Dertleri zevk edindim ben de neşe ne arar?

Bu şarkının kaç yılında yazıldığını bilmem ama bizim şu anki hallerimize cuk oturduğu muhakkak. Bu kadar sıkıntı ve stres altında kalkıp“bas bas paraları leylaya, bir daha mı gelecen lan dünyaya?”diye şarkı söyleyip oynayacacak halimiz yok elbette. Para mı kaldı ki leyla oynasın biz de orasına burasına para yapıştıralım?

Haa, zaten artık dansöze para sıkıştıran görürsek,“vay be bunlar herhalde çok zengin”falan diye düşünürüz. Onların da işi zorlaştı arkadaş! Nerdee o deste deste paraları havadan saydıranlar?

***

Hayatımızdan tasarruf kelimesi çıktı. Çok değil, bundan 25 yıl öncesini düşündüğümde, maaşımızla çocuğumuza bez, mama alırken sıkıntı çekmiyorduk. Mutfak harcamaları,üst baş harcamaları dışında da, kara gün parası olsun diye üç beş kuruş kenara koyabiliyorduk. Artık ele geçen maaşla ay sonunu görmek bile mucize ki, tasarrufu nereden yapacağız?

Mecburen itibardan...

Bir zamanlar, kıt kanaat geliri olan babaannelerin, anneannelerin göğsünden, ya da şalvarının iç cebine sıkıştırdığı mendilden torunlara harçlık verecek parası çıkardı. Artık çıkmıyor. İnsanlar bayramda, seyranda çocuklarıma çikolata bile alamıyorum diye kahroluyor.

Ucuz ekmek, meyve nerede var diye koşmaktan, neşe mi kalıyor?

Haliyle, dertleri zevk edineceğiz. Hani ismi lazım değil bir düşünür(!)demişti ya;”Kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın!”

***

Yeni bir seneye doğru adım adım yaklaşıyoruz. Bundan yıllar önce içimizde bir heyecan, bir kıpırtı olurdu. Acaba mekanlar, sokaklar nasıl süslendi diye, amaçsız, sadece o ışıklandırmaları süsleri görmek için bile dolaşırdık. Son yıllarda ise gelen yeni senenin farkında bile olmuyoruz.

Yılbaşında kaç kişi olacağız, neler pişireceğiz? Mezemiz, kuruyemişimiz, rakımız bir hafta öncesinden planlanırdı. Oysa şimdi öyle mi? Kuruyemiş, meyve fiyatları almış başını gitmiş. İçki rafları kuyumcu dükkanı mübarek. Rakı desen yıllardır herkes evinde yapıyor bir şeyler. Sahte rakıdan patır patır ölüyor insanlar. Hani o eskileri, akşam iş çıkışı iki kadeh atılan istanbul’un meyhanelerini falan düşününce buralara nasıl geldik diye düşünüyorum.

Dertleri zevk edindik.

***

Pandemi bile ilk sıradan gerilere düşmüş durumda. Dolarla yatıyoruz, eur ile kalkıyoruz. Bizim ülkeden işte tam bu dönemlerde felsefeci, filozof çıkması gerek aslında ama hepimiz bir anda ekonomist olduk. Bari bir iki guru çıkaraydık iyiydi...

Demek ki açlıkla karşı karşıya kalınca filozof çıkmıyormuş. Faiz ne olacak, kurlar ne kadar yükselecek, piyasa etkileri vs. derken epey uzmanlaştık. Her sabah biraz daha fakirleşmiş olarak uyanıyoruz.

Kendimizi değersiz, tükenmiş hissediyoruz. Ülkeye yerleştirilen sığınmacılara verilen ayrıcalıklar bile bizim bu ülke vatandaşı olarak değersiz olduğumuzu hissettirmeye yetiyor. Öyle şahlanacağız, böyle olacağız diye beklerken, seneler, mevsimler geçiyor.

Neş’e yi aramaya, dertleri zevk edinmeye devam...

***

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi