Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Darbecileri yargılamak

Darbeler toplumda yarattığı baskı, cebir, şiddet, korku, ekonomik kargaşa, travma dahası tüm yurttaşların maddi ve manevi değerlerini yıkmış ve alt üst etmiştir. Keza darbeler geride bıraktığı kadar toplum ve bireyin yaşamında insani değerlerini yok edip biat, silik, bitkin ve bir o kadar ürkek ve boyun eğer haline getirmiştir. Bir dönem lafı gediğine koyan, dik duruşuyla(!) saygı duyulan kişiler darbecilerden beslenen onun ektikleriyle büyüyen ve onun yasalarıyla yöneticilik yapanların alengirli söylemlerine hatta hesaplaşma sözlerine inanarak ülkemizdeki adıyla “yetmez ama evet” diyenlerin basiretsizliklerine tanık etti. Bunların kimi düzenin “akil adamı” olurken kimileride onun nemalandırdığı işlerde geçimini sağlamakta.
Darbecilerle hesaplaşma mahkemesi onların uğraşı sonucu açıldı ama zaman uzadıkça beklentileri yerine gelmedi. Bunların kimileri vekillik ve rektörlük kimileride daha fazla beklentileri yerine gelmediği gibi kendilerine güvenin olmadığını anladı ve mahkemeyle ilgilenmemeye başladılar. Sistemin içindeki adli ve bürokratik işler hep yorucu ve zahmetliydi ve onlar dün olduğu gibi bugünde zahmetli yorucu mücadeleden kaçtılar, çıkarları için hala dönmeye ve kaçmaya devam etmekteler. 
Darbecilerin yargılandığı mahkemeye TBMM, Başbakanlık, CHP, MHP, DİSK ile dönemin anlı şanlı sendika, dernek ve baroların dışında demokrat, devrimci ve sosyalist aydınlar, mağdur edilen, yakınlarını kaybedenlerin gerçekten duyarlı olanları katıldı ve ilerlemiş yaşlarına rağmen duruşmalara geldiler. Özellikle Yargıtay dönüşü eksik yargılama ivedilikle gündeme getirildi. 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi sadece konsey üyeleri ile sınırlı değildi, bunların il ve ilçelerdeki sıkıyönetim komutanları, emniyet müdürlüleri ve onun alt birimleri, belediye başkanları, cezaevleri sorumluları ve bunlardan nemalanan diğer kamu kurumlarının çalışanları, sanat, bilim, spor ile iş insanları var. Hiç biri yargılanmadı dile getirilip belgelendirilmiş bile olsa yargılayan mahkeme heyeti tarafından dinlendi tutanaklara geçirildi fakat görüşülmeyerek     reddedildi.
Mahkeme duruşmalarına katılan ve savunmanlar tarafından 12 Eylül darbecileri ve onun yönetimindekilerin terör sucu işleyip çıkar ve menfaat sağladıklarından devletin güvenlik ve mali kurumlarından ve özellikle MASAK’ tan raporları istendi, üzerinde durulmadı ve görüşülmedi. Darbenin olduğu günlerde devletin “Merkez Bankasından çalınan 170 ton altının” akıbeti soruldu geçiştirildi. Yargılanan davada katılan sıfatıyla bulunanlar işkence raporları, adli tıp belgeleri, gözaltına alınıp kaybolanların tanık beyanları, gözaltına alma ve aramalarda kaybolan can ve mallar belgelendirildiği halde mahkeme heyeti ve savcılık tarafından görüşülmeyerek reddedildi.   
Bu davada en ilginci mağdur olduğunu beyan eden kurum kuruluşların içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasi partiler ve özellikle Başbakanlık yani mülga edilip Cumhurbaşkanlığına bağlanan makam da mağdur ve katılan sıfatıyla vardı. Fakat mahkemeye gelen savunmanlar davanın gelişmesine ve belge/raporların teminine bir çaba göstermedi, konu mankeni olarak duruşmalarda bulundular. Sistemin “akil adamları” ile “yetmez ama evet” diyenler istediklerini alamayınca ortalarda görünmediler. 
Devlet, cumhurbaşkanlığı, TBMM, kamu kurum kuruluşlar, siyasi partiler, sendikalar, dernek ve diğer kuruluşlar 12 EYLÜL ASKERİ FAŞİST DARBESİ ile HESAPLAŞMADI / HESAPLAŞMADAN KAÇTI.
Devlet ve adli yöneticiler bu hesaplaşmanın sonucunda kimlerin bundan çıkar sağladığı, ucunun nereye geleceklerini iyi bildiklerinden “öküz öldü dava düştü” durumuna geldi. 18 Nisan 2019 tarihindeki Ankara 10. Ağır ceza da görülen dava duruşması sonucu gerçekle yüzleşmek istemeyen zihniyetin kararı alındı. Devlet, iktidar ve muhalefet, kamu kitlesel kuruluşlarının acizliği duruşmada alenen görüldü 12 Eylül Darbecileri ve ondan sebeplenenlere dokunulmadı. Gözaltında kaybolanlar, işkencede ve kuytu köşelerde katledilenler, sakat bırakılanlar, uzun yıllar sorgulanmadan tutuklu kalanlar, sürgün yiyenler, işsiz kalanlar kaybettikleri ve acılarıyla terk edilirken bundan sebeplenenler variyetlerine variyet koymaya devam etmekte.
Ülkemiz hala 12 Eylül yasasıyla yönetilmekte; yöneticiler, iktidar ve muhalefet bu yasaya bağlı görevlerini yerine getirmekte. Darbecilerin yasalarına göbekten bağlı olanlardan darbecileri yargılamayı beklemek “öküz altında buzağı aramaktır”. 
John Steinbeck’in “Ay Batarken” kitabında belediye başkanı işgalcilerin komutanına “Ülkemin özgür ve güzel insanı mücadeleden kaçmaz, haksızlığa boyun eğmez, ilk kavgayı kendisi çıkarmaz. Başlamış ise kavga, başlamış ise haksızlık, yenilgiye rağmen mücadeleden kaçmaz.” Oysa “Sürü insanları, bir liderin takipçileri bunu yapamaz, bu yüzden de çatışmaları sürü insanları çıkarır özgür insanlar kazanır”der.(*)
Bugün olmadı ama yarın 12 Eylül darbecileri ve onun takipçileri bu ülkenin yargıçları ve savunmaları tarafından mutlak yargılanacak hak ettikleri cezaları alacak, inanıyorum.
*) Bu kitabı mahkeme duruşmasına giderken yolda okumamı tavsiyeden genç arkadaşıma teşekkür ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi