllı telefonlardan daha başka yöntemler kullanılarak bu nüfusa iletilmeleri gerekmektedir. Bu kararların da insalık adıan en acil biçimde alınması sosyal devletin olmazsa olmazıdır.,
 

Ölüm sayısı çok yüksek


Bir yandan aşılamayı konuşalım ama halen her gün 150 kadar yurttaşımızı Covid-19 nedeniyle yitiriyoruz, ölüm sayısı çok yüksek.. Bir yandan aşılamayı konuşalım ama halen her gün 150 kadar yurttaşımızı Covid-19 nedeniyle yitiriyoruz. Kısıtlamalardan sonra doğrulanmış olgu sayısı 30 binden 6 bine, ölüm sayısı ise 200'lü sayılardan 150'ye düşmüş görünüyor. Ancak halen özellikle ölüm sayısı çok yüksek. Kasım ayının üçüncü haftasından bu yana uygulamaya konulan kısıtlamaların bu haliyle sürmesi kahvehane, kafe, lokanta vb. işyerlerinin sahipleri ile bu işyerlerinde çalışan çok sayıda emekçiyi ekonomik açıdan mağdur ediyor. 65+ yurttaşlarımızın ve çocukların günde yalnızca üç saat dışarı çıkabilmeleri de onların beden ve ruh sağlığı açısından orta ve uzun dönemde önemli bir risk etmeni. Üstelik dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanan bir yöntem değil. Yararı ortaya konulabilmiş de değil....
 

65 YAŞ ÜZERİNE

OLANAK SAĞLANMALI


Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, "65+ yurttaşlarımızın özellikle ruh ve beden sağlıklarının korunması için hem dışarıya çıkıp nefes almaya, hem yürümeye hem de aile/akraba/arkadaş komşu vb. kişilerle etkileşmeye, sosyal desteğe ihtiyaçları var. Bu ayrımcı tutum sağlıklarını olumsuz etkiliyor. Öte yandan Covid-19 hastalığının bulaşının azaltılması için toplumsal hareketliliği azaltmalıyız, bir süre için bazı kısıtlamalara ve kısmi/tam kapanmaya ihtiyacımız var; ama kısıtlamaların ağır yükünü yalnızca toplumun belli kesimlerinin sırtına yüklemek büyük haksızlık." düşüncesini dile getirdi. Pala, "Ölümleri azaltmak için en başta merkezi hükümet olmak üzere yerel yönetimler, kamu ve özel sektörün katılımlarıyla "sosyal ve ekonomik koşulları oluşturulmuş" 14 günlük (olanaklıysa 28 günlük) bir tam kapanma ile yükü dayanışma içerisinde tüm toplum olarak yüklenmeliyiz. Tam kapanma sonrasında da yeniden açılmayı bilimsel izdüşümden önce küçük ve orta ölçekli işyerlerinden başlamak üzere planlamalı ve uygulamalıyız. Bu plan okulların açılacağı ve açık kalabileceği koşulların sağlanmasını da içermeli. Bu sırada aşılama da tüm hızıyla sürmeli." ifadesini kullandı.
 

OKULLARIN AÇILMASI

FACİAYA YOL AÇAR


Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık, ülkemizde 1 milyon öğretmenin olduğunu, diğer personelle bu sayının daha da arttığını anımsatarak “Bu şekilde okulların açılması korkunç bir facia olur çünkü çocuklar hastalığı belirtisiz geçirirler, toplum içine yayılmasında en riskli kümedir. Türkiye böyle bir serüvene girişmemeli, gerekli önlemler alınmadan açılırsa bedeli ağır olur” uyarısında bulundu. Çin’den 14 Ocak’ta getirilen 3 milyon doz CoronaVac aşısının ardından 6.5 milyon aşıda ülkeye geldi. Aşılar 14 günlük incelenmenin ardından öncelikle ilk dozları vurulan sağlıkçılar, 80 yaş üzerine ile huzurevlerinde kalanlara, ardından da diğer gruplara kademeli yapılacak. Ancak aşılar geldiğinden bu yana öğretmenlere henüz aşılama başlanmadı.
 

BATI HALA

KAPANIYOR


Prof. Saltık, okulların açılması durumunda yaşanabilecek sorunları değerlendirdi. Saltık “İsveç ve Norveç karşılıklı: İngiltere, pek çok ülke ile sınırlarını kapattı. Fransa dördüncü kez kapanmaya gidiyor, Almanya bir buçuk aya yakın zamandır çok sıkı bir kapanma içinde. Mutant virüs tipi dünyanın pek çok ülkesinde yayılmış durumda. Türkiye’de de olduğunu gördük. Bütün stratejileri de bunlara göre planlamak gerekiyor” dedi. Ülkemizde 1 milyon öğretmenin olduğunu anımsatan Prof. Saltık “1 milyon öğretmeni aşılayacaksınız, diğer çalışanlarda var... Üstelik 18 yaş altıdaki çocuklara eldeki aşılar da yapılamıyor. Yani aşı yapılamayan bir kitleye okulları açacaksınız. Yok batıda örneği. Okullar dahi kapatılıp, uzatılıyor” diye konuştu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi