BU HÜRRİYET O HÜRRİYET DEĞİL!

Basın özgürlüğü, basın saygınlığı, basın hakları, basın dayanışması v.s. derken, basın vicdanını gözardı etmişiz.
Oysa her meslektaşım çok iyi bilmelidir ki, vicdanı olmayan basın kötü niyetlilerin ekmeyine yağ sürer.
Basının öncelikli görevi kamu çıkarını     korumak, halkın hakikati öğrenmesini sağlamak, güçlünün değil, doğrunun yanında yayınlar yapmak, adil ve objektif yayınlar yapmak diye ortada dururken.
Hadi hakikatin peşinde koşulmuyor.
Hadi kamu çıkarları korunmuyor.
Hadi halkın güncel ve gerçekleri öğrenme hakkı gözetilmiyor.
Bari olmayan şeyler yazılmasın.
Bari karalama kampanyaları yapılmasın.
Bari birilerine yaranmak için kalemler satılmasın.
İnanın bana, hani günümüzde sağlıklı işleyen zaten doğru dürüst meslekler kalmadı.
Zaten ekonomik zorluklardan tutun, yaşamsal sorunlar, trafik, terör, insanlığın giderek yozlaşması falan.
Hadi bari şöyle içimizi açıcı, ruhumuzu dinlendirici, geleceğimizi aydınlatıcı haberler alalım diyoruz.
İnsanın içini ne yazık ki çoğunlukla da en çok güvendiği ve inandığı değerlere üzüyor.
Bu durum acınızı bir kat daha artırıyor.
***
Bakın ben mesleğimi yerine getirdiğim anlarda bir çok yayın organının bir çok özelliklerinden istifade etmişimdir.
Bu yayın organlarının başında Hürriyet Gazetesi gelmektedir.
Birçok defa da sosyal medyadan paylaşmışımdır; 'Bir başkası gelene kadar, hala en iyisi bu' diyerek Hürriyet gazetesinin hakkını teslim etmişimdir.
Ancak son yıllarda o güvendiğimiz Hürriyet o kadar bariz hatalar yapıyor ki, hani     gazeteci olmasa belki üzüntüsü daha hafif     olacaktır ama inanın bana insan bu mesleği yapmaktan utanıyor.
***
sezer temelli hdp ekrem imamoğlu
Buyurun iki gün önce Hürriyet, CNN Türk ve Posta HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin yaptığı açıklamaları çarpıtarak, hiç kullanmadığı ifadeleri kullanmış gibi haberleştirdi.
Yapılan haber doğrultusunda Hürriyet’in Twitter hesabından “HDP Eş Genel Başkanı Temelli’den açık açık itiraf ve tehdit: ‘İstanbul ve Ankara’yı İmamoğlu ve Yavaş değil HDP yönetecek” başlıklı tweet atıldı.
Oysa Temelli'nin konuşmasında ne böyle bir ifade vardı ne de bu anlama gelecek açıklamalar.
Temelli, 31 Mart yerel seçimi için CHP’nin Ankara ve İstanbul adaylarının Kürt seçmeni yok saymaması gerektiğini belirterek şunları söylemişti:
“Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse HDP oylarıyla seçilmiştir. HDP’lileri yok sayarak, Kürtleri yok sayarak, Ankaralıları yok sayarak siyaset yapamaz. O da işte bizim gücümüzdür. Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki o kentte yaşayan 3 milyon Kürt’ün oyuyla seçilmiştir. Kürtlere rağmen siyaset yapamayacağını bilecektir. Yapmaya çabalarsa zaten siyaseten bir karşılığı olmayacaktır. O kentin belediye başkanı olmayacak, o olsa olsa o kentin kayyumu olur. Biz bu riski alıyoruz. Seçmenlerimize diyoruz ki biz bu riski alacağız ve Türkiye’yi değiştireceğiz.”
***
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, Hürriyet ve CNN Türk'e isyan ederek; ''Ayıptır, yazıktır, günahtır, utanın. Yok böyle bir cümlesi ya! Düzeltin kendinizi. Söylenmemiş sözleri, söylenmiş gibi manşet yapan Hürriyet Gazetesi ve CNN Türk internet sitesini derhal bu yalan habere son vermeye ve özür dilemeye davet ediyorum.” diye ser açıklama yapsa da.
Hürriyet bu defa, 'Biz değil açıklama yapan özür dilesin' diye açıklama yaptı.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de Hürriyet'in savunmasına yanıt vererek; "Neden yalan haber yapıldığını açıklamaları lazım... Bir gazetenin yalan haberini düzeltmemi benden neden ve nasıl bekleyebilirler. Benim konuşmam ortada ne dediğim ortada" diye konuştu.
Gazeteci önce insan olmalı!
Hani kim gazeteci kim değildir sözünü bırakalım bir kenara.
Hani haberciliğin altın kurallarını da bırakalım.
Medyanın ilkelerini, etik değerlerini, evrensel kaidelerini, anayasal normlarını...
Aklınıza medya denince ne geliyorsa bırakın atın bir kenara.
Gazeteci önce 'insan' olmalıdır.
Ve doğrucu olmak, yalandan uzak durmak, iftiradan uzak durmak, adaletli olmak ise insanlığın birinci derece şartları arasında geçmektedir.
Ortada bunca ne kaideler varken bir kişinin 'gak' dediğini, yayın organlarından 'guk' diye sunmak bırakın gazetecilik ilkelerine ters gelmesini.
İnsanlığın hiçbir değeri ile örtüşmediğini hepimiz biliyoruz.
O halde ne yapmak gerek?
Hadi yapanın yanına kar mı bırakmak gerek yoksa bu tür hata yapanları nasıl  cezalandırmak gerek.
Ben şahsen kendimce şu cezayı veriyorum; artık ülkemde gazetecilik denince aklıma getirdiğim yayın organları arasından Hürriyet'i çıkartıyorum.
Ve listelerde en arkalara gönderiyorum.
Haaa.
Yok yarın afedersiniz derler, editör hatası derler, özür dilerler tekrar o gazeteye bakışım değişir.
Gerçi, bu son yıllarda Hürriyet'in tek kusurlu yayını olmadı.
Ne yazık ki benim bir sözüm var; medya patronları para ile uğraşırsa o medya organı artık medya organı olmaktan çıkmıştır.
Buyurun şimdi Hürriyet'in yayıncısına, bu ülkenin en büyük sanayi kuruluşlarından birisi.
Şimdi siz bu yayın organlarının, ülkemizin içinde bulunduğu siyasi korku imparatorluğuna rağmen tarafsız, objektif, bağımsız, dobra yayın yapmalarını bekliyor musunuz?
Açıkçası ben beklemiyorum ve korkarım medyanın gerçek geliri traj ve reklamlardan uzaklaştığı sürece, yarın bu günlerimizi de arıyor olacağız...
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi