Devlet sağlığımızı korumalıdır

Salgının ülkemizdeki durumu kaygılarımızı derinleştiren bir duruma geldi. Salgının kontrolden çıkma olasılığı güçleniyor. Artan hasta sayıları, uzayan süreç, yorulan sağlık çalışanı ve yetersiz salgın yönetimi bunun nedenleri arasında. Oysa hem yaşam sürebilir hem de salgın kontrol edilebilir. Koşul iyi bir pandemi yönetimi ve yüksek bir toplumsal uyumdur. Halkın sağlığını korumak devletin sorumluluğudur.

Corona Virüs ile ilgili olarak üç beş birbirine benzer twit, akşam saatleri yine birbirinin kopyası gibi rakamlardan oluşan açıklamalar dışında gözle görülen bir müdahale şu anda bulunmamaktadır. Son derece karamsar bir tablo ağırlaşmaya devam ederken ekonomi başta olmak üzere değişik nedenler ile savsaklanan Corona virüs tedbirleri yüzünden ülke genelinde vaka sayısı artarken COVİD-19 tablosu da ağırlaşmaktadır. En kritik eşiklerden biri olan okulların açılması da yukarıda sıraladığımız nedenler yüzünden en erken 21 Eylül gününe ötelenmiştir. Süreç içinde öncelikle Corona ile savaşan güç Sağlık Ordumuz aylar süren savaşta yorulmuş bezginliğe düşmüş buna rağmen mücadelesini ilk günkü heyecan ile sürdürmeye çalışmaktadır.

Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının görevi hastaları tedavi etmek toplumu ise hastalıklardan korumaktır. Toplumu ve sağlık sistemini esastan etkileyen COVID-19 gibi yoğun ve riskli dönemlerde hastalıkla mücadele etmek, bedeli ne olursa olsun sağlık çalışanlarının başta hekimler olmak üzere kamusal, mesleki ve hepsinden önemlisi etik sorumluluğu bulunmaktadır.

TTB  son günlerde yaşanan olumsuz gelişmelere yönelik olarak yaptığı açıklamada  "Hekimlik mesleğine adım attığımız ilk andan itibaren bırakmadığımız mesleki ve toplumsal sorumluluk bilinci, üzerimizden çıkarmadığımız beyaz önlüğümüz gibi varlık sebebimizi oluşturur.

Ancak olağan sağlık hizmetleri dönemindeki performans baskısı, gerekli olmayan sağlık hizmeti tüketimi ve hekim emeği üzerinden yaratılmaya çalışılan “hasta-müşteri memnuniyeti”, SABİM -CİMER şikayet hatları ve yönetici baskılarının üzerine şimdi de çığ gibi büyüyen vaka sayıları ile pandeminin “virüs yükü”  bindirilmiştir."denildi.

Covid-19 yaygınlaşıyor

Türk Tabipleri Birliği COVID-19 pandemisinin zayıflatılamadığı ve yaygınlaşma eğiliminin arttığı bu dönemde öncelikli ve ısrarlı taleplerinin  hekimlerin ve sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu boğucu ortamın görülmesi ve artık nefes alamayacak hale gelip tükendiklerinin farkına varılması olduğunu vurguladı.

Sağlık çalışanları ölüyor

Görünen odur ki COVID-19 pandemisi ile mücadele her şeyin normal, olağan kabul edildiği ve Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ülkeyi yönetenlerin hekimleri ve sağlık çalışanlarını görmezden geldiği bir anlayışla sürdürülemez. Hekimler için alkışların yerini uzun süredir hüzün almıştır. Hemen her gün onlarca meslektaşımızın hastalık haberini alıyoruz, birileri televizyonlardan, twetter mesajlarından başarı hikayeleri anlatırken hekişmler sağlık çalışanalı ölmektedir.

Koşulların pandemiye uygun olarak iyileştirilmediği; eşitlik, adalet anlayışından uzak görevlendirmelerle mağduriyetlerin yaratıldığı; hekimlerin yakın geleceğe dair kaygılarının arttığı bu günlerde, sesini duyuramayan, umudunu yitiren hekimlerin emeklilik ya da istifa sayısındaki artış ciddiye alınmalı ve önemsenmelidir. Kötü yönetim ve her şeyi ben bilirim anlayışının ürünü olan bu tabloların sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’ndadır. Aylardır özveriyle çalışan hekimleri emeklilik ya da istifa noktasına getiren, yöneticilerin beceriksiz ve empatiden yoksun, çözüm üretmeyen dayatmaları ve vurdumduymazlıklarıdır.

Pandemiye karşı en ön saflarında mücadeleyi yürüten sağlık çalışanları, güven veren, geleceğe dair kaygıları azaltan, her hekimi ve sağlık çalışanını değerli gören, çalışma ortamının, çalışma koşullarının iyileştirilmesini, kişisel koruyucu donanımların eksiksiz ve zamanında temin edilmesini, maddi ve manevi desteği sözlerde, vaatlerde değil fiilen, hemen ve sürekliliği sağlayarak gösteren bir sağlık yönetimi istemektedir.

Maddi karşılığı yok

Öncelikle bilinmelidir ki, her dönemde ama özellikle COVID-19 pandemisi döneminde sağlık hizmeti için sunulan emeğin maddi karşılığı yoktur. Evde çocuğunu bırakarak ya da hastalığı anne babasına bulaştırma endişesini her gün taşıyarak günlerce COVID-19 polikliniklerinde hasta bakmanın maddi bedeli ölçülemez!

Türk Tabipler Birliği konuyla iligi yaptığı açıklamada "COVID-19 pandemisi sürecinin toplumsal ayağını yönetemeyen, toplumda günlük hayata yansıyan bir pandemi bilinci oluşturamayan, “başarı öyküsü” yaratma çabasından kaynaklı gerçekler yerine sanal rakam ve beklentiler ile pandemide kontrolü kaybettiği anlaşılan yöneticilerin, hastanelerin salgınla kuşatıldığı bu günlerde, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sesine, haykırışına kulak vermelerini istiyoruz. Hekimler ve sağlık çalışanlarında manevi olarak yaşanmakta olan çöküş ve tükenmişliğin, düşük temel maaşlar, komik rakamlardaki performans ödemeleri ile iç içe geçerek pandemi sürecinde yaratabileceği moralsizlik ve zaaflar konusunda yetkilileri uyarıyoruz." denildi.

Son Söz: Hekimleri ve sağlık çalışanlarını korumayı başaramaz, maddi ve manevi desteği sağlayamazsanız, toplumu hiç koruyamazsınız.

Tablo ağırlaşıyor

Corona virüsün ülke genelindeki tahribatı yeniden giderek artmaya başladı.Tabloda değişiklik yapılıp agir hasta sayılarının verilmeye başladığı 29.07.20'den 21.08.20'ye kadar bu sayi 35,66% kadar artti. Ağır hasta sayıları : 29.07.20 --> 542/ 21.08.20 --> 749 olarak gerçekleşti. Bu duruma Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'da attığı tweetle dikkat çekti.

Okulların durumu ne olacak

Ülkemizde de Milli Eğitim Bakanlığı İstatistiklerine göre 2018-2019 eğitim döneminde 66.849 okul, 18.108.860 öğrenci, 1.077.307 öğretmen bulunmakta olup bu süreçten öğrenci ve öğretmenlerin yanı sıra başta diğer okul çalışanları, aileler olmak üzere milyonlarca kişi daha etkilenmektedir.

Okulların sürekli kapalı kalması söz konusu olamayacağına göre okulları yeniden açmak için temel olarak şu üç sorunun yanıtlanması gerekmektedir:

⦁ Ne zaman yeniden açılmalı?
⦁ Kim için açılmalı?
⦁ Hangi sağlık ve güvenlik önlemleri uygulanmalı?

Okulları yeniden açmaya yönelik karar sürecinde, eğitimdeki yaygın ve derin eşitsizlikler de dikkate alındığında, bu soruların yanıtlarını bulmak daha da güçleşmektedir. Okula geri dönüşün toplumdaki bulaşmayı ve salgın düzeyini artırıp artırmayacağı ile ilgili kanıtlar farklılık göstermektedir. Uluslararası deneyimlerden elde edilen kanıtlar, enfeksiyonun toplumda yayılma hızının düşük olması halinde, eğitimin kalabalık olmayan sınıflarda yapılması sağlandığında, iyi bir kısa ve orta erimli eylem planı ile, okullarda gerekli önlemlerin uygulanması (fiziksel uzaklık, maske, kişisel hijyen, okulun dezenfeksiyonu), risk gruplarını da içeren yeterli sayıda günlük test yapılabilmesi, kesintisiz ve kapsamlı temaslı izlemi ve olguların izolasyon sistemiyle okulların yeniden açılmasının mümkün olabileceğini göstermektedir. Öte yandan, bulaşma hızının halen yüksek olduğu toplumlarda okulların yeniden açılmasının, riski artırabileceği öne sürülmektedir.

Okulların açılıp açılmama kararı bilimsel ve idari açıdan özenle ele alınması gereken bir karardır. İlgili tarafların, uzmanların, toplum temsilcilerinin görüşleri alınarak ve onların katılımıyla yapılacak iyi bir planlamayı, iyi izlem protokollerini, iyi iletişimi ve yeterli kaynak aktarımını gerektirir.

Türkiye’de COVID-19 salgınının seyri açısından bugüne dek yüz yüze eğitim için uygun koşullar hiçbir zaman oluşmamış olduğundan, Milli Eğitim Bakanlığı açısından online eğitimde ısrar edilmiş olması anlaşılır bir durumdur.

Okulların açılması kararı verilirken koşulların yerel özelliklere, eğitimin düzeyine, mevcut olanaklara ve gereksinimlere göre ayrı ayrı değerlendirilmesi gereklidir. Bu değerlendirme yapılırken;

-Okulların açılması, eğitimin sürdürülmesi veya ara verilmesi gibi kararlar, mevcut bilgiler ve bilimsel kanıtlar çerçevesinde ülkemize özgü belirlenmiş ölçütlere dayanarak yapılmalı ve bu ölçütler toplumla paylaşılmalıdır,

- Pandemi döneminin oluşturduğu gereksinimler göz önüne alınarak birinci basamak sağlık hizmetleri düzeyinde okul sağlığı hizmetleri yeniden yapılandırılmalı ve etkinleştirilmelidir,

- Okullarda teması azaltmaya yönelik uygun yöntemlerin bulunması için MEB, ilgili uzmanlık gruplarından ve sivil toplum kuruluşlarından görüş almalı, işbirliği yapılmalıdır,  

Ülkemizde mevcut durum, salgının ilk dalgasını kontrol altına almadan bir artış eğiliminde olduğumuzu, salgının kontrolden çıkmaya başladığını göstermektedir. Herkesin, salgında başarının bulaşıcılığı ve hasta olmayı önlemek olduğunu hatırlatarak yüzyüze eğitimin başlama tarihinin ertelendiği 21 Eylül’e kadar Türkiye’de salgının kontrol altına alınabilmesi için her türlü çabayı göstermemiz gerekmektedir. Bu olgularla zor olsa da çaba sarf etmek zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi