Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Çiçeği sevdim

Epey aradan sonra Sezai Sami ile tekrar karşılaştık. Anlatacağı çok şey var. Hele ki sürü içinde sürü başı, çoban köpeği ve çoban ile ilgili yaşanmışları ve yaşadıklarını ilkin anlattı.

“Kara kaplı ve amentü ile açılan tüm kitaplarda sürü, sürü başı, çoban köpeği ve çobandan ayrıntılı olarak anlatılır.

İnsan topluluğuna “sürü” derken onun içinden birileri sürü başı” olmakta. Meryemoğlu İsa’nın da belirttiği gibi kendisi ve kendisi gibiler “çoban”, yardımcıları ise “çoban köpekleri” olduğunu açıklar. Bu nedenle her sürüye bir sürü başı, çoban köpeği ve kendisi gibi çoban gerekir der.

***

1970’li özellikle 80’li yıllarda ülkenin ceberut yönetimi şehirden kasabaya ve mezraya kadar asker ve polisi gönderiyor. Ellerine üç resim ve adları verilir. Bunların adları olan kitap ve resimleri bulunduranlar gözaltına alınacak sorgudan geçirilecek ve tutuklanacak denilir.

Güvenlikçiler sırtlarında silahları ellerinde bu resimlerle dağ bayır dolaşır. İsimler karışır kitaplar karışır neyi ne yapacakları da karışır. Anadolu'nun bir dağ köyü ya da mezrasına yaklaştıklarında bir evin damından duman tütmekte olduğunu görürler. Güvenlik güçleri sevinir “en azından bir kaçak buluruz” diye söylenir.

Evin etrafı sarılır, içlerinden biri sessizce kapıya kadar giderler. Kuşku uyandıracak bir hareket görmezler kapıya vurarak seslenirler. Kapı açılır orta yaşlı kadın ve erkek kapıda belirir. Kadın;

“Dışarısı soğuk içeri girin”, der. Rütbeli birkaç tanesi içeri girerken çoğu dışarıda evin etrafında bekleşir. İçeri girenler etrafı gözleriyle kontrol ederler. Büyükçe döşeğin bulunduğu duvarın üzerinde iki resim dikkatlerini çeker. Amirlerinin verdiği üç resimden ikisi evin duvarında çerçeveletilmiş asılmakta. Yanlarında getirdikleri resimleri çıkarır bakarlar aynısıdır. İçlerinden biri;

“Emmi bibi, bu duvardaki resimleri kimdir?”

“Komutan bilmeyecek ne var bunlar bizim büyük dedelerimiz Moha ve Emin ağa.”

“Hele baksanıza nur yüzlü sakalları ne güzel bakıyorlar değil mi?”

Askerler ellerinde üçün bir resim vardır onu gösterirler, “ VI. Lenin’i tanır mısınız?”

Emmi ve bibi “biz beşinci Lenin’i tanımıyoruz altıncıyı nereden tanıyalım komutan” derler.

***

Eşimin işyerinden yakın bir arkadaşı anlatır. Eşi annesi rahatsız olduğundan acil olarak memleketine gider. Burası Karadeniz’in güzel bir dağ köyüdür. Yurttaşların çoğu fındık ve çay ile uğraşır ve iktidar partisine dulum oy verirler.

2019 seçimleri yaklaşmış seçim günü gelmiştir. Köylülerin hemen hepsi iktidar partisine dulum gidecek diye şimdiden birbirlerini kutlamakta. Ama köyde kendi köylüsü fakat kendileri gibi düşünmeyen insani değerleri ve emeğe saygısı olan birisi gelmiştir. İşte sorun buydu. Ve birde köyün sevdiği ailenin en yaşlısı kayınvalidesi vardı. Ya onu ikna ederse âleme ne derlerdi?

Seçim günü geldi çattı. Annesinin rahatsızlığı nedeniyle köyüne gelen eşi annesini seçim sandığına götürürken, “ürettiğimiz fındığa ve çaya düşük taban fiyatı veren iktidarın partisi “ampule” basmada kime mührü basarsan bas” der. Kardeşleri ve yeğenleri “ampul de ampul” derler. Kadıncağızın kafası karışır. Hele birde torunlardan biri yanlış yapmasın diye sandık kurulu başkanına yardımcı olmak için yanında olmak ister ama;

“Olmaz. Hem teyzemiz bizden kâfirlere mi verecek sanmam ”der.

Akşam olur sandıklar açılır sayım yapılır.

Köy silme iktidar partisine oy verirken bir oy muhalefetteki bir partiye çıkar. Birkaç kez sayılır hatta mühür oy pusulasının neresine bastığı bile istişare edilir. Yanlış yok mühür oy pusulasının basılması gereken yere nizami biçimde basılmış iptal edilmez. Gözler köye annesine gelen eşine çevrilir ama ona da oy kullandırmamışlar. Köyün ileri geleni yeğenler torunlar ve tüm köylü bu oy sahibine destursuz ve hesapsızca “sinkaf” eder.

Kayınvalideyi oy kullanmaya getiren torun işkillenir. Eve gittiğinde akşam vakti aile içinde ninesine sorar “kime mührü bastın” der.

Ninesi, “Yavrum baban, sen ve diğerleri ‘ampul de ampul’ dediniz, emmin ‘ampule basmada kime basarsan bas’ dedi kafam karıştı. Bende çiçek güzeldir deyip çiçekli olana bastım, iyi etmiş miyim?”

***

Fındığına, çayına, derelerine ve toprağına sahip olması gerekenler, birilerinin yalanına ve talanına ortak olmakta.

Oysa halkımız üreteni, çalışanı, emek harcayanı, paylaşanı ve çiçeği sever.

“Çiçeği sevmeyen mi var?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi