Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

Çevre için tüm milletler el ele vermeli

Sevgili okuyucular, aynı yerkürede yaşayan tüm toplumlar karşı karşıya bulunduğumuz ozon tabakasının incelmesi, iklim değişikliği, ormansızlaşma ve çölleşme, biyolojik türlerin azalması, hava, su ve toprak kirliliği gibi çevre sorunlarının geldiği noktada yaşam tehdit altına girmiştir. Sürdürülebilir bir yaşam için bütün ülkelerin bunu düzeltmek için         ortaklıklar kurmaları, işbirliğine girmeleri gerekmektedir. 
60-70 yıl önce uluslar arası işbirliği daha çok umutlar taşıyordu. 1945 yılında Birleşmiş Milletlerin kurulması ile gündemine çevrenin ve doğal kaynakların korunması önem taşıyordu. 1992 RIO Dünya Çevre Kalkınma Konferansı’nda bütün ülkelere ve insanlığa özetle şu mesaj verilmişti. Daha güvenli ve daha mutlu bir geleceğin oluşmasının tek yolu, kalkınma ile çevrenin dengeli bir biçimde, bir arada yürütülmesinden geçecektir. Temel insani ihtiyaçlarımızı, yaşam standartlarını herkes için geliştirerek ve ekosistemi koruyarak sağlayabiliriz. Hiçbir ülke kendi geleceğini, tek başına güvence altına alamaz. Tam tersine, sürdürülebilir bir kalkınma ve gelişme anlayışı ile, uluslar arası işbirliği içinde ve çevre ile uyumlu bir biçimde bunu geliştirebilir. 
1992 RIO Zirvesi’nde kabul edilen, RIO Deklarasyonu ve “Gündem 21” belgeleri, çevrenin ve çevresel kaynakların planlanması, yönetimi ve kullanımı konularında küresel politikaları ortaya koymuş ve bu politikalar, dünya ülkelerinin büyük bir bölümünce kabul edilmiştir. 
Bölgesel veya ulusal düzeylerde çevre kaynaklarının kullanımı ve yönetimi bu politikalara aykırı olmayacaktır. Nitekim sürdürülebilir kalkınma anlayışı, o yıllarda “Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda” yer almıştır. Çevre konusunda üye ülkeleri bağlayıcı düzenlemeler yapan en önemli örnek Avrupa Birliği’dir. Avrupa Birliği çevrenin her alanında düzenlemeler yapmakta, standartlar koymakta ve bu düzenlemeler, üye ülkeleri bağlamaktadır. Üye ülkeler, ulusal mevzuatlarını, bu düzenlemelere uydurmakla yükümlü kılınmıştır. RIO + 10 Johannesbourg’ta tüm ülkeler birer raporla toplamışlar ve bu kurallara 10 yılda ne kadar uyulduğunu konuşmuşlardı. 
Ve ben Türkiye raporu için İTÜ Maçka’da yapılan çalışmalara katılmış, ismim gidecek heyet için akredite edilmiş fakat ben katılamamıştım. Şimdi anlıyor musunuz? AB bizi niçin içine almaz. Nerede doğası güzel bir yer, nerede orman, nerede sulak alan, nerede otlaklar, meralar, tarım alanları, göletler var, oraları imara aç, taş ocakları, çok düşük kalorili kömür ocakları, termik santraller, nükleer santraller yap. 
Dereleri boru içine sok öteki der ile birleştir hidrolik santraller yap. Kaçak elektrik kullananlara ses çıkarma onların parasını da paşa paşa ödeyenlerden al. Eğitim sıfır, hukuk sıfır, medeniyet sıfır sonrada kalk AB’ye üye ol. 
Derdimiz büyük sevgili okuyucular. Birlik olamazsak torunlarımız acayip bir ülkede aç, susuz zehir soluyarak yaşayacaklar.     Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Utku Kızıltan Arşivi