Davos’tan Afrin’e sivil bakış

Afrin operasyonunun 4. Gününde “48.nci Dünya Ekonomik Forumu İsviçre’nin Davos kasabasında başlıyor. Tüm dünyadan liderlerin, devlet başkanlarının, uluslararası kurum ve kuruluşların yöneticileriyle dev şirketlerin katılacağı toplantılarda öyle sanıyorum Afrin’in adı bile geçmeyecek.
Küresel ekonomi, çevre kirliliği ve güvenlik gibi başlıklarda ortak çıkarlar doğrultusunda uluslararası iş birliğinin ele alınacağı zirvede refah dağılımındaki eşitsizlik, iş güvencesizliği ve sosyal sigortaların geleceği de gündemde olacak. 70'e yakın ülkenin hükümet başkanı dahil, buluşmaya katılacak 3 bin elit arasında 12'si Nobel ödülü olmak üzere çok sayıda bilim insanı da bulunuyor.
Davos'un bu seneki sloganı: "Parçalanan Dünyada Ortak Gelecek Oluşturmak"
23-26 Ocak'ta gerçekleştirilecek Davos Zirvesi'ne, 100'den fazla ülkeden de 3 bine yakın iş adamı, siyasetçi, akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katılacak.
Zirve öncesi açıklanan bir raporda; ”Dünya servetinin yüzde 82 sinin en zengin yüzde 1’in elinde olduğu” açıklandı. Daha açık bir ifadeyle dünya nüfusunun yarısının serveti 42 milyarderin elinde. ABD de üretilen servetin yarısına da 3 kişi sahip.
Bu ekonomik gerçekleri görmeden Afrin’le ya da Ortadoğu da devam eden çatışmalarla ilgili doğru ve akılcı değerlendirmeler yapmak mümkün değil.
Siyaseten ABD ve Rusya arasında güç savaşı varmış, AB Türkiye’nin üyeliği için ayak sürüyormuş, İran’ın bu bölgede farklı hesapları varmış, Türkiye kendi sınır güvenliğini sağlamak için Zeytin dalı operasyonunu yapmak zorunda kalmış, Suriye’de Esat’la devam edilecekmiş; inanın Davos patronlarının umurunda bile değil.
Bizler her gün medyadan takip ettiğimiz sıcak gelişmeler içerinde yerinden yurdundan edilmiş insanlara acıyor, kara savaşına girmek zorunda kalan askerlerimize dua ediyor, savaşın o acımasız yüzünü görüyoruz.
Ülkenin geleceği söz konusu olunca iktidarıyla, muhalefetiyle birlik olan halkımızın dayanışmasını, oluşabilecek yeni mağduriyetleri, bunlara karşı alınması gereken tedbirleri görüyoruz.
Amanos dağlarından artık teröristlerin sızmayacağına, Kilis’in Reyhanlı’nın köylerine roket atışları yapılmayacağına seviniyoruz.
Yani her baktığımızda insanı görüyoruz, insanların çektiği zulmü, savaşlar nedeniyle aç kalan, açıkta kalan çocukları, bu soğuk kış günlerinde çadırlarda barınmak zorunda kalan insanları, cephede savaşan Mehmetçik için yüreği daralan anaları, endişe ve gururu bir arada yaşayan babaları, barış isteyen insanları görüyoruz.
Peki ya Davos’takiler?
Onlar Ortadoğu haritasını masa üstünde yeniden değiştirmeye çalışırken Musul-Kerkük’teki petrol yataklarını, Suriyenin kuzeyindeki doğal gaz rezevlerini, su kaynaklarını, yani enerji bölgelerini görüyorlar. 
Buradan elde edilecek milyar dolarların hesabını yapıyorlar.
Onlar için Suriye’de rejimin kimle devam edeceği, Fetö’nün niye Zeytin dalı operasyonuna karşı olduğu, Soçi zirvesine PYD nin çağrılmayacağı, Türkiye’nin bu operasyonlardan sonra masada pazarlık şansının artacağının hiç mi hiç önemi yok.
Onlar için tek bir şeyin önemi var.
Önümüzdeki yıllarda küresel servetten alacakları payı ne kadar artıracakları!
Bu farklı bakış açısıyla reel durumu ve içinde yaşadığımız sıcak gelişmeleri küçümsediğim sanılmasın. Ya da TSK nı verdiği mücadeleyi itibarsızlaştırmak gibi algılanmasın.
Elbette bu operasyonlardan sonra bölgemizde bazı dengeler değişecek.
Örneğin ABD nin ne kadar etkin bir süper güç olduğu yeniden sorgulanacak.
Bir ülkenin kendi silahlarını üretmesinin, o ülke için ne denli önemli olduğu da bu operasyonlar nedeniyle bir kez daha görülmüş olacak.
Bu arada gerek siyaseten, gerekse ilişkiler açısından önemli bir gerçek daha herkes tarafından kabul görecek.
“Dün hatalı olmak, bugün haklı olmaya engel değildir.” Ve” bugün haklı olmak, yarın haksız duruma düşmemenin de garantisi değildir.”
Bugün yaşanan sıcak gelişmelerde gördük ki; daha düne kadar kendilerini emperyalizme karşı gösterenler, bu gün nasıl ABD den medet umar hale geldiler.
Yakın zamana kadar ezeli düşman olarak görülen Rusya ile de gerektiğinde işbirliği yapılabileceği gerçeğini bu gelişmeler bir kez daha kanıtlamış oldu.
Aynı keza iktidar, Suriye politikasında yaptığı yanlışlardan dönmeyi başardığı gibi, dün yapılan yanlışlar üzerinden politika yapmanın halkta karşılık bulmadığı da görünmüş oldu.
Bu arada TSK nın bölgede yaptığı başarılı operasyonu bahane edip “Kürtlerin tepesine indik” Kürtlere haddini bildirdik” gibi ırkçı, faşizan söylemlerden uzak durulması gerekiyor.
Hepimiz biliyoruz ki, bu operasyon         Kürt halkına karşı değil, kürt grupların da içinde yer aldığı terör örgütlerine karşı yapılmaktadır.
Dileyelim, bölgemize en kısa zamanda barış hakim olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi