CHP’de değişen bir şey yok!..

Son on günde ülkemiz gündeminde Ayasofya, CHP’nin 37. Kurultayı ve Kurban bayramı vardı. Bir ara Yunanistan ile Ege’de bir it dalaşı oldu ama öylede geçti. Yunanlıların adalarımızı işgal etmeleri Lozan Anlaşması gereği iki devlet arasında görüşülüp değerlendirilmesi gereken ve Yunanlıların işgal ettikleri adalardan mutlaka çekilmelerinin sağlanması önemli bir devlet sorunu olarak ortada durmaktadır. Temennimiz önümüzdeki günlerde bu konunun üzerinde durulur ve sonuca varılır.

Ayasofya meselesi olması gereken bir olaydı. Yeni bir şey olmamakla birlikte neden bu kadar abartıldığını anlamış değilim.

O büyük mabed 1934 yılında müzeye çevrilmiş olmasına rağmen, büyük önder Atatürk orayı 1936 yılında bizzat emir vererek Ayasofya’yı tapuda Cami-i Kebir olarak tescil ettirmiş olmakla oranın cami olduğunu belli etmiş ve zaten orada beş vakit ezan okunuyor ibadet te yapılıyordu.

Bu nedenle neden büyük bir zafermiş gibi şaşalı bir törenle açıldı ve daha önceleri, “Orayı cami olarak görmek isteyenler önce Sultan Ahmet’i doldursunlar. Orasını ibadete açarsak dünya üzerinde bulunan çok sayıda caminin geleceği ne olacak. Bu oyuna gelmeyiz” diyen Cumhurbaşkanı törene katıldı, Fatiha ve Bakara suresinin girişini de okudu. Allah kabul etsin.

Bu pandemi döneminde keşke devletin yönetim erki,  bu yıl için kurban kesmek yerine yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine bağışta bulunulmasını istese ve kurbanlık hayvanları da ederinin biraz üstünde satın alsaydı. Bayram manzaralarına bakıldığında her taraf ana baba günü idi. Buna sahillerde eklenince Kovit-19 ne durumda gelecekte göreceğiz. Görünen o ki, vatandaş bu hastalığı benimsemiyor gibi.

CHP eski hamam eski tas

Gelemi CHP’nin 37.  İktidara Yürüyüş Kurultayı’na. Değişen bir şey olmadığını, yine her zamanki gibi birbirlerine tuzakların kurulduğunu, “ O bizden değil, onları çizin bizim listemizdekileri yazın. Yukarının anahtarına çok önem vermeyin ama oradan mutlaka falancı ve filancıları yazın” denilen ve denilenlerin de yapıldığı bir kurultay yaşandı.

Tüm bu kumpas ve paralelliğe karşın Genel Başkan Kılıçdaroğlu, “Delegenin iradesinin gerçekleştiği başarılı bir kurultay geçirdik” demesiyle sonuçlandı.

Kurultayda önceki dönemim 60 üyesinden 35’i  tekrar PM’ye girmeyi başarırken 25 isim PM dışında kaldı. Bu durumda PM’nin 58.5’i mevcut üyelerden oluşurken, yüzde 4ı,5’i ise yeni üyelerden oluştu.

Oylama sonucunda 982 oyla Parti Sözcüsü Faik Öztrak  1. olurken, İkinci sırada Genel Başkan Yardımcıları Bülent Kuşoğlu 862 oy, üçüncü sıraya 855 oy ile Ali Öztunç geldi oldu.

En çok oyu alan kadın üye 794 oyla Selin Sayek Böke olurken, 729 oyla Gamze Akkuş İlgezdi ikinci, 681 oyla Gamze Taşçıer ise 3. Oldular.

Kota, BKSP kontenjanını da etkili oldu. Sanatçı Onur Akın’ın ilk 8’de yer almasına karşın kadın kotası nedeniyle PM’ye 9. sırada yer alan Ayşe Eser Danışoğlu girdi.

Büyükşehirlerin ağırlığı azalırken “Vekili yok delegesi çok” denilen küçük şehirlerin birleşmesi ile parti yönetiminde delege ağası diye tabir edilenlerin ağırlığı baş gösterdi.

PM’de milletvekili sayısı 33 olarak gerçekleşti. Bunlardan 9’u İstanbul, 4’ü Ankara ve 2’si İzmir olmak üzere 15 milletvekili üç büyükşehirden PM’ye gelirken, 18 milletvekili ise Anadolu ve Trakya’dan geldi. Başka bir deyişle oluşan yeni PM’de büyükşehirlerin ağırlığı azaldı.

Sıralama ve yapılan oyları değerlendirdiğimde, parti meclisine girmesi gerekenler yeterli oyu almış olmalarına rağmen, cinsiyet ve gençlik kotası nedeniyle meclise giremediler. Bu durum, “yahu dededen babadan bu yana partideyiz, partiye daha dünlerde girenler ve geçmişlerinde ne yaptıklarını bilmediklerimiz kotadan girerek dengeleri bozdu. Bu durumun yeniden gözden geçirilmesi gerekir” yorumlarına sebep oldu.

Diğerlerine baktığımda Bülent Kuşoğlu’nun neden bu kadar çok oy alıp 2. Sıraya gelmesine bir anlam veremedim. Aklıma parti hala sağdan medet mi umuyor gibi yorum geldi.

ESKİ TÜFEKLER NEDEN PM’YE GİREMEDİ?

Kurultay öncesi otel lobilerinde ve Ankara’nın bazı yerlerinde parti içinde etkin olanların sabahlara kadar kulis yapıp kendilerine göre anahtar listeler hazırladıklarını hemen hemen bilmeyen kalmadı. Bu durum karşısında görüştüğüm ve bana göre parti emekçisi olanlara, yapılan kulisler ve Genel Başkan’ın anahtar listesine karşın hazırlanan listelere karşı sizler neden faaliyette bulunup tedbirli olmadınız diye sorduğumda, aldığım cevap, “Biz bu partiye yılarımızı ömrümüzü verdik. Eşimizden, çocuklarımızdan çok partili arkadaşlarımız ve halkımızla olduk. Bundan sonra kendimizi tanıtmak gibi bir çabayı kendimize yediremedik. Diğer arkadaşlarımız gibi partililer için kumpas kurmayı kendimize yakıştıramadık” dediler.

PM’ye giremeyen, Tuncay Özkan, Yıldırım Kaya, Çetin Osman Budak, Erdal Aksünger, Haluk Pekşen, Aykut Erdoğdu, Hüsnü Bozkurt, her yerde gördüğümüz Ali Şeker, Ünal Çeviköz, Gürsel Tekin, Cemal Canpolat bana göre CHP’nin PM si için kayıptır.

Ancak PM’de olması gerekip te giremeyen ve tanıdığım partililerin, “Ben bir yere seçilmedim, taban beni desteklemedi, bazı arkadaşlar bize kumpas kurdu” diyerek sahiplenmekten vaz geçeceklerini sanmıyorum. Zeten iktidar vaad eden partilerine halkın rnefahı ve mutluluğu için eskisinden daha çok çalışacakları bir gerçek. Önümüzde bir seçim olacağına göre, PM’ye seçilenlerinde oranın yan gelip yatılacak yer olmadığını bilmeleri ve hiç durmadan çalışmaları ve halkla bütünleşmelerinin gerekli olduğunu biliyor olmalılar.

Muharrem İnce meselesi

Kim yaptı, niye yaptı, kasıtlımı yapıldığını bilmediğim bir durum. Muharrem ince bu partinin Cumhurbaşkanı adayı, daha önce Genel Başkan Adayı ve bu kurultay da bir beklentisi yok.

Bana göre PM’de olması gereken biri ama kendisinin böyle bir talebi yokken, bana göre partinin değerlerinden biri olarak sayılacak olan İnce neden protokole oturtturulmadı?

Partinin oylarını yüzde 31 e çıkaran bu kişi orada oturmayı hak etmiyor muydu? Orada otursaydı ne olur du?

Zaten olanlar oldu. Tüm bunları bahane den yandaş medya ve diğerleri şimdilerde Muharrem İnce’ye parti kur baskısı yapıyor.

Hatta bazıları ne zaman yaptırdıysalar anket sonuçlarına göre bu gün parti kursa barajın çok üstünde oy alacağını ile sürenler bile var.

Ancak ben, siyaseti ya da particiliğin ne olduğunu anladıktan sonra neredeyse çocuk kollarından başlayıp günümüze kadar partisine hizmet etmiş olan ve edeceğini de sandığım Muharrem İnce’nin iktidar yandaşlarının ve partide yerini beğenmeyenlerin gazına gelip yeni bir parti kurarak bölen biri olacağını sanmıyorum. Onun Cumhurbaşkanlığı adaylığı için çalışmalarını sürdüreceği kanaatindeyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Dolu Arşivi