Sudan'da sinerji

Sudan'da sinerji
“Kudüs kırmızı çizgimizdir” çıkışı Türkiye’nin bölgedeki gücünü ve kararlılığını ifade eden yeni bir ideal, dünyayı kan gölüne çeviren küresel güç odaklarına da insanlık adına bir meydan okumadır.

“Kudüs kırmızı çizgimizdir” çıkışı Türkiye’nin bölgedeki gücünü ve kararlılığını ifade eden yeni bir ideal, dünyayı kan gölüne çeviren küresel güç odaklarına da insanlık adına bir meydan okumadır.
Kudüs’e salt Müslümanların kutsal yeri penceresinden bakmıyoruz elbette. Kudüs, bütün insanlık için adaletin adıdır.
İnsanlığın Filistin hassasiyeti ve ortak derdi Filistin’i, 'Filistin Davası'na dönüştürmüştür. Yeryüzünün birçok yerinde vicdan sahibi insanlar için Filistin bir dava olmuştur yıllardır. Ve bu dava artık dip dalganın yoğun baskısı ile değişim istiyor, adalet istiyor, insanca yaşamak istiyor, insani davranış bekliyor ve bu sorumluluğu da Türkiye’ye yüklüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın Kudüs çıkışları, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve BM Genel Kurulu'ndaki meydan okumaları bu sorumluluğun gereğidir.
BM Genel Kurulu kararından hemen sonra Sudan, Çad ve Tunus seyehatleri Afrika üzerinden yeni bir yol haritası olacaktır. Bu seyehatin ana fikri Türkiye’nin Kudüs konusundaki liderliğinin güçlü yankı bulmuş olmasıdır.
Sudan Meclisi’nde tekbirlerle karşılanmak bu coğrafyanın bizden beklentilerinin, bize güvenin, bize yüklenen sorumluluğun ve bu topraklardaki insanlığın umudu olarak görülmemizdendir.
Bu ziyaretin çok konuşulan Sevakin Adası’nın Türkiye’ye tahsisi konusu stratejik bir kazanımdır Sevakin, Kızıldeniz’in tarih boyunca en aktif limanlarından biri olmuştur. Ticari malların geçiş güzergahının yanı sıra hac yolları üzerinde bulunmasından dolayı da farklı kültürlerin kaynaşması, kültürel alışverişin de mekanı olmuştur. Dolayısıyla Sevakin adasının restorasyonunun Türkiye eli ile yapılıp canlandırılması büyük kazanımdır.
Hartum Üniversitesi Rektörü konuşmasında; “Sudan halkı sizi bekliyordu” derken Türkiye’nin sorumluluğunu hatırlatıyor, “Sudan halkı ve Sudan gençliği yeryüzünün bütün topraklarında zalimlere karşı dimdik durduğunuzu gördü” derken umudun yeşermesini hissederek, yüreğinden diline duygularını döküyordu. Rektörün konuşması sırasında  salondaki gençlerin “Hayber Hayber ya Yehud” sloganları ise her birimizin yüreğinde umudun ateşlenmesine sebep olmuştur, yeniden bir dirilişin habercisi olarak. Yıllar önce sokaklarda bireysel ve toplumsal sloganların bugün devletler nezdinde karşılık bulması dipdalganın büyük başarısı olsa gerek.
Afrika toplumlarına öğretilmiş çaresizlik olarak sömürgecilik penceresinden değil,insani zenginlik penceresinden bakma vakti gelmiştir. Aslında son günlerde yaşadığımız da budur.
Türkiye emperyalist güç zihniyetinin insanlık için ürettiği adaletsizliklere yüksek perdeden “la” diyor. Ve bunu bu adaletsizliklerden yorulan insanlarda görüyor ve karşılık veriyor. Bu karşılıklı etkileşim de kararlılık,cesaret ve umut olarak vücut buluyor.
Zaman öğretir sabırla ve umutla…Bir yılı daha geride bıraktığımız şu günlerde öyle sanıyorum birçok

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.