Deli Rockefeller!

Eskiler; "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" derlerdi. Evet bugün bilgi sahibi olmadan fikir, ideoloji, politika sahibi çok kolay oluyorlar. Sadece fikir sahibi olmuyorlar acımasızca eleştiriyorlar, aşağılıyorlar, kırıyorlar, döküyorlar ...
Farkında olmadan insanların iç dünyasını alt-üst ediyorlar! Kendine inanan, özgüven sahibi kişiler hiç etkilenmiyor. Aksine inandığı yolda daha azim ve istekle büyük mücadele veriyor. Ama özgüven sahibi olmayan kişiler ise adeta büyük bir şoka uğruyor, üzülüyor, kırılıyor...
Egoları, nefisleri o kadar tavan yapmış ki herkes birbirinin paçasını çekmenin derdine düşmüşler. Bu kişiler hep olumsuz düşünür, olumsuz konuşurlar.
Cümlelerinin sonuna geldiklerinde "yahu dost acı söyler, senin iyiliğin için söylüyorum" lafının gölgesinde içten içe haset ederler! Kıskançlığının içinde mahvolup giderler! Bu tür insanlar çok tehlikeli ve zararlıdır.
Üniversite de iyi bir bölüm kazanırsın, okulu bitiremez, bitirse bile bir iş bulamaz derler..
İş kurarsın, batacağın günü merakla beklerler...
Ortak bir ticaret yaparsın, ayrılırlar derler...
Hayallerinin , umutlarının peşinden koşarsın, akılsız, boş adam derler ...
Yuva kurarsın dağılmasını, paramparça olmasını beklerler...
Çok çalışıp başarılı olursun, çok mal haramsız olmaz derler...
Kendileri çalışmaz, mücadele etmez, başaramaz ama derler de derler ...
Her insanın umutları, hayalleri olmalı. Hayata onu bağlayacağı idealleri olmalı. Her yolda olduğu gibi insanların hayatlarında inişler ve çıkışlar olur. Gelin hep birlikte hayatının inişinde iken ufacık bir umutla hayata tutunan kişinin hikayesini dinleyelim;
Borçları giderek artmakta olan bir iş adamı, umutsuzluğa kapılmış, hiçbir çıkış yolu göremiyordu.
Bankalar kredi talebini reddediyor, alıcılar da sürekli olarak ödeme talebinde bulunuyorlardı.
Tüm bunlardan bunalan adam, nefes almak için parktaki bir bankın üzerine oturdu ve başını iki elinin arasına alarak kara kara şirketini iflastan nasıl kurtarabileceğini düşünmeye başladı.
Tam bu sırada, yanında yaşlı bir adam belirdi ve “Seni bir şeyin rahatsız ettiğini görebiliyorum” dedi.
İş adamı, içinde bulunduğu durumu anlattıktan sonra, yaşlı adam “Sanırım sana yardım edebilirim” dedi. İş adamının adını sordu ve hemen ardından ona bir çek yazdı.
Yazmış olduğu çeki iş adamının eline tutuştururken
“Bundan tam 1 sene sonra bugün, yine bu bankta benimle buluşup bu parayı bana geri öde” dedi ve hızla oradan ayrıldı.
İş adamı, elindeki çeke baktı ve tam olarak 500,000$ olduğunu ve çekin de dünyanın en zengin iş adamlarından olan John D. Rockefeller tarafından yazıldığını gördüğünde gözlerine inanamadı.
"Bu para hemen tüm sorunlarımı çözebilir" diye düşündü.
Ama çeki hemen bozdurmak yerine, bir süre kasasında saklamaya karar verdi.
Çünkü o çekin orada olduğunu bilmek, kendisine bir rahatlık ve güvence verecekti. İşler çok daha kötüleştiğinde bu çeki hemen bozdurabilirdi.
İşte bu iyimserlikle işlerine çok daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşan iş adamı, o günden itibaren işlerini düzeltti, daha büyük satışlar yaptı, borçlarının da tamamını ödedi. Bir zamanlar iflasın eşiğinde olan şirketine başarı üstüne başarı kazandırdı. İşin garibi, o çek hala kasasında bozdurulmamış olarak duruyordu.
İş adamı, tam bir sene sonra, aynı park, aynı bank, aynı gün ve saatte yaşlı adamla buluşmaya gitti elinde 500,000$ olan çekle. Yaşlı adam da sözleştikleri gibi aynı anda geldi.
İşadamı, elindeki çeki yaşlı adama tam uzatıyordu ki, telaş içindeki hemşire koşar adımlarla yanlarına geldi. “Sonunda seni buldum” diyerek yaşlı adamın koluna girdi.
“Umarım sizi rahatsız etmemiştir” diye iş adamına sordu.
“Yıllardır evden kaçıp, kendisini insanlara Rockefeller olarak tanıtıyor.
Aslında o sıradan biri ve elinizdeki çek de üzgünüm ama karşılıksız.” diyerek açıklama yapan hemşire, yaşlı adamı kolundan tutarak oradan uzaklaştırdı.
Tüm bunlardan sonra iş adamı, orada bir süre hareketsiz kaldı.
Tüm bir yıl boyunca, bu karşılıksız çeke güvenerek pek çok iş başarmış olmanın tuhaflığını hissetti.
Aslında hayatını değiştiren şeyin, o günlerde çok ihtiyaç duyduğunu sandığı para olmadığını fark etti.
Son bir yıl içinde elde ettiği bu mucizevi başarının kaynağının, tamamen kendisine duyduğu özgüven ve içindeki güçten geldiğini anladıktan sonra, gülümseyerek yoluna devam etti.
Ya Sizin başarılı olmanız için neye ihtiyacınız var? Özgüvene mi? Umuda mı? Mücadeleye mi? 
O ihtiyacınız olan şey kasanızdaymış gibi davransanız ne kaybeder, ne kazanırsınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Onur Karakoç Arşivi