Corona öldürüyor biz umursamıyoruz !

CORONA virüs kelimenin anlamıyla hepimizle dalga geçiyor. Asıl nedeni de bizim onunla dalga geçmemiz hafife almamız umursamaz tavırlarımızdır elbette. Şakası bir yana dostlar ortalık açıldı her şey normale döndü diye ipleri koyverdiniz. Bir toplum geleneği olan "Balık hafızamız" da devreye girince 1 Haziran'da Cumhurbaşkanı tarafından başlatılan "Anormal normalleşme" sokakları caddeleri AVM'lerini doldurmamıza neden oldu. Otobüsler toplu taşıma eski düzene döndü. Sırtsırta yolculuklara devam edildi. Taziye evleri, evde nişanlar asker uğurlamaları vs gırla gitti ve hala da gitmeye devam ediyor. İnsan ölümlerini bile rakamla sayan, acı ancak ocağına düştüğünde anlam kazanan "Balık hafızalılar" toplumu olarak freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı duvara toslamaya doğru gidiyoruz. Size durumu kısaca özetleyeyim. Günlük ortalama ölüm sayımız 25, günlük ortalama vaka sayımız 1500, entübe yoğun bakım hastası sayımız artıyor binin üzerinde seyretmeye başladı. Sadece bu rakamları 30 ile çarparsak ayda CORONA VİRÜS nedeniyle ölün sayımız 750, Vaka sayımız enaz 45 bin. Yani ortada düzelen iyileşen, pik yaptı inişe geçtik, bitti başarıyoruz denilen bir durum değil. Tam aksine giderek kronikleşleşen kötü bir tablo ile karşı karşıyayız.Yanlızca öncek günkü tabloyu sizlerle paylaşmak isterim.Önceki gün yoğun bakım ve entübe hasta sayısı yükselmeye devam ederek 1345 oldu. Ölen sayısı 5065 e yükseldi. Vaka sayısı ise 200 bin sınırına dayandı.

Rakamlar artarsa

ikinci pik yaşayabiliriz

Bu virüsü yenersek bilimle ilimle yeneceğiz beyler. Birazda uzmanlara kulak verelim istiyorum.Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan, günlük vaka sayılarına ilişkin, "Şu anda yaklaşık bin 500'lü rakamlara geldik. Eğer bu rakam daha da ilerlerse, bulaşıcılık artarsa, ikinci bir pik yaşarız. Onun için biraz daha dişimizi sıkmalıyız" diyor.. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan, birinci dalganın pikinin yaşandığını, ikinci bir pik yaşanmaması için koruma önlemlerinin uygulanması gerektiğini kaydediyor.

Maskeler doğru takılmıyor

Özkan, "Koruma önlemleri de maske, mesafe ve el hijyenidir. Maske için 52 ilde 'maske takma zorunluluğu' geldi. Bu durum hakikaten etkili oldu. Çevreme bakıyorum insanlar maske takıyor. Sıkıntı şu; burun ya da çenenin altında taşıma şeklinde oluyor. Bu maskeyi doğru takmamız gerekiyor. Eğer doğru takmazsak, vaka sayılarımız artabilir, kronik hastalıklı kişilerde ölümler görebiliriz. Kontrollü sosyal yaşama alışmamız gerekiyor" diye konuştu. Prof. Dr. Özkan, maskenin hasta bir kişi ile konuşurken virüsü taşıyan damlacıkların ulaşmasını engellediğini kaydederek, "Ancak virüsler maskenin dış yüzeyinde durabilir. Bu yüzden maske dış yüzeyine dokunmamak gerekiyor. Bizim için açık hava biraz daha güvenli. İnsanlarla daha mesafeli duruyoruz. Dolaylı olarak virüsle savaşımız biraz daha kolaylaştı. Önümüzdeki günlerde eğer aşı ve tam bir tedavi olmazsa ve virüs tamamen yok olmazsa, kış mevsimine de geleceğiz. Kış mevsimine de gireceğimiz için bizim bu tedbirleri tamamen yaşantımıza yansıtmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.

İkinci pik kapımızda

Hala birinci dalganın devam ettiğini ve sıfır vakaya ulaşılmadığını söyleyen Özkan, şöyle konuştu:

"Nisan ayında pik yaşadık. İkinci bir pik tabii ki yaşayabiliriz. Şu anda yaklaşık bin 500’lü rakamlara geldik. Eğer bu rakam daha da ilerlerse, bulaşıcılık artarsa, ikinci bir pik yaşarız. Bize yakışmaz, biz bununla mücadele edebilecek bir toplumuz. Onun için biraz daha dişimizi sıkmalıyız. Sosyal hayata ve iş hayatına başlandı. Bu süreçte kurallara uyarak, işlerimizi yürütebiliriz. Bunu toplumumuz biliyor, ancak davranışına yansıtırken zorlanıyor. Bunları yapabilmek için çevre düzenlemesi de gerekiyor. Örneğin, 'toplu taşımada mesafeye uyun' diyorlar. Çok kalabalık olarak ve mesafeye uyulamıyor. Mümkün olduğunca mesafeye uymaya çalışmak, arkamızı dönmek ve kişilerle yüz yüze gelmemek gerekiyor. Bu önlemlere uyarak, bunları aşmaya çalışmalıyız. Kontrollü sosyal hayatımızda artık bir süre böyle yaşayacağımızı düşünüyorum. Onun için alışmamız gerekiyor."

Sanki hiç 11 Mart-31 Mayıs

arasını yaşamamışız gibi

Normalleşme süreci ile birlikte artan vaka sayısını yorumlayan bilim insanı Prof. Dr. Fatih Tank, "1 Haziran sonrası çok enteresan. Biz sanki hiç 11 Mart-31 Mayıs arasını yaşamamışız gibi bütün alanlardaki hareketliliğimiz neredeyse pandemi ilanından önceki yani Türkiye'de ilk vakanın ilanından önceki dönemle hemen hemen aynı seviyeye gelmiş." açıklamasını yaptı.

Aktüerya Bilimleri öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih Tank, 1 Haziran ile başlayan normalleşme döneminde yaşanan insan hareketliliğiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Google’ın tüm ülkelerde pandemi dönemindeki insan hareketliliklerini izlediğini ve seçilen 6 mekandaki hareketlilikleri düzenli olarak ölçerek belirli aralıklarla açıkladığını belirtti.

Türkiye’deki corona virüsü salgını sürecini 4 dönem halinde incelediklerini belirten Tank, bunların 11 Mart öncesi, 11 Mart ile sokağa çıkma kısıtlamalarının başladığı 10 Nisan arası, 10 Nisan ile kısıtlamaların sona erdiği 31 Mayıs arası ve 1 Haziran'da geçilen normalleşme dönemi olduğunu söyledi.

Hareketlilikle doğru orantı var

Bu dönemleri birbiriyle karşılaştırdıklarında ortaya ilginç sonuçların çıktığını kaydeden Prof. Dr. Tank, “11 Mart’ta ilk vaka ilan edildikten sonra Türkiye kendi hareketliliklerini kısıtlamış. Markete az gitmiş, çeşitli rekreasyon alanları, kafe, AVM gibi yerlere, parklara az gitmeye başlamış. Otomatik olarak kendisi böyle bir risk yönetimi yapmış” dedi. Prof. Dr. Tank, 10 Nisan’da büyükşehirlerde kısıtlamaların uygulanmaya başlandığı dönemde, sokağa çıkma kısıtlamasının öncesinde ve sonrasında yaşanan hareketliliğe dikkat çekerek, “Hemen bir gün öncesi ve sonrası çok büyük hareketlilikler gözlendi. Bu hareketliliklerin vaka sayılarına nasıl yansıdığını il bazında ölçemiyoruz çünkü iller ile alakalı veri yok ama Türkiye geneline baktığımızda arasında bir ilişki olduğu gözüküyor. Özellikle nerede çıkıyor bu hareketlilikler? Marketlerde ve eczanelerde çıkıyor karşımıza. Belki burada bir kısıtlama olmasa veya olduğunda marketler açık kalsaydı, bu kadar hareket edilmiyor olabilirdi. 11 Mart öncesindeki gidişlerimizden çok daha fazla sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu dönemde market ve eczanelere gitmişiz. Evet, sokağa çıkma yasağının olduğu günler hareket etmiyoruz doğal olarak, evimizde kalıyoruz ama onun öncesindeki ve sonrasındaki hareketlilikler, belki evde kalmış olduğumuz dönemdeki hareketsizliğimizi götürüyor, nötrleştirebiliyor” diye konuştu. Prof. Dr. Tank, “Sokağa çıkma yasağı hareketliliği artırdı mı?” sorusuna ise “Ortalama olarak hareketliliği referans döneme göre anlamlı bir biçimde artırmış, diyebiliriz. Pandemi ilanından önce biz ne kadar gidiyorsak onun yaklaşık bir yüzde 20-30 katı kadar daha fazla gidilmiş bu ilgili dönemde” yanıtını verdi.

Ulaşım hareketliliği etkiliyor

1 Haziran ile başlayan normalleşme dönemindeki hareketlilik verilerini de değerlendiren Prof. Dr. Tank, şunları kaydetti:“1 Haziran sonrası çok enteresan. Biz sanki hiç 11 Mart-31 Mayıs arasını yaşamamışız gibi bütün alanlardaki hareketliliğimiz neredeyse pandemi ilanından önce yani Türkiye’de ilk vakanın ilanından önceki dönemle hemen hemen aynı seviyeye gelmiş. Bu şu demek aslında; 11 Mart’ta bizim 1 tane vakamız var ama bugün itibarıyla aramızda yaklaşık 23 bin tane vaka var ve biz 11 Mart’tan öncesi gibi davranır durumdayız. En çok hareketlilik market ve eczanelerde gözüküyor. Başlangıç noktası bir kere toplu taşım. Çünkü işe toplu taşımla gidiyor, işten eve gelirken toplu taşımayla geliyor. Dolayısıyla bir kişi evden çıkar çıkmaz, toplu taşım istasyonuna gidene kadar kendi bireysel risk yönetimini eğer yaparsa maskesini takarsa hijyenine uyarsa ve sosyal mesafesini korursa bunun yansımalarının az olacağı düşünülebilir. Ama tabi ben bu yorumumu sayısal olarak yapıyorum.”

Üç ay daha ötelendi

1 Haziran öncesindeki parametrelere göre yaptıkları simülasyonlarda salgının 180 günde bitebileceğinin öngörüldüğünü hatırlatan Tank, “Ama özellikle vurgulamıştım ‘Eğer daha fazla hastalık bulaşırsa veya biz o günkü parametreleri değiştirecek birtakım hareketlerde bulunursak bu tarih öteye atacaktır’ demiştim. Bana kalırsa bu olumsuz anlamda gerçekleşti. Çünkü biz 11 Mart-31 Mayıs arasını hiç yaşamamış gibi hareket ediyoruz” dedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi