Bitmeyen dernekçilik

Geçmişten günümüze her toplumda hükümetlerin ve yöneticilerin boşlukları sivil toplum kuruluşları tarafından doldurulmuştur. Eğitim ve sosyal yardımlaşma başta olmak üzere birçok alanda çok ciddi ve kayda değer çalışmalar yapılmış ve günümüzde halen bu çalışmalar devam etmektedir.

Dernek; Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.

Dernekçiliğin uzun vadeli ve toplumun her kesimine dokunması için yönetici kadrosu eğitimli, tecrübeli ve en önemlisi oturduğu koltuğu bir vasıta olarak görmemesi gerekir! 

Bu yönetici kadrolar; yeri geldiğinde vakitlerinden, yeri geldiğinde imkanlarından  fedakarlık yapmalıdır.

Aksi halde yöneticiliği; bitmek bilmeyen meslek haline getiren insanlar tarafından şöhret olmak isteyen, nefsi çıkarlarını gözeten ve  reklamın dışında hiçbir proje üretmeyen yöneticiler! 

Farkında olmadan toplumun birlik ve beraberliğine darbe vuruyorsunuz! 

Bu sebeplerden dolayı yöneticilerin daha aktif, kendilerinden daha becerikli ve proje üreten kişileri gördüklerinde koltuğunu hiç düşünmeden devretmesini bilmeli ve bunu başarısızlık olarak görmemelidir. 

Yahu nerede böyle yönetici? 

Parmaklarımızın sayısı kadar bile yok! 

Aman bana dokunmayın da kim ne yaparsa yapsın?“ zihniyeti  ile dernekçilik hayatına devam eden yöneticiler muhakkak hüsrana uğrayacaklardır.

Reklamı bol fakat icraatı kısır olan yöneticilerin topluma hiçbir faydası yoktur! Tam tersine zararı vardır. Çünkü daha iyi hizmet edecek kişilerin önlerine set olmaktadırlar! 

Derdiniz tabela derneği mi? Yoksa halka hizmet eden dernek mi? 

Derneklerde değişik konu ve zamanlarda sohbet, konferans ,geçmişten gelen kültürlerimiz ve bilgilendirme programları hazırlanmalı; gençlerimiz idealist ve aktivist düşünceler çerçevesinde topluma nasıl faydalı olabilirler konusunda aydınlatılmalıdır.

Derneklerimizdeki sosyal aktiviteleri sadece yılda bir kere aynı simaların yaptığı tanıtım günleri ve futbol ile sınırlamayalım! 

Takdir edersiniz ki futbol belli bir kesime hitap ediyor. Münazara yarışmaları, kitap okuma, şiir yarışmaları gibi gençlerimizi okumaya, araştırmaya ve sorgulamaya davet edecek projeler, programlar yapmalıyız.

Biat eden değil, araştıran!

Her söyleneni kabul eden değil sorgulayan gençler yetiştirmeliyiz.

Bütün gençleri kapsayacak projeler üretilmeli ve hayata geçirilmelidir. 

Bu sebepten  dolayı vizyon sahibi, geleceği görebilen insanların yönetimlerde mutlaka söz sahibi olmaları sağlanmalıdır.

Siyasi tarafgirlik, şan, şöhret, mal ve makam peşinde koşan yöneticiler değil! Proje üstüne proje üreten, daha büyük hedefleri olan, bulunduğu toplumu bir adım daha öteye taşıma derdi olan yöneticilere ihtiyacımız vardır! 

Dernekler siyaset üstü bir mecralardır. Dernekler tarafsız ve ayırt etmeden her vatandaşa hizmet etmelidir. 

Hiç kimsenin dernekleri ‘Siyasetin arka bahçesi’ haline getirmesine izin verilmemelidir vermemeliyiz! 

1- Derdi siyaset olanlar;  Türkiye’de her kesimin siyaset yapacağı 86 tane parti vardır.

2- Amacınız halka hizmetse dernekler en güzel bir köprüdür. 

Fakat derdiniz siyaset ise derneklerden  uzak durun! 

3- Hizmet  etmek isteyenleri de küstürüp soğutmayın! 

4- Maalesef dernek seçimlerini ölüm kalım meselesi haline getirmektedirler. Bu durumda ise yapılan mahalla baskıları demokrasinin üzerine gölge düşürmektedir.

5- Gençlik ve Spor Bakanlığı 2019 yılında projeler için 17,5 milyon tl bütçe ayırmış. Bir proje dahi yapmayan, yapamayanların dernek koltuklarını işgal etmesi ise çok manidar.

Herkesin bildiği bir konuyu hatırlatarak yazımı bitirmek istiyorum; becerememek ile ihanet arasında ince bir çizgi vardır. Bir yönetici seçilir veya atanır; lakin bazen eğitimi, bilgisi ve fıtratı gereği başarısız olabilir. Bu gayet doğaldır, hayatın bir parçasıdır. Bu yüzden üyeler de toplum da anlayışla karşılar. 

Fakat beceremediği halde koltuğu işgal edenler, toplumun kazanımlarına engel olmaları sebebiyle kul hakkına girerler, vebali büyüktür. Aynı zamanda bu tutum içinde olmak topluma yapılan bir ihanettir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Onur Karakoç Arşivi