Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

Dinle-Gör-Sus

Sevdiğim, saygı duyduğum bir dost bir toplantıda anlatmıştı. Evde dosyalarda bir evrak ararken elime o konuşmadan aldığım notlar geçti. Sizlerle paylaşmada fayda gördüm. Masasındaki bir plakette "AUDİ-VİDE-TACE yazıyordu. Hayrola bunun manası ne diye sorduğumda bu 3 kelimeyi "uyguladım ve çok faydasını gördüm" dedi anlatmaya başladı. Bu kelimeler DİNLE-GÖR-SUS demek. Ben de her zamanki gibi not almaya başladım. Şöyle devam etti konuşması. Başarının sırlarından biri olan bu öğüt, hepimizin kulağına küpe olmalıdır. 
Ölçülü konuşmanın, dilini tutmayı bilmenin; fazilete, bilgeliğe giden yolun kapısında emniyetli bir bekçi olduğunu, karşılaşacağımız birçok sıkıntılı durumların, bu bekçi sayesinde önlenebileceğini "yaşam biçimimiz" olarak benimseyelim ve özümseyelim dedi. Devam etti. Ünlü bir konuşmacıya sormuşlar: On dakikalık bir konuşmaya ne kadar zamanda hazırlanırsınız? İki aydan fazla, Ya yirmi dakikalık için? Bir ay yeter. Ya iki saat sürecekse? Hemen şimdi konuşmaya başlayabilirim. Konuşmanın hacmi konuşmacı ile dinleyicinin arasındaki mesafenin ölçüsüdür. H
acmi büyüdükçe bu mesafe artar. Topluluğa yönelik uzun konuşmalarınızda, konferanslarınızda, dinleyicilerinizin sık sık saatlerine bakmasını, sıkıntıyla kıpırdanmalarını istemiyorsanız, daha hazırlık safhasında bu hacmi küçük tutmalıyız. Dinleyicilerinizle aranızdaki mesafeyi aralamayın. Ve iyi bilin ki; aranızdaki en kısa mesafe daima karşılıklı gülümsemedir. Güzel sözler, Atasözleri, Özdeyişler tehlikeli denizlerdeki fenerlere benzerler. Bu fenerleri tanıyanlar, görenler, kendilerini, başlarını sonradan kayalara çarpmaktan kurtarırlar. Kullandıkça keskinliği azalacağına, bilakis artan yegâne alet insanın dilidir. Dilin tek törpüsü ise sükût'tur. Eğer bir tartışmada illa son sözü "ben söyleyeceğim" diye kararlıysak bunun en kolayı "Galiba sen haklısın" deyivermek yeter. Karşınızdakine gösterebileceğiniz en büyük nezaket O'nu dinlemektir. Mühim kararların alınacağı bir toplantıda, eninde sonunda dayanamayıp söz alarak bir konuşma yapan yöneticilerden birinin ardından, patron, yakınlarına şöyle demiş: "İyi ki biraz konuştu, yoksa ben O'nun bir aptal olduğunu hiçbir zaman bilemeyecektim". 
Cahiller ve aptallar, bildiklerini söyler dururlar; arifler ise, ne söylediklerini bilirler. Bilgi kazanma yolunda ilk adım, dikkatli ve etkin bir sükût'tur. Sokrates'in Bir şey biliyorum, o da bir şey bilmediğimdir" sözü, o günden bu yana ününü korumaktadır. Dilin fazla çalışkanlığı, zekânın tembelliğine işarettir. Çoğu kez, söylediklerimiz yüzünden kazandığımız düşmanlar, yaptıklarımızla kazandığımız dostlardan daha fazladır. Bizi de kızdıranlar, gücendirenler olabilir, ama hiç unutmayalım ki, başkalarını affedemeyen insan, kendisinin de bir gün üzerinden geçmeye mecbur kalabileceği köprüyü kendi elleriyle yıkmış olur. 
İnsan, sevdiği sürece affedicidir. O halde, sevgiyi kaybetmekten daha büyük mutsuzluk olmaz insan için. Bu konuyu tekrar okuyup yazdıktan sonra artık TV de bıkkınlık veren uzun adam konuşmalarını neden dinlemediğimi, her çıkışında kanal değiştirmemin sebebini daha iyi anladım. Devleti yönetenler için de, karaya vurmalarını önleyecek deniz fenerleri var. Ama kaçı bundan haberdar ya da uygulamayı düşünür? Siyasetle uğraşanlar, her şeyden önce, söylediklerini yapsalar, ya da yapabileceklerini söyleseler iyi bir devlet adamı olarak anılma şansını yakalayabilirler. Hâlbuki bizim her partiden siyaset adamlarımız genellikle rakiplerinin kusurlarını sayıp dökmekle uğraşıyor. Dilini tutmanın erdemine daha fazla zulmetmemek için, konuyu Mevlana'nın güzel bir özdeyişi ile noktalamak istiyorum: "İnsanlar dünyaya hükmederler de, kendi ağızlarına hükmetmeyi pek beceremezler. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Utku Kızıltan Arşivi