DAMGA’yı izlemeye devam edin…

Elinizde tuttuğunuz gazete büyümeye devam ediyor.

Bu yazımda yeni logomuzla birlikte yeni atılımlarımızdan bahsedeceğim. Bu arada sanırım logomuzu beğendiniz:)

***

Türk Basın Tarihi’ni incelediğinizde ‘Yerel Basın’ önemli bir yer teşkil etmekte.

Eskiden ‘Kent Gazeteleri’ denirdi.

Valilik gazeteleri denirdi.

Osmanlı Anayasası'nın, 1. Meşrutiyet ilanının ardından 29 yıl askıda kaldıktan sonra, 23 Temmuz 1908'de yeniden ilan edilmesiyle başlayan İkinci Meşrutiyet basın tarihinde önemli bir noktadır.

Bu tarihten itibaren baskıdan önce denetimcilerden kurtulan gazeteler özgürleşti, halka ulaşmaya başladı, bir anda gazete tirajları ve yeni gazeteler çoğalmaya başladı.

İşte o yıllardan sonra halk yaşananları, gerçekleri, ayak oyunlarını az da olsa duymaya okumaya başladı.

***

Özellikle Anadolu’da hemen hemen her memlekette gazeteler, dergiler yayın hayatlarına başladılar.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte mahalle gazeteleri yerini yaygın basın dediğimiz, kimilerinin ulusal basın dediği mecraya bıraktı.

Örneğin bir çok kentte o şehrin gazetesi daha ülkemiz nüfusunun toplamı -1950’lerden bahsediyorum- 20 milyon civarındayken 10 binleri bulan tirajlara ulaşmaktaydı.

Samsun, Erzurum, Konya, Eskişehir, Bursa, İzmir gibi kentlerden bahsediyorum.

Türkiye’de ise daha o yıllarda Hürriyet Gazetesi bir milyonluk tiraja ulaşma başarısı göstermişti.

Rakamları orantılarsak ülke nüfusunun yüzde 5’i sadece bir gazeteyi okuyormuş. Diğer gazetelerin de benzer oranda okunduğunu düşünürsek neredeyse nüfusun yüzde 10’undan fazlası evine gazete alıyormuş.

***

Tabi ulusal gazetelerin tirajlarının rakamlarının büyümesi kentlerde yayınlanan yerel gazetelerin başarısına da belirli oranda bağlıydı. Mesela bugün Türkiye’nin en çok okunan gazetelerinden SABAH’ın kökü Yeni Asır’ın devamıdır. Dededen gazeteci olan Yeni Asır ailesi İzmir’den İstanbul’a açılarak 1980 yılında SABAH’ı kurdu ve ülke geneline açıldı.

Sonraları Bursa, Kocaeli gibi kentlerin bazı gazeteleri de ulusal girişiminde bulundular aynı başarıyı gösteremediler.

*

DAMGA’ya da baktığınızda kökeni 1990’lı yıllarda İstanbul 3.Bölge diye tanımladığımız yerleşkedeki yerel medyanın gücüne ve bilinirliğine dayalıdır.

Mesela İstanbul’un merkezinde, Anadolu yakasında pek öne çıkan yerel medya organları olmadı. Oysa İstanbul Avrupa yakasından çok gazete, televizyon, dergi ciddi anlamda yıllarca yayın hayatını sürdürdüler.

İşte bu bölgede doğup bugün İstanbul’un tamamında okunan, yarın amacı ülke genelinde okunmak ve bilinmek olan DAMGA son günlerde yazar kadrosuna önemli isimleri eklemeyi başardı. Geçen hafta uzun yıllardır DAMGA’da yazan köşe yazarlarımızın isimlerini yayınlamıştım. O arkadaşlara bir kez daha teşekkür ederken aramıza yeni katılanlara da hoş geldiniz diyorum.

Barış Yarkadaş, Dr. Gürbüz Çapan, Metin Külünk, İlhami Işık, Prf. Dr. Ahmet Özer, Hüseyin Turan haftanın bir gün yeni ve güncel yazıları ile DAMGA okurları ile buluşacak.

*

Aynı gazetenin komşu sayfalarında Barış Yarkadaş, Gürbüz Çapan ve Metin Külünk, İlhami Işık gibileri görenler belki önce garipseyebilirler. Ancak; unutmasınlar ki elinizde tuttuğunuz gazete bir bülten değil, bir kurumun, bir cemaatin, bir siyasi oluşumun yayın organı değil.

Her görüşe ve düşünceye eşit mesafede durmayı amaçlayan, demokrat bir gazetecilik yapmaya çalışan, sadece ve sadece gerçeğin tarafı olmayı şiar edinen, patronu ve sorumlusu olarak sadece okurlarını ve halkı gören bir GAZETEDİR.

Zaten şayet bu özellikleri bulundurmayan bir yayın organına rastlarsanız lütfen o yayın organına, GAZETE, DERGİ, HABER KANALI demeyiniz. Orada çalışanlar da kusura bakmasınlar o kurumlarda GAZETECİLİK değil, sadece ve sadece patronun sesi olmaya çalışan editörlük yapmaktalar.

Peki Türkiye’de böyle yayın organı kaç tane var derseniz?

Üzgünüm ama Türkiye bir çok açıdan kutuplaştığı gibi son yıllarda medya alanında da ne yazık ki kutuplaşarak ayrışma noktasına geldi.

Bir taraf sadece muhalefeti eleştirirken diğer taraf da sadece iktidarı eleştirmeyi sürdürüyor. Belki de orantılarsak yüzde 10’a yakın bir rakam ortada durmaya çalışıyor. O oranın da ne yazık ki okuru yok, izleyeni yok, reklam vereni yok, destekçisi yok. Dolayısıyla işte o yüzde 10 gibi oran gerçek anlamda gazetecilik yaptığı için ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamamanın handikabını yaşıyor.

*

Evet biliyorum bu zamanda ulusal gazete olmanın zorluklarının farkındayım.

Baktığınızda halihazırdaki ulusal gazetelerin tirajları yerlerde sürünüyor. Ancak, DAMGA gerek www.gazetedamga.com.tr haber sitesi ile, gerek günde İstanbul için bastığı 10 bin gazetesi ile, gerek bir birinden değerli köşe yazarı, muhabiri, ilçe temsilcileri ve deneyimli yazı işleri kadrosu ile, uzun yıllar Türkiye medya dünyasına hizmet etmeye devam edecek.

Gerçekleri yazmayı, sokağın nabzını tutmayı, esnafın sesi olmayı, emekçinin gözü-kulağı-sesi olmayı, kadınlarımızın, gençlerimizin, çocuklarımızın yanında olmayı sürdürecek.

Özgür medya dostlarımıza inanıyor ve aklımıza, gençliğimize, enerjimize, gerçeğin peşinde olan yüreklere güveniyoruz…

DAMGA sizin için sokaklarda, yollarda, meydanlarda, siz DAMGA’yı izlemeye devam ediniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi