Covid salgını hortladı!

Ülkece bugünkü AKP iktidarı sayesinde öylesine başıboş, öylesine savrulmuş bir hale getirldik ki kimse önünü göremez oldu. Yarın için plan yapamaz oldu. İktidar siyaseten var olsa da yaşamın her alanında bir başıbozukluk almış gidiyor.Herkes kafasına göre bir şeyler yapıyor. Sınavlara hile karışıyor. İnsanların ömürlerini çalıyorlar. Sonra utanmadan sıkılmadan kendileri yapmmaıi gibi suçu mutlaka ve mutlaka bir başkasına atıyorlar. O kadar coştular ki tövbe haşa enflasyonu, market etiketlerinibşile Diyanet fetvasıyla Allah'a havale ettiler. Yarın birgün bu günler konuşulduğunda sanıyorum.Bizi "Aptallıla, geri zekılılkla" suçlayacaklar. Tıpkoı Rahmetli Aziz Nesin'in “Türk milleti aptaldır” sözü.nün benzerlerini söyleyecekler. Biz bunu hakt etmiyoruz. Dostlar! Bugün ortada olan sıkıntıların müseebbibi AKP iktidarıdır. Suçu işine gelince dış güçlere, işine gelince fetöcülere, işine gelince ABD'ye, işine gelince dünyadaki krize atan ama hiç mi hiç kendilerinde suç bulmayan sütten çıkmıi ak kaşık misli yada zeytinyağı gibi su üstüne çıkan bugünkü AKP yöentimi tüm oaln bitenlerin baş sorumlusu ve aktörüdür. Gerisi lafı güzaftır. Boştur.
 

Şeker bile yüzde 153 zamlandı
Her ne kadar, “Minareyi çalan, kılıfını uydurmaya çalışsa da” minare o kadar büyük ki, artık hiçbir kılıfa sığmıyor. Dünyada son bir yılda, gıda fiyatlarındaki artış yüzde 23. Bizdeki gıda enflasyonu yüzde 95. Neredeyse dünyanın 4 katı, 5 katı. Dünyada son bir yılda et fiyatlarındaki artış yüzde 13. Bizde yüzde 90. Dünyanın 9 katı. Dünyada tahıl ve tahıl ürünlerindeki fiyat artışları yüzde 28. Bizde yüzde 118. Dünyada şeker fiyatlarındaki artış yüzde 9. Bizde kaç? Yüzde 153. Erdoğan’ın bu fahiş zamları artık hiçbir kılıfa sığmıyor. Milletimiz Erdoğan’ın ne yaptığını görüyor, notunu da veriyor. Milletimiz bugün hayat pahalılığı altında inim inim inliyorsa, bunun tek bir sorumlusu vardır. O da; kibir abidesi Erdoğan’dır.
 

Ülke savruluyor
İşte bugün ülkemiz ne yazık ki, milleti unutan, iyi olan her şeyi kendinden menkul sanan, kendi hatalarının sorumluluğunu üstlenmeyen, kibir abidesi, AKP ve şürekâsı elinde, bir buhrandan diğer buhrana sürüklenmektedir. AKP, “Liyakat değil, bana sadakat önemli” der. Enflasyonu durduk yere şaha kaldırır. Sonra da bunun sorumluluğunu, “Dış güçlerin, küresel dalgalanmaların, bölgesel gerilimlerin, içerideki tamahkârların” üzerine atmaya kalkar. Merkez Bankası Başkanını minibüsün muavin koltuğuna gönderir. Bankanın sürücü koltuğuna kendi geçer. Tabela faizini yüzde 19’dan 14’e indirir, sonra da çıkıp “nassımın gereği” der. Enflasyon yüzde 16’dan, yüzde 39’a çıkar. , Sonra da “Rabbimiz sizi korku ve açlıkla; mallardan, canlardan, ürünlerden eksiltmekle sınar. Sabredin” der. Bunu dedikten sonra, enflasyon 7 ayda yüzde 36’dan, bu kez yüzde 80’e çıkar. O yine hiç sıkılmadan, bir kez daha 6-7 ay sonrasına randevu verip, milletten sabır istemeye devam eder. Firavunlaşır, Karun olur. Ama sıkılmadan Harun pozlarında konuşmaya devam eder. Yüce Allah, “Aldatan, sizi Allah ile aldatmasın” diye, tüm kullarını açıkça uyarmıştır. Altını çizerek söyleyelim bugün mutfaklarda tencereler boşsa, pazar tezgâhları, market rafları yangın yeriyse, millet ucuz ekmek için saatlerce sırada bekliyorsa, çocuklar yatağa aç giriyorsa, alnının teriyle çalışanlar için, bir ev, bir araba almak artık hayal olduysa, bunun tek bir sorumlusu vardır o da, “Ben ekonomistim” diyen, “Ekonominin sorumlusu benim, ben” diye böbürlenen, AKP ve Erdoğan’dır başkası değildir. Temmuz enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK’e göre aylık enflasyon yüzde 2,4’müş… İki gün önce İstanbul Ticaret Odası aylık enflasyon “Yüzde 4,1” dedi. Bağımsız iktisatçılardan oluşan ENAG bugün bu ayın enflasyonu “Yüzde 5” dedi geçtiğimiz ayın enflasyonu. Temmuz enflasyonu için piyasalar “Yüzde 3,2” bir enflasyon bekliyordu. Ama TÜİK’in açıkladığı enflasyon, bunların hepsinin altında. Makyaj giderek ağırlaşıyor. Ama şunu da hatırlatalım, kalabalıkta işlenen suçun, tenhada özrü olmaz. Enflasyon istatistikleriyle oynamak, milletimizin ücretini ve maaşını taammüden gasbetmektir. TÜİK yöneticileri, Sayın Genel Başkanımızın söylediklerini dikkate alsın. Artık Sarayın tetikçiliğine soyunmaktan vazgeçsin.
 

Halk düşmanı enflasyon
Herkes şunu biliyor ki; “Enflasyon en büyük halk düşmanıdır, en haksız vergidir.” Erdoğan milletimizi bile isteye, bu canavarın dişlerinin arasına atmıştır. Enflasyonu tarihimizde görülmemiş bir hızla azdırmıştır. Bugün yıllık tüketici enflasyonu yüzde 79,6. Üretici enflasyonu ise yüzde 144,6. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile, tüketici enflasyonu, 1998 Eylül ayından bu yana en yüksek enflasyon düzeyi. Üretici enflasyonu ise Cumhuriyet tarihimizin, en yüksek seviyesinde. Böyle bir üretici enflasyonunu ne 1994 krizinde, ne 2001 krizinde, ne de 1970’lerde gördük.
 

Salgın vuruyor iktidar bakıyor
Coronada haftalık tablo açıklandı! 25 Temmuz- 1 Ağustos tarihleri arasında 337 kişi hayatını kaybederken vaka sayısında da büyük artış yaşandı. Haftalık corona virüs tablosuna göre, 406 bin 322 kişide virüs tespit edildi. 337 kişi hayatını kaybederken, 387 bin 653 kişinin de karantina ve tedavisi sona erdi. Bu tabloya göre günlük vaka sayımız 58.046'ya yükseldi. Tablodaki diğer verilere göre corona virüste toplam vaka sayısı 16 milyon 295 bin 817 oldu. Toplam vefat sayısı ise 99 bin 678’e ulaştı.Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan haftalık Covid-19 tablosuna göre, 18-24 Temmuz tarihleri arasında 365 bin 424 kişi corona virüse yakalanmıştı. Corona virüsten dolayı 157 kişi de hayatını kaybetmişti.
 

Covid için önlem şart
Bugün yine gündemde AKP'nin güya en iyi iş çıkarttığı sağlık sistemine bir bakalım. Hepimizn bildiği günlük yaşama orta oalan Covid sessiz ve derinden gdişini yükselşini sürdürüyor. Ama tabi başta Sağlık bakanlığı olmak üzere kimsenin umurunda değil. AKP'nin her alanda olduğu gibi sağlıkta da çözümü" Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" uygulamasıdır. Maske takma zorunluğunun kaldırılmasının ardından yükselişe geçen Covid-19 vaka sayısı vatandaşları tedirgin etmeye başladı. Özellikle toplu taşımada ve kapalı alanda tekrar maske takma zorunluluğunun gelmesi gerekİiyor. Bakın Dostlar !. Kendimizi korumaktan başka çaremiz yok" : “Uyarıyoruz milleti. Uyarmak zorundayız çünkü Sağlık Bakanlığı’nın bir şey yaptığı yok. Hiçbir tedbir yok.
 

Tedbir unutuldu virüs coştu
Aslında Türkiye’de hiçbir şeyin tedbiri yok. Sadece kendilerine çalışan bir hükümet var. Çevremize söylüyoruz, virüs gizli bir düşman. Onun için çok önlem alınması gerekiyor ama tabi devletimiz salmış… ‘Ölenler ölsün, kalanlar bizimdir’ diyor.”Vaka sayılarının tekrar yükselişe geçmesiyle birlikte maske takma zorunluluğunun tekrar gündem oldu. Uzmanlar, özellikle kapalı alanlarda ve toplu taşımalarda yurttaşların maske takmaya başlaması gerektiği yönünde çağrılarda bulunmaya başladı.Hepimizin sağlığı açısından mutlaka " Maske" zorunluluğu geri getirilmeli. Maske takmayanların insanların hayatlarını tehlikeye atmalarına hakkı yok Toplum olarak hastalıktan kurtulmamız için maske zorunluluğu şart. Dostlar! Sen koronasın benim hiçbir şeyden haberim yok. Sen bana hastalık veriyorsun ben de hasta oluyorum. Kimsenin kimseden haberi yok. Bazıları öksürüyor ve çıkan damlacıkları diğer insanlar soluyor, yazık günah. Sağlık Bakanlığı ancak bilgi veriyorlar ama baskı yapmar. Ben sana yol gösteriyorum sen aklını kullan diyor. Fakat bu toplumda bunun uygulanması ise zor ötesi bir durumdur.
 

Güvenilirlik yok edildi
Bakın Dostlar! Küçük örnekler verewrek buraya geldik. Bugün ülkede devlet yönetimindeki kriz artık öyle bir noktaya geldi ki, bu ülkede artık güvenilir bir sınav yapılamaz hale geldi. Yine ekonomide derinleşen kriz, artan hayat pahalılığı, ağırlaşan yoksulluk, ekonomik kriz ve sıkıntıların, dış politikada sebep olduğu kırılganlıkları ve diğer ülkelere verilen tavizler herkesi etkiledi.
 

Kibir en kötü hastalıktır
“Kibir, şeytanın en sevdiği günahtır.” Kalpteki kibir, insanın aklını başından alır. İnsanı felakete sürükler. Siyasette, bu kibir sarhoşluğu ve güç zehirlenmesi, “Hübris” hastalığı olarak adlandırılır. Hübrise yakalanan siyasetçi, bir de ülkeyi yönetiyorsa, sadece kendini değil, beraberinde ülkesini de uçuruma sürükler. Bu nedenle kibir hastalığına yakalanan siyasetçilerin bir an evvel sandıkta biletinin kesilip evine gönderilmesi, bir ulusun huzuru, refahı ve çocuklarının geleceği açısından, son derece önemlidir. Peki, bu illet nasıl ortaya çıkar? Belli başlı belirtileri nelerdir?
Kibir illetine yakalanan siyasetçi, narsistleşir. Kendisini her şeyin merkezinde görmeye başlar. Devlette ne kadar makam, mevki varsa, kendi “lütfu keremi” sanır. “Benim bakanım, benim valim” diye başlayan cümleler, ya da; “İngiltere, Almanya, Fransa ve şahsım dörtlü zirve yaptık” gibi, kendisiyle, devleti özdeşleştiren, “Ben varsam devlet var” tarzı ifadeler, işte bu kibir illetinin tezahürleridir. Kibir illetine yakalanmış siyasetçi, kendi kaderiyle ülkesinin kaderini bir görür. “AK Parti’nin kaderiyle ülkenin kaderi et ve tırnak gibi birbiriyle iç içe geçmiştir” sözleri, bu dermansız illete tutulmuş siyasetçinin sözleridir. Ki bir hastalığına yakalanan siyasetçi, kendisini öyle bir mertebeye koyar ki, artık yaptıklarından dolayı mahkemelere değil, bir tek Allah’a hesap vereceğini düşünür. Devletin askeriyesini, adliyesini, mülkiyesini, maliyesini FETÖ’cülere teslim eder. Ortaklık yaptığı bu hainler darbeye yeltenir. Millet iradesinin tecelligâhı Gazi Meclisimizi bombalar. Milletimiz, devletini sokaklardan toplar. Bunun için canını verir. Şehit olur. Ama tüm bunlara sebep olan kibir abidesi çıkar, “Rabbim ve milletim beni affetsin” deyip, işin içinden sıyrılmaya kalkar. Kibir illetine yakalanan bir siyasetçi ülkesinin gerçeklerinden de tamamen kopar. Ülkesinin yurttaşları araba sahipliğinde, Avrupa sonuncusudur. Emeğiyle geçinenlerin bir otomobil sahibi olma umudunu hatalı politikalarıyla bitirmiştir. Ama yine de çıkar: “Herkesin altında maşallah arabası var” diyebilir. Vatandaşları, ucuz ekmek kuyruklarında saatlerce beklerken, o kibir abidesi çıkıp, “Aç kalan yok, kriz yok, hepsi manipülasyon” der. Kibir hastalığına tutulan siyasetçi, kendisini her türlü hatadan münezzeh görür. Hiçbir uyarıyı, eleştiriyi kabul etmez. Kendisini eleştirenleri de yanından birer birer uzaklaştırır.
 

SON SÖZÜM; Bravo ODTÜ'lu öğrencilere, Rektör'e geri adim attirdılar. Mezuniyetleri icin hem onlara, hem de bu sene mezun olan tum ogrencilere tebrikler. Bugünün sözü de yaşadıklarımzdan olsu; "Yalan söylediklerini biliyoruz.Yalan söylediklerini biliyorlar .Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar .Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.Ama hâlâ yalan söylüyorlar ALEXANDR ISAYEVICH SOLZHENITSYN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi