Cehaletle nasıl başa çıkacağız?

Paraya dokunmak istemeyeceksiniz deseler, kısa bir süre öncesine kadar inanmazdık. İlk defa paraya tiksinti ile bakmaya başladık, el sürersek hemen banyoya koşup ellerimizi sabunluyoruz. Ne altın, ne dolar, ne euro, ne benzin litre fiyatını bu aralar umursamıyoruz. Bu zaman zarfında, Maliye Bakanı’nın”şöyle iyiyiz, güçlüyüz, bu işten büyük zaferle çıkacak Türkiye”diye açıklama yapmasına gerek yok, zaten artık dinleyemiyoruz. Biraz geride kalıp, sonraki sürece odaklanması ve enerji toplaması daha iyi olacak.

***

Ekonomik olarak büyük sorunlar yaşayacağımız muhakkak. Berberinden, pastahanesine kadar her yer kapalı. Ödenecek kiralar var, vergiler var. Büyük sermayeli işletmeleri bile zorlayacağı kesin olan bu krizde, küçük esnaf nasıl ayakta kalacak?

En büyük gelir kapımız olan Turizm’den de umut yok. Geçici yazlık işçiler bu yıl işsiz kaldığında ne yapacak?

***

Yıllardır enflasyonla mücadele etmeye çalışıyoruz. Üstüste gelen zamlarla bunalmıştık, gelir gider dengemizi bir türlü kuramadık. Bankaların emekli maaşlarını taşıma karşılığında vereceği promosyonu almak için kaç banka dolaşıldığını hepiniz biliyorsunuz.

İnsanlar virüs korkusuyla marketlere, kasaplara hücüm etti. Evde stok yapıyorlar, marketlerde un kalmamış. Elbette bu harcamalar kredi kartlarından. Yoksa kimse para bulmuş değil. Şu sıkıntılı süreci atlattığımızda göreceğiz takkeyi, keli...

***

Ne Suriye meselesi, ne soçi mutabakatı, ne bahar operasyonu, ne ekonomi var gündemde. Daha iki gün önce 3 şehidimiz vardı, manşetlerde ufacık bir sütunda haberi geçildi. Bu arada sabahtan akşama kadar televizyonlarda gösterilen, sınırlara akın eden mültecilerden bile bir haber yok artık.

Bütün dünyada olduğu gibi biz de virüs ile yatıp, virüs ile kalkıyoruz. Ne yazık ki bu süre içinde bekleyip, gelişmiş ülkelerin bu virüse aşı ve ilaç bulmasını diliyoruz. Gün elbette siyaset yapma günü değil, kendimizi ve çevremizi korumak için önerilere kulak vereceğiz, tedbirlere uyacağız. Öncelikli olarak hijyen koşullarına dikkat etmemiz lazım. Bol bol el yıkamak, temas etmemek, mümkün olduğunca evde kalmak gibi. Ancak yine de bir çok şey düşünüp, üzülmeden edemiyor insan. Evine diş fırçası-diş macunu girmemiş insanlar bile yaşıyor bu ülkede. Hatta bazı evlerde aynı firçayı bütün aile birlikte kullananlar...

***

Bizim öncelikli başetmemiz gereken şey, Ce-ha-let! Bakın yaşlıları evde tutamıyoruz, çözümü sokağa çıkma yasağı getirmek oldu.

Emekli olup, kronik hastalığı olanların maaşları evlerine getirilir deniyor. Ancak bizim emeklimiz öyle değil ki. Maaş sabahı, çoğunluğu sabah ezanında evden çıkar, bankadan ilk sırayı almaya çalışır. Bu onun sosyal etkinliği gibi olmuştur. Zaten öbür maaşa kadar ne kalıyor ki cepte? Kıt kanaat geçinmekten gün yüzü mü gördü bu insanlar?

***

Eğitim dedik, bilim dedik yıllarca, ama ne yazık ki sesimizi fazla duyuramadık. Geçtiğimiz günlerde bir haber okudum. Bahçelievler İlçe Milli Eğitim Müdürü Emin Çakıcı, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yönlendirmesiyle”Üreten Okullar Projesi”kapsamında, mesleki ve teknik amaçlı liselerin kimya bölümlerinde hijyen ve dezenfektan üretimine başlanacağını duyurmuştu. Bu ürünün üretildiği okul sayısının Türkiye’de 44 tane olduğu belirtildi. Düşünün, bu kadar nüfusu olan ülkemizde sadece bu hijyen ürün üreten okul sayısının azlığını.

Yıllardır bu ülkede cami sayıları artıyor, imam hatipler çoğalıyor. Onca imam yetiştirdik, virüs korkusundan cenaze namazı bile kılınamıyor.

***

Bakın, her akşam sağlık çalışanları alkışlanıyor balkonlarda. Bilim alkışlanıyor, çare üretmeye çalışanları, insanları yaşatmak için çabalayanları alkışlıyoruz.“Ne gelirse başımıza bu eğitimli, okumuşlardan geliyor”diyenlere mikrofonu yeniden uzatmak lazım.

Herşeyle başa çıkarız ama başa çıkmayacağımız tek şey Cehalet!

Şundan kesinlikle emin olalım ki, artık hiç birşey eskisi gibi olmayacak.

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi