Devlet kin güder mi?

Son dönemlerdeki kimi uygulamalara baktığımızda devlet sanki kimi kişi ve kurumlara karşı adeta bir sindirme, yok etme operasyonu başlattı.

Kişiler arasında duygusal tepkilerle mantık dışı düşmanlıklar, öç alma girişimleri ve bunun sonucu anlamsız kavga ve çekişmeler yaşanabilir.

Burada kişiler karşı oldukları ya da kendilerine karşı olanlara karşı kinlerini intikam duygusuyla açığa vururlar.

Ancak tüm yurttaşlara hukuk çerçevesinde, yasaların belirlediği koşullarda eşit davranması gereken devlet, yurttaşına kin besleyemez.

Kaldı ki demokratik ülkelerde devlet; vatandaşına hizmetle yükümlüdür ve insanların karşılaşabileceği tehlike risk ve saldırılara karşı onları korumak gibi bir görevi vardır.

Bu ilişkilerde en çok özen gösterilmesi gereken konu; kişi hak ve özgürlükleridir.

Kuşkusuz, yasalarda belirlenen suçları işleyen kişiler, yine yasalar gereği, yargı vasıtasıyla soruşturulur, suçlu bulunursa da gerekli cezası verilir.

Ama son günlerde yaşanan olaylarda toplumda oluşan algı, yapılan tüm yargılamalara siyaset müdahale etmektedir.

Yoksa altı yıl önce yaşanmış bir olaydan dolayı bir dolu siyasetçi ve belediye başkanının yeniden ve üstelik apar topar abartılı biçimde gözaltına alınmalarını nasıl izah edebiliriz.

Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen anılan davadan beraat ettiği ve mağduriyet oluştuğu için kendisine tazminat ödendiği halde üstelik görev yeri ve konumu, adresi belli olduğu halde bu biçimde gözaltına alınması ne kadar doğrudur?

Bir yandan HDP liler PKK ile ilişkileri kessin, demokratik siyaset yapsın diyecek, öte yandan onlara terörist gibi davranacaksınız.

Sonuçta bu insanların büyük bölümü seçilmiş kişiler ve ülkenin dört büyük partisinden birisi ve en kötü koşullarda 6 milyonun üzerinde oy alan, mecliste grubu bulunan bir siyasi partinin mensuplarıdır.

Yalnızca 2019 yılında bu parti üye ve yöneticilerine yönelik 4 bin 567 gözaltı, 797 tutuklama gerçekleştirilmiş, 32 belediyeye kayyum atanmıştır.

Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerinin de içinde olduğu bu belediyelere vali ya da kaymakamlar atanmış, binlerce çalışan görevlerinden alınmış, yerlerine cemaat ilişkili kişiler getirilmiştir.

Aynı şekilde üç yılı aşkın zamandır tutuklu bulunan Osman kavala için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile hak ihlali var, serbest bırakılması gerekir demişken, acilen yeni bir dosyadan tutuklama kararı çıkarılmıştır.

Bugün Anayasa Mahkemesinde görüşülmesi gereken davası de herhangi bir gerekçe gösterilmeden ertelenmiştir.

İçişleri Bakanının, Başkanına ayar vermeye kalktığı Anaya Mahkemesi de görünen o ki müthiş bir baskı altındadır.

İnsanların özgürlüğü üzerinde oyun oynamaktan daha büyük bir zulüm olamaz.

Bu yargının işidir, biz karışmıyoruz” türünden açıklamalara da artık kimse inanmıyor.

İnsanın bırakın aylar yıllar boyu tutuklu kalmasını, bir saat bile özgürlüğünün elinden alınması ne büyük bir işkencedir.

Son günlerde özellikle kadın ve çocuklara yönelik şiddet artarak devam ediyor.

En acısı da bizleri yaşatmak uğruna kendi yaşamlarından vazgeçen sağlık çalışanlarına yönelik taciz ve şiddet olaylarındaki artış.

Tüm bu şiddeti, baskıları, haksızlıkları engellemesi, yurttaşların hak ve özgürlüklerini güvence altına almasını beklediğimiz devlet de yurttaşına böyle davranırsa, ne olur bizim halimiz.

Görülen odur ki; dibe vurmuş ekonomi, tavan yapmış pahalılık, önü alınamayan işsizlik, yokluk ve yoksulluk nedeniyle ülkeyi yönetemez hale gelen iktidar tüm bu sorunları gizlemek adına sürekli gündem değiştiriyor ya da yapay gündemler oluşturuyor.

Muhalefette kimileri “onlarda uslu dursaydı canım” diyeceklerdir biliyorum.

Eğer bu gidiş böyle devam ederse, inanın size de bir kulp takarlar.

Bu zamansız, anlamsız, en önemlisi de haksız gözaltı ve tutuklamalara, demokrasiye inanan, barış ve özgürlüklerden yana olan, vicdan sahibi herkesin karşı çıkması, tepki vermesi gerekiyor.

Bunu “terörle mücadele” ya da “olağan bir adli soruşturma” diye geçiştiremezsiniz.

Bir ülkede İçişleri Bakanı bir milletvekiline; sokak ortasında 5 kişilik bir çapulcu grubunun saldırısının ardından geçmiş olsun der gibi “dikkat, yakalanma” diyerek aba altından sopa gösterebiliyor, bir gazeteciye “berduş” diye hakaret edebiliyorsa gerçekten hepimiz dikkat etmek zorundayız sanırım.

Bu ülkenin sorumlu bir yurttaşı olarak etrafımda gelişen olaylara kayıtsız kalmam düşünülemeyeceği gibi, yazan, okuyan biri olarak bu konulara ilişkin görüşlerimi, eleştirilerimi, önerilerimi belirtmek de bir yurttaşlık görevidir diye düşünüyorum.

Özellikle de her geçen gün daha tehlikeli bir hal alan küresel salgın ortamında, devletin koruyucu kollarına kendini bırakamayan yurttaşlar, nereye kadar endişe ve korku içerisinde yaşamaya devam edebilir.

Kuşkusuz ekonomi önemlidir.

Kuşkusuz işsizlik, açlık, yoksulluk bir ülke için en önce çözülmesi gereken sorunlardır.

Ama en önemlisi insanca yaşam hakkının savunulmasıdır.

Demokrasi ve barışa sahip çıkmaktır.

Bugün HDP lilere yapılan bu haksız uygulamalar yarın, herkesin başına gelebilir.

O yüzden kime karşı, kimler tarafından yapılırsa yapılsın, her türlü baskı ve haksızlığa karşı birlikte direnmek zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi