Bir olmak, beraber olmak birden fazladır!

İsimler önemlidir, hele güzel amaçlarla bir araya gelmiş, gönül birliği yaparak ortaya güzel bir iş çıkarıp sunan topluluklar daha da kıymetlidir.
Hepimiz biliriz ki, hiç birimiz tek başımıza büyük hayallerimizi gerçekleştiremeyiz. Örneğin bir mobilya düşünelim. Çok şık ve estetik...Beğeniriz ve onu almayı arzu ederiz. Üzerinde üretilen yere ait bir marka vardır. Ve biz o ürünü o markanın adından yola çıkarak isteriz. Oysa o beğendiğimiz mobilya(masa, sandalye ya da her ne ise)teşhir salonuna gelene kadar kimlerin elinden geçmemiştir ki?
Ağacı kesen, omuzunda taşıyan, onu nakış gibi işleyen, şekile sokacak hale getiren ve nihayetinde evimizde kullanabileceğimiz en son hale getiren...
    ***
Çok sevdiğimiz şarkılar vardır. O şarkı içimize işler, bizi etkiler. Aaa deriz, (x) kişisi ne güzel okumuş. Dön başa, dön başa o şarkıyı dinler dururuz. Bestesi, güftesi o anda bizi bağlamaz, ancak müziğe ilgili isek bir şekilde öğreniriz. Dünya üzerinde yapılan her iş böyledir. Birileri beste, güfte yapar ama son akılda kalan şarkıyı iyi okuyandır.
    ***
Filmler, tiyatrolar da öyledir. Senaryo, müzikler, kostümler vs. elbette ki çok önemlidir. Ama biz sahnede, başrol oynayan devlere takılırız. Türkan Şoray-Kadir İnanır deriz, julia Roberts-Richard Gere var o filmde deriz...Oysa o işin mutfağında onlarca, yüzlerce kişi vardır. Belki de o insanlar başrollerde oynayanlardan kat be kat fazla çalışmaktadırlar. Prodüksiyonu var, rejisi, senaristi, asistanı, yönetmeni, kostümcüsü, müzikleri, dansları, vs...
    ***
Bu köşede sık sık izlediğim filmlere, gittiğim oyunlara yer veririm. Orası benim evim, bana ait. Profesyonel sanat eleştirmeni değilim ve bu konuda asla iddiam yok. Yorumlarım sadece sıradan bir izleyici olarak, izlemeyenlere, izleyeceklere bilgi amaçlıdır. Ve orada bilgi verirken, izlediğim filmin, ya da oyunun konusundan bahsederim, başrollerinden, yönetmeninden...Sonra kendi duygularımı, bana dokunan repliklerini, hislerimi okuyucu ile paylaşırım. Çünkü emeği geçen insanların, film sonunda ekranda sayfa sayfa dökülen görev ve isimlerini yazma imkanım yoktur.
    ***
Ben, 8-9 yıldır çeşitli organlarda köşe yazısı, söyleşiler, gezi yazıları olarak öğrendiklerimi, bildiklerimi yazıp okuyuculara ulaştırmak için çalışıyorum. Ama bunu tek başıma yapmıyorum. Yayın yönetmeni var, basıma girecek yazının denetlemesini yapan editör var, internet ortamında okunmasını sağlayan, yazının fotoğraflarını elden geçiren, sayfaya hazırlayan var, matbaası, sabahın köründe dağıtıma çıkanı var. Çoğunun adını bile bilmeyiz, oysa işin mutfak kısmı ve en önemli yerinde onlar vardır.
    ***
Şimdi nereye geleceğim, ondan bahsetmeliyim;
Bu hafta içinde yeni ve uzak bir seyehatten döndüm. Daha valizimi yarı boşalttım, boşaltmadım, Büyükçekmece Atatürk Kültür Merkezinde bir oyun olduğunu öğrendim. Zaten günlerdir tiyatroyu ne kadar özlediğimden bahsedip duruyordum aileme. Konu mübadele idi ve bu konu ile çok ilgili olduğum, üzerine defalarca yazı yazdığım için oyunu izlemeye gittim. Gerçekten özveri ile hazırlanmış, çok emek olan bir oyundu. Oyunun planlanma aşamasını da bildiğimden, hayata geçirilmesinin ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyordum. Bu tür işler, çok emek ve maddiyat olmadan zor başarılacak işlerdi. 
Bu süreç sonrası 45 gönüllü oyuncunun günlerce, üstelik şu zamanlarda kimsenin kimseye karşılıksız selam alıp vermediği günlerde, o insanlar bu oyun için vakit harcamaya gönüllü olmuştu, nihayetinde oyun sergileniyordu.
***
Biz göç edenlerin öyküleri hep birbirlerine benzer. Kah Kapıkuleden girmişizdir, kah Gülcemal’i beklemişizdir. Bu göçü yaşayan tek kişi değidir. O yüzden, bu konuda yazılan her metin, her kitap kendine özeldir. Ben göçü çocukluğumda bizzat gördüm ve bizim öykülerimiz aile içinde hep hasreti ve göçü anlatırdı. O yüzden büyük göçlerin, göç sırasında aynı acıları anlatan yazarların”bu benim göçüm”deme hakkı yoktur! 
Bu göçü  ve yaralarını iki ülke adına vurgulamak için, unutturmamak için verilen mücadeleler var. En azıdan yaşananların ve yaşayanların, yaşadıkları tarihe saygı için bu göç unutulmamalıydı!
Büyük Mübadele Derneği’de bu doğrultuda yola çıktı ve ekibi ile birlikte oyunun sahneye konulması için çalışmalarına başladı. İzlediğim”Toprağımın Buğusu”adlı oyunu  kendimce köşemde yorumladım. Bu yazı üzerine epeyce eleştirisel yorum yazıldı.
    ***
Büyük bir projenin elbetteki mimarı olmalı. Bir olmak, beraber olmak birden fazladır demem bu yüzden! Bu oyunda, yukarıda bahsettiğim gibi, ilçenin dans klüpleri var, kostümcüler var, senaristler, yönetmen ve en önemlisi 45 gönüllü oyuncu! Gidin izleyin, Çoban Ali, Debreli Hasan, horon oynayanlar, sirtaki yapanlar, kemençe çalanlar...Hangisinin emeğini yok sayabilirim ki? Ve ben köşemde bu oyun hakkkında düşüncelerimi yazarken bu küçük alana onlarca ismi nasıl sığdırabilirdim? Oysa o 45 kişinin, dansları hazırlayanların ve oynayanların, kostümleri ve aksesuarları temin eden herkesin adını tek tek anmak ve tebrik etmek isterdim.
    ***
Birlik ve beraberliğin öneminden bahsederiz hep.  Güzel bir şeyler yaptıysanız, elele verdiyseniz ve amacınız tarihin en kanayan yerlerinden birine dokunmaksa, egonuzu biraz geriye alın ve”biz bunu başardık”demenin keyfini yaşayın.
Bir olmak, beraber olmak birden fazladır!
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi