Çanlar Türkiye için çalıyor

Çanlar kimin için çalıyor? ''For whom the bell tolls'', ünlü yazar Ernest Hemingway'in kaleme aldığı gelmiş geçmiş en güzel ''savaş romanı adı''dır...

Rus yazar Tolstoy'un ''Savaş ve Barış''ı da, apayrı efsane bir kitaptır ama ''Çanlar kimin için çalıyor'', günlük dile ''savaş çanları'' diye bir deyim kazandırmıştır...

Bizdeki ''ezan sesi'' gibi ''çanların çalması''da birşeylerin habercisidir... Avrupa'yı sarsan dünya savaşı filmlerinde seyretmişsinizdir, bir sivil yerleşim birimine saldırı olacağında, çanlar çalar, sivil halkı saklanması, askerleri ise alarma geçmesi için uyarır...

Ve, ''savaş çanları'' yine çalıyor...

Dünyamız, iki büyük dünya savaşından sonra da pek çok savaş gördü... Ama Rusya'nın Ukrayna'yı ''kısmi işgal kararlılığı'' ile, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ''en büyük ölçekli savaş tehlikesi''yle karşı karşıyayız...

Sovyetler'in çökmesi ve soğuk savaşın bitmesiyle, ''bir daha olmaz'' dediğimiz 3. Dünya Savaşı'nı daha ciddi tartışır hale geldik...

Soğuk savaş yıllarının kadim düşmanları ABD ve Rusya tarihlerinde ilk kez ''sıcak savaş olasılığı'' ile karşı karşıya...

1. Dünya Savaşı'ndan Osmanlı'nın çöküşüyle çıkan biz Türkler, 2. Dünya Savaşı'na bulaşmaktan ''bizim arkadaşların beğenmediği'' İsmet Paşa'nın ''ince hamleleri''yle kurtulmuştuk...

Son dakikada da ''biten savaş''a usulden taraf olup, kazananın yanında yer almış, o sayede de Batı ittifakında yer alarak, bunun sonucu olan bir süreçte NATO üyesi olmuştuk...

Şimdi yine ''çok zayıf bir dönemimiz''de ''savaş çanları''na yakalandık... Türkiye bu işten zarar görmeden kurtulabilir mi; tabii ki kurtulabilir... Ama bir ''ortak akıl'' gerekiyor; ''tek kişi''nin aklı değil!

Başımızda da ''cephelerde savaşmış, savaşın ne olduğunu çok iyi bilen'' İsmet Paşa'' yok... Atatürk'ün ''yurtta sulh, cihanda sulh'' şiarını kaybetmiş bir yönetim anlayışımız var...

Ee, noolcak şimdi?

Fena halde ''ortada'' kaldık... ''iki arad bir derede'' kaldık...

ABD ve Avrupa, ''demokrasimizi beğenmiyor'' diye, hepsiyle zıtlaştık mı?...

Zıtlaştık valla!

ABD'ye nispet olsun diye S-400 füzeleri falan deyip, Rusya'ya yaklaştık mı?

Yaklaştık valla!

AİHM kararlarını tanımayıp, Avrupa'ya dikleniyoruz mu?

Sırf Kavala'dan, Demirtaş'tan ''intikam'' alacağız diye dikleniyoruz valla!

Biraz önce ''eee, noolcak şimdi'' diye sordum ya; durumumuz aynen öyle: ''Ee, nolcak şimdi?''

Putin, ''Ukrayna'' için düğmeye bastı...

Belli ki, NATO ile Rusya dalaşacak!

Bir yanda hukuk ve demokrasi gibi tüm değerlerini reddettiğimiz ABD ve Avrupa Birliği, diğer yanda Batı'ya karşı koz diye yanaştığımız Rusya...

Hukuğumuzda-demokrasimizde ''Putin Rusya''sını örnek alıyoruz ama, gözümüz Avrupa'da, Batı'da... Ne yaman bir çelişkidir bu!

Dışişleri Bakanlığı'mızın ilk tepkisi, ''Rusya'nın sözde Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerini tanıması kabul edilemez; reddediyoruz'' demek oldu... Keza Cumhurbaşkanı Erdoğan da ''kabul edilemez'' dedi.

Olacakları söyleyeyim, Rusya Ukrayna'nın ayrılıkçı kısımlarının tamamını bir kaç gün içinde işgal edecek. Biz yine ''kınama'' yayınlayacağız. ''Kabul edilemez'' diyeceğiz...

Olası bir 3. Dünya Savaşı, asla önceki dünya savşlarına benzemeyecektir... Öncelikle artık 1. ve 2. Dünya savaşlarında gördüğümüz ''cephe savaşları'' olmayacaktır...

Gün birlik günüdür... Ben Erdoğan'ın yerinde olsam yanıma Bahçeli'yi de alır, Kılıçdaroğlu'nun kurduğu ''yuvarlak masa''yı genişletir; Ukrayna krizini ''ortak akıl''la yönetirim.

Çünkü bu işin nerede duracağı da belli olmaz, nereye sıçrayacağı da belli olmaz... Zaten Doğu sınırımız sıkıntılı, zaten Trakya sınırımız sorunlu... Bir sorun da, çok eksikmiş gibi ''tepemiz''de çıktı...

Gün birlik günüdür... Aman ''çanlar'' Türkiye için çalmasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Aygün Arşivi