Bir kızı eğitirseniz bir kuşağı eğitirsiniz

Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın varsa, her başarılı kadının arkasında da bir erkek vardır. İnternette dolaşırken bir yaşam hikayesi tesadüf etti. Sonuna kadar ilgi ile izledim. Bittiğinde sanki güzel bir film izlemişim gibi gülümsediğimi farkettim. Kadınlara fırsat verildiğinde, eğitim ve mesleki alanda önlerine engeller konmadığında o ülkede neler değişmez ki?

***

Cehaletin önüne geçip iyi nesiller yetişmesini sağlamanın en temel noktalarından biri, kadınların eğitilmesidir.

Brigham Young’un “Bir kızı eğitirseniz, bir kuşağı eğitirsiniz.” sözü bunu ne kadar iyi ifade ediyor.

Bu konuda epey söylenecek şey var ama bunları başka bir zaman konuşuruz. Şimdi sizi de gülümseteceğinden emin olduğum, her birimiz için ders niteliğinde olan bu yaşam öyküsüne geçelim.

***

1941 doğumlu olan Meral Hanım “hayatım çalışmakla geçti” diyor. Türkiye’ye kendi markalarını yaratarak katkıda bulunmaktan dolayı çok mutlu olduğunu ifade ediyor.

Kendisi için verdiği mücadelenin yanısıra, başarılı bireyler yetiştirmenin bilinci ile hareket eden Meral Kurtsan, 1993 yılında kurdukları vakıfta da durumu olmayan öğrencilere karşılıksız burs verdiklerini de belirtiyor.

Bu ailenin bir anayasası var. Çok çalışmanın yorgunluğunu, başarmanın hazzını, sahip olunan şeylerin kıymetinin emek vermekle, sabretmekle olabileceğini anlatmak üzere ailenin gelecek kuşakları için hazırlanmış.

Anayasalarının şöyle olduğunu anlatıyor; “Hangi torun üniversiteyi bitirirse, bir kurumsal şirkette en az yedi sene çalışacak. İki defa kıdem alan şirkete girmeye hak kazanır. Önce birinci basamağı çıkacak, orada 4-5 yıl bekleyecek. Ondan sonra ikinci basamak. Sırayla...Başarı hemen gelmez.”

***

“Bir gün annemi karşılamak üzere Karşıyaka tren istasyonuna gitmiştim. Annemle aynı trenden inen Niyazi Bey ile o gün tanıştık. 1957 yılında lise birden ikinci sınıfa geçtiğim yıl Niyazi Bey dedi ki;”Benimle beraber yaşamaya, yeni dünyalarda başarılar elde etmeye var mısın?”

“Evet varım. Ancak bir şartım var” dedim. “Liseyi bitirene kadar bekleyeceksin, sonrada üniversiteye gitmeme müsaade edeceksin.”

O da “kabul” dedi .

1959 yılında İzmir Kız Lisesinden birincilikle mezun oldum. Evlendik ve İstanbul’a taşındık. İki çocuk sahibi olduk. Çocuklarımız 5-7 yaşlarına geldiğinde Niyazi Bey’in karşısına dikildim ve sözünü tutarak beni üniversiteye yollamasını istedim. “Tamam ama bir şartım var, eczacılık okuyacaksın” dedi.

Çocukların birini anaokuluna, birini de ilkokula yazdırdık. Okulu bitirdim ve eczacı oldum.

***

Niyazi Bey bir ortağı ile eczaneyi açtı. O zamanlarda eczaneler ilaç yapımında çok önemliydi. Şimdiki eczaneler gibi gidip herşeyi hazır almak yoktu. Merkez ecza deposu ilaçları getirirdi. Karşılığında biz de dut şurupları, oksijenleri yapararak borcumuzu öderdik.

Öyle ileri görüşlü ve düşünceli bir adamdı ki...

Önce bana, sonra da diğer kadınlara yatırım yaptı. Fabrikamızda çalışanların yüzde 60-70’i kadın.

Beni gözlükçülük kursuna da yolladı. O zamanlar gözlükçü olabilmek için şimdiki gibi üniversite şart değildi. Ruhsat aldım ve eczanede gözlükte yapmaya başladık. 1980 yılında içinde bitki özlerinin de olduğu bir şey üreteyim dedim. Hacı Bekir’den bir usta getirdik. Bitkisel özlerle, adaçayı ile çeşitli pastiller yapmaya başladık. Bütün olarak kutuluyorduk. Baktık birbirine yapışıyorlar. Almanya’da makine üreticisi bir fabrikaya gittik ve makine aldık. Hammaddelerimizi de oradan temin ettik. Türkiye’de ilk defa bitkilerden elde edilen pastilleri bütün ülkeye dağıtmaya başladık.

45 yıl süren çalışmalardan sonra bitkisel ilaçlarla tedavi eden Viyana patent anlaşmasını Türkiye’de ilk biz aldık.”

***

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi