Cumhur ittifakı “kendim ettim kendim buldum” diyebilir!

16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçim kararı, ittifak yasası, muhalefetin birleşmesine "kazanabilme" ihtimalini yükselterek moral bulmasına neden olmuştur. İttifak ilk turda TBMM çoğunluğunu kaybederse hiç şaşırmayacağım.

24 Haziran'da yapılacak seçimler ülkenin son seçimleri olmayacak.
Ancak, yeni bir değişim sürecinin başlangıcı olacak.
Ve Türkiye değişecek... İster Erdoğan seçilsin, isterse İnce...
Çünkü Türkiye böyle devam edemez...
Çünkü uygulanan ekonomik ve siyasal politikalarla sorunlar çözülemez.
Çünkü içeride ve dışarıda uygulanan ekonomik ve siyasal politikalar ülkemizi demokratikleştiremez.
Çünkü uygulanan politikalarla devam edilirse Türkiye duvara çarpabilir.
****
Ve kim ne derse desin, AK Parti hem mentalite hem de metal yorgunu.
Ve AK Parti kendi eliyle yarattığı, biraraya getirilmesine katkı sağladığı muhalefetin karşısında ilk defa zor durumda.
16 yıldır kaybetmeyeceği, ne olursa olsun kazanacağı düşünülen AK Parti, bu sefer kaybedebilme ihtimaliyle karşı karşıya.

AK Parti iktidarı statükocu parti oluverdi
Başından beri muhalefetin AK Parti'ye karşı durduğu yerde durmadım.
Başarılı olduğu her yerde destek verdim.
Devletin demokratikleşmesini AK Parti kurulduğu günden itibaren hayata geçirmeye çalıştı.
Vesayeti geriletti...
Kürtler, siyasal ve kültürel anlamda haklar elde etti.
Aleviler, kamusal alanda daha görünür oldu.
Alevilerle ilgili muhafazakarlarda bir önyargı olmasına rağmen, AK Partili belediyeler cemevleri yaptı.
Muhafazakarlar, özgürlük, adalet ve hukuk alanında kamu ve kamusal alanda çok şey kazandı.
Toplum zenginleşirken, AK Parti'de siyaset yapanlar da zenginleşti.
Kabul edelim ki, ilk 10 yılda çok başarılı şeyler yaptılar.
AK Parti iktidarında, Türkiye'nin demokratikleşmesinde çok ileri adımlar atıldı.
****
Son 2015 seçimlerinden sonra AK Parti birden statükocu bir parti haline dönüşüverdi.
Devlet daha çok demokratikleşecekken, daha çok hukukla, daha çok adaletle tanışacakken, vesayet tasfiye edilecekken, bürokratik oligarşik devlet demokratik bir devlete, merkezi devlet adem-i merkeziyetçi bir devlete dönüşecekken, yetkilerin tek elde toplandığı bir devlete dönüştü. Katılımcı bir demokratik yerel yönetim modeli uygulanacakken, daha çok uyum yasalarıyla Avrupa Birliği hedefine ulaşılacakken bunlar rafa kaldırılıverdi.
****
Erdoğan devleti tek başına ve ailesiyle daha çekirdek bir kadroyla yönetmeye başladı.
Ve özellikle görsel ve yazılı AK Parti medyası, yukarıdan hazırlanan politikalarla toplumda özel bir algı oluşturmaya başladı.
Erdoğan demek ülkenin geleceğiydi. 
Erdoğan demek milli iradenin kendisiydi.
Erdoğan demek güçlü Türkiye'nin adıydı.
Erdoğan demek anti emperyalizm mücadelesinin bayrağıydı!
Erdoğan demek ülkenin ortak aklının merkeziydi.
Erdoğan demek herşeye tek başına karar veren akıldı.
Erdoğan demek herşeydi.
Erdoğan demek, olmayan buzdolabının ve fırının adıydı.
O gelişmenin, büyümenin, hukukun, adaletin, direncin, tüm dış ve iç hainleri, düşmanları yenmenin ve tasfiye etmenin adıydı.
O demek refah ve gelişme demekti.
Özet olarak her şey O'nunla başlamış ve O olmayınca her şey bitecekti.
****
Nasıl bir akıldı bu...
Nasıl bir akıl tutulmasıydı...
Bir adamla her şey başlıyor ve O olmazsa her şey bitiyordu.
O olmazsa, 80 milyonluk ülke ortadan kaldırılıyor ve ortadan ikiye hıyar gibi bölünüyordu.
O olmazsa ülke yoksullaşıyor ve küçülüyordu.
O olmazsa Türkiye'nin dış ve iç düşmanları birleşerek ülkemizi işgal ediyordu.
O olmazsa devlet ve millet yok oluyordu.

Muhalefet, iktidarı yıkmak ve yerine geçmek için vardır
Demokratik hukuk devleti isteyen Erdoğan gidivermiş yerine, kendisini kutsallaştıran, vesayeti tasfiye edecekken, güçlü bir adam sistemi yaratan kişi gelivermişti.
Resmi ideolojiyi ortadan kaldırmak adına yola çıkanlar, bir anda kendi resmi ideolojilerini yaratmaya başlamışlardı.
****
Yarılma son 17-25 Aralık süreciyle başlamış, Gezi olayları ile paranoya AK Parti'yi esir almaya devam etmiş, 15 Temmuz darbe girişimiyle en yukarı çıkmıştı.
AK Parti yorulmuş ve yorgunluk ortaya çıktıkça, Erdoğan yukarı da yalnızlaşmıştı. 
Darbelerle karşılaştıkça, etrafındaki çemberi daha da daraltarak yol yürümesi, kararlar alması ise ekonomik ve siyasal politikaların üretilmesinde ciddi hatalar yapılmasına yol açtı. 
Ve toplum öylesine gerildi ki, resmen ülke fiili olarak ortadan ikiye bölünmüş gibi. 
Varsa yoksa her şey dış düşman ve onlarla irtibatlı iç düşman kaynaklıydı.
Varsa yoksa herkes AK Parti iktidarını yıkmak isteyen hainler ve münafıklardı.
Halbuki seçimler var olan iktidarı yıkmak yerine yeni bir iktidar inşa etmek için yapılıyordu.
İktidar olanı indirmek o'nun yerine seçimler ile geçmek istemek demokratik bir hukuk ve seçim sisteminin olmazsa olmazıydı.
****
Milli irade denilince sadece iktidarın algılandığı, milli iradeyi oluşturan muhalefetin tamamını yok sayan ve ötekileştirilirken, FETÖ'cü, PKK'lı ve terörist, hain ilan eden iktidar ve Erdoğan ve yanlıları 24 Haziran'da bizzat muhalefetin TBMM'de çoğunluk, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. tura kaldığını görünce sakın ha şaşırmasınlar.
Çünkü, 16 Nisan refarandum ve 24 Haziran erken seçim kararlarıyla ve de kendi lehlerine olacaklarını düşündükleri ittifak yasasıyla muhalefetin değirmenine su taşıdıklarını, 24 Haziran akşamı açık seçik gördüklerinde şaşırabilirler ancak ben şaşırmayacağım.
Ve koalisyonlar son denilerek, resmen büyük koalisyonlar kurulmasına neden olan AK Parti, 24 Haziran'da seçimleri kaybederse asıl tramva ile karşılaşabilir. Ve parti içersinde ciddi bir hesaplaşma başlayabilir.
**** 
24 Haziran akşamı TBMM'de Cumhur ittifakı çoğunluğu kaybederse ve Erdoğan kazanırsa bir erken seçim kararı ile karşılaşabiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. tura kaldığında ise bu sefer TBMM'de çoğunluğu yitirmiş Erdoğan, 15 günlük süre içersinde milletin karşısına çıktığında tüm argümanlarını bir kenara bırakmak zorunda kalacaktır.
Muhalefetin adayı 2. tura kaldığında ise TBMM'de çoğunluk olduklarını belirterek, ülkenin daha istikrarlı olabilmesi için milletten oy isteyeceklerdir. Ki, 2. tura seçimler kaldığında cumhur ittifakı içersinde kırılmalar olabileceğinden muhalefetin işi kolaylaşabilir.

Son söz: Enseyi karartmayın ve merak etmeyin. 25 Haziran sabahı daha güzel bir Türkiye olacak... Buna inanın. Ve kim ne söylerse söylesin Türkiye halkları kazanacak, kazanan biz olacağız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Tarakçı Arşivi