Halit Çelikbudak

Halit Çelikbudak

Çağımızın toplumsal hareketi ‘çevrecilik‘tir

Yaşadığımız 21. Yüzyıl’ın tarihi yazılırken en önemli ‘toplumsal hareket‘ olarak ‘çevrecilik‘ yazılacak sanırım… Çünkü çevreyi, doğayı tahribat alarm verici boyutlarda… Bu tahribat kriz olmaktan çıkıp yaşamı tehdit eder hale geldi… Önceleri sadece Amerikan filmlerinde görülen felaket senaryoları nerdeyse gerçek olmak üzere… Çevre kirliliği veya iklim değişimi yıllarca küçük bir aydın grubunun veya marjinal bir grubun uğraştığı bir sorun gibi algılandı… Ama artık değil…
* * * *
Çevreye, ekolojik sisteme müdahalenin ‘tarımda devrim‘ ile başladığı biliniyor… Bu müdahale ‘sanayi devrimi‘ ile büyük boyutlara ulaştı… Çevrenin
sınırsız olmadığı ancak 20. Yüzyıl‘ın ikinci yarısından itibaren anlaşılabildi… Türkçe ‘Yeşil Barış‘ dediğimiz ‘Greenpeace‘ konu ile farkındalık yaratmak üzere 1971’de kuruldu. 1972’de Stockholm‘de düzenlenen ‘BM İnsan ve Çevre Konferansı‘ çevre konusunda bir ilk adım oldu…
* * * *
Yaşanılan çevre sorunun kaynağını araştırmak için derin analizlere gerek yok… Kaynaklar gayet açık… İnsan’ın kendisi, iktisadi sistem ve üretim ilişkileri… Örneğin, Marmara Denizi’ndeki deniz salyası sorununa bakalım… Marmara’nın etrafındaki belediyeler atık suları kaba bir önarıtmadan sonra yıllardır denize veriyorlar… Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sayfalarında arıtma tesislerinin durumuyla ilgili detaylı bilgi mevcut… Pek içaçıcı değil… Merak edenler bakabilir…
* * * *
Fabrikalar, sanayi tesislerinin durumu da belediyelerden farklı değil… Çevreyi kirletmeyen, doğa ile uyumlu üretim için çaba göstermek yerine ‘ne kadar fazla kar edebilirim‘ sorusu çevreyi arka plana itmekte… Türkiye’de sağduyusuna önem verdiğim, çevresi geniş dostlarla görüşüp düşüncelerini dinlerim… Bu konuyu sorduğumda şöyle cevaplar alıyorum… ‘Arıtma tesisi olan sanayiciler, bu tesislerin enerji giderlerinin maliyetlerini artırmasından çekiniyor, çalıştırmıyor. Yani daha az kara razı değiller‘ diyorlar…
* * * *

Prof. Dr. Ömer Faruk Çolak, ekonomi gazetesi Dünya‘daki köşesinde ‘ekolojik toplum‘ başlıklı yazısında şöyle diyor… ‘Üniversitelerin iktisat/iktisada yakın bölümlerine giren öğrencilere iktisada giriş dersini almaya başladıklarının beşinci/altıncı haftasında, hoca piyasaları anlatmaya başlar; hedef açıklanır, maliyet minimizasyonu, kar maksimizasyonu. Bunu yaparken doğa kirlenmiş, sosyal değerler aşınmış gibi konular anlatılmaz, anlatılsa da veri olarak alınır…‘
* * * *
Örnekleri çoğaltmak mümkün… Ama karamsar olmayalım…Türk edebiyatının ‘İnce Memed’i‘ Yaşar Kemal, ‘Ben hiçbir zaman karamsar olmadım. Beni okuyanlar da karamsar olmasın‘ diyordu hep… 28 Şubat 2015’de vefat eden Yaşar Kemal ile Cumhuriyet gazetesinde sohbet etmiştim… İkibinli yılların başlarındaydı… Değerli meslektaşım Yalçın Bayer ile beraber gazeteye gitmiştik… Büyük usta da oradaydı… Sohbette bir kez bile karamsar düşünceler dile getirmedi… Hep umut dolu konuşmuştu…
* * * *
Türkiye de genç bir nüfusa sahip… İklim değişimi ve çevre kirliliği üzerine eğilenlerin sayısının arttığına inanıyorum… Kar hırsıyla zehirli kimyasal atıklarını, nehirlere, derelere, çaylara boca etmeye devam eden sanayiciler olsa bile karamsar olmayalım… Belediyeler atık suları Marmara‘ya boca etmeye devam etse bile karamsar olmayalım… Çünkü ihracatının yüzde 40-50’sini AB’ye yapan bir Türkiye eninde sonunda bunlara son vermek zorunda… Çünkü Avrupa artık çevre ve iklim konusunda yön değiştiriyor… Türkiye eğer Avrupa ile beraber yürümek istiyorsa ekolojik bir topluma doğru yol almak zorunda… Bu yolun alternatifi yok…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halit Çelikbudak Arşivi