Dünyanın en fakir ama bol tapınaklı ülkesi Nepal

Güney Asya’da Çin ve Hindistan’ın arasında yer alan, dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan, bol tanrılı, bol tapınaklı Nepal’deydim.

Hinduizm ve Budizmin hakim olduğu Orta Asya kıtasında, Katmandu Havalimanındayım. Burası ufacık bir havaalanı. Bina girişinde dünyadaki 5 gergedan türünden biri olan Hint gergedanı ve yavrusunun heykeli var. Diğer tarafında ise sarı renkli bir Buddha heykeli duruyor.”Welcome to Nepal”yazısını görünce de kendime fısıldıyorum.”İşte geldin, burdasın!”

***

Bu ülkede herkes güleryüzlü ve fotoğraf çekerken asla itiraz etmiyorlar. Girip çıktığınız her yerde, her defasında, elleri göğüs hizasında Namaste diyerek selam veriyorlar. Namaste, Hinduizm de Sanskritçe,“Merhaba”,”Hoşçakal”gibi ifadeleri barındıran bir çeşit selam şekli. Avuç içlerinizi göğüs altında birleştirip, Namaste diyerek karşınızdaki kişiyi selamlamış oluyorsunuz.

***

Yoksulluğa rağmen dilencilik yapan insanlar yok. Ellerinde ya da tezgahlarında ufak tefek incik-boncuk, süs eşyası gibi malzemeler satıyorlar. Burada bol bol pazarlık yapabilirsiniz. Fiyatları çok düşürebiliyorlar. Bir de en satılan şeylerden biri, sesli çanak olarak bilinen Nepal Kasesi.(Singing Bowl)Meditasyon’da kullanılıyor ve dünyanın dönerken çıkardığı ses olarak tanımlanıyor. Bu çanakların bir de titreşimli olanları var. Tıp ve malzeme yetersizliğinde bu titreşimle güç kazanıldığına inanılıyor. İnsanlarda 7 çakra olduğu kabul edildiğinden, bu çanakları da 7 farklı elementin karışımndan imal ediyorlarmış.

***

Ülkede dolaşırken yerlerde ki çukurlar, arapsaçına dönmüş kablo yığınları burada her an dikkatli olmak gerektiğini düşündürüyor. Çöp yığınları yüksek tepeler oluşturmuş. Bunlar yaşayanlar tarafından işe yarar bir şeyler bulmak amacıyla defalarca ayrıştırılıyor. Çoğu yerde maskesiz gezmeye imkan yok.

İlerleyen yıllarda yoksullukla başa çıkılabilir mi diye düşününce, pek olumlu bakamadım. Çünkü, çalışma alanları sadece tarım ve hizmet sektöründe. Sanayi gelişmemiş ve olan kısımda çalışan oranı sadece %6 dolaylarında. Denize çıkışı olmayan bir kara ülkesi oluşu da diğer sebepler arasında. Dünyanın en yüksek dağı Everest, Çin ile birlikte Nepal sınırları içerisinde. Bu da belirli miktarda turizm geliri olanağı sağlıyor.

***

Aslında bu ülkeyi anlatmak için en kısa cümleni kur deseler şöyle özetlerdim; Bu ülkede ölmemek çok zor! Neden mi? Haydi, Namaste diyerek birlikte gezmeye başlayalım o zaman.

Nepal' dair

Nepal’in nüfusu 33 milyon. Budizmin çıktığı bu coğrafya da ilginçtir ki, Budistler azınlıkta. Halkın, %80’i Hindu, %9’u Budist, %4’ü Müslüman ve diğer etnik guruplardan oluşuyor. 2008 yılında Monarşi yıkılmış ve Federal Demokratik Nepal Cumhuriyet’i kurulmuş. Halkın %77’si köylerde ve yerleşkelerde, %23’ü şehirde yaşıyor. Resmi dili Nepalce, ancak burada 122 farklı dil kullanılıyormuş.

Bayrağı dikdörtgen olmayan tek ülke. Üzerinde güneş ve ay’ın yer aldığı alt alta iki üçgenden oluşuyor.

***

Nepal Tarihçesi

Nepal’in yakın tarihine bir bakmak gerekirse kısaca şöyle özetleyebiliriz; 1996 yılından 2006 yılına kadar 13 bin insanın ölümü ile sonuçlanan iç savaşlar yaşanmış. 2001 yılına kadar Nepal Krallığı olarak tanınan ülkenin prensi Dipendra, aralarında kral ve kraliçenin de bulunduğu 11 kişiyi öldürmüş ve sonrasında kendi hayatına da son vermiş. 2006 yılından sonra da meclis kralın yasaları onama yetkisini elinden almış. 2008 yılında Monarşi yıkılmış ve Federal Demokraktik Nepal Cumhuriyeti kurulmuş. Şu anda sol kökenli bir hükümet tarafından yönetiliyor.

***

Dünyanın en ilginç ülkelerinden birine geldiğimi biliyordum ama yine de caddeleri, sokakları gördüğümde kısa bir şok yaşadım. Düzensiz bir şehir, egzoz dumanı nefes almayı engelliyor, korkunç yoğun bir trafik var. Otomobiller, minübüsler ve sayısız motorsiklet yollarda seyir halinde. Ulaşım iyi olmadığından motor kullananların sayısı fazla ve olması gerektiği gibi hepsi kask kullanıyor. Trafik sağdan akıyor.

Sarı renkli, epeyce eski otobüsleri görünce bir anda kendimi Hint filmlerinin içinde hissettim. Hava kirliliği inanılmaz boyutta ve yollarda gezen insanların çoğu maske ile dolaşıyor. Korna sesleri oldukça fazla, fakat cezai uygulamaların başlatılması ile biraz daha kontrol altına alınmış.(alınmamış halini hiç düşünemedim)

***

İlk durağımız Budist tapınaklarından biri olan Swyambhunath Tapınağı(Maymunlar Tapınağı)Burası Katmandu Vadisine bakıyor ve Nepal’deki en eski tapınaklardan. Bu yuvarlak yapılara Stupa adı veriliyor. Tepede budistlere ait bir Stupa var. Nepal’in en büyük Stupası olan Boudhanath’tan biraz daha küçük. Burası her ne kadar budist tapınağı olsa da, birbirlerine gösterdikleri hoşgörüden dolayı diğer inanışlara sahip olanlar da burada mantralarını söyleyerek ibadet ediyorlar.

Kutsal sayılan maymunlar her yerde serbestçe geziyor. Özgürce dolaşmanın keyfini sürüyor, ağaçlarda, motosiklet üzerinde adeta şov yapıp, ilgi topluyorlar. Hastalık bulaştırma ihtimali olabileceğinden dokunmak yasak ve onların dokunduğu şeylere ilişmek de mümkün değil. Bu demektir ki, elinizden herhangi bir eşyanızı alsalar geri almanız imkansız. Aklınızda bulunsun derim.

Bu tapınağa çıkarken epeyce merdiven kullanıyorsunuz. Şehrin görünümü bu tepeden oldukça iyi gözleniyor. Ufak tezgahlarda hediyelik eşya satanlar, ellerinde kolye, süs eşyası, meyve satıcıları da burada fazlaca var.

***

Beni en çok etkileyen yerlerden biri ise, Hinduların cenaze yakma töreniydi. Tören ve yakma işlemi Hinduizm’in en önemli noktası olan Pashupatinath(paşupatina)bölgesinde Bagmati(Batmati) nehrinde yapılıyor. Bu nehir Hindistan’da bulunan Ganj Nehrinin bir kolu ve Hinduizmin en önemli noktalarından. Ölen kişi bu nehrin kenarına getiriliyor ve nehrin kenarında bir sandal ağacı üzerinde bekletiliyor. Bu arada yakınları tarafından buradaki su ile yıkanıyor. Daha sonra ağacın üzerine ıslak saz seriliyor ve ceset kütüklerin üzerine konuyor. Yakılmak üzere ağıtlarla beraber diğer tarafa geçiriliyor.Yaşayan oğlu varsa oğlu, yoksa kardeşi, erkek akrabası yoksa kızı tarafından ateşe veriliyor. Yakıldıktan sonra da nehire bırakılıyor.

Bu nehir, sadece ölülerin kalıntılarını almakla kalmıyor, şehrin bütün çöpünü, atıklarını da alıp Ganj’a götürüyor. Oradan da Hint Okyanusuna dağılıyor.

***

Sadece yılan tarafından sokulup ölenler, ve belli bir yaşın altında kalan bebekler, hamile kadınlar yakılmıyor. Nehrin suyu inanılmaz kirli ve yoğun bir koku var. Buna dayanmak emin olun ki çok güçtü. O arada etrafta dolaşıp cenaze töreni izleyen maymunlara tanık olabiliyorsunuz. Bu işlem sanıldığı kadar ucuz değil, bu yüzden bazı ölüler yakılmadan da nehire atılabiliyormuş. Burada yapılan törenlerde orta ve üst sınıfa aitmiş.

Buraya uzak olanlar öldüklerinde ne yapılıyor derseniz, onlar da öldükleri köyde yakılıyor ve yakınlarda bulunan dereye atılıyor. Son zamanlarda mali külfeti olduğundan gömülenler de oluyormuş.

***

Pashupatinathve Ganj Nehrinin bir kolu olan Bagmati Nehri bölgesini içine alan kısımda, büyüğünden küçüğüne yaklaşık 500 tane tapınak olduğu söyleniyor. Fakat bu tapınakların tamamı kullanılmıyor. Eskiyenin yanına yenisi yapılıyormuş.Tapınak çevresinde falcılar, ve tapınaklarda yaşayan ve Sadu’lar bulunuyor. Sadu’lar kendilerini her türlü dünya nimetlerinden çekmiş, meditasyon ve yoga ile tanrıya ulaşmayı hedeflemiş kişiler. Bir nevi din adamı. Sadaka kabul etmiyorlarmış ama burada bulunan sadular ziyaretçilerle fotoğraf çektirip bahşişlerini alıyorlardı. Her yerde olduğu gibi, iş ticarete dönebiliyor.

Değişik şekillerde duruyorlar, üst kısımları çıplak ve saçları hiç kesilmemiş gibiydi. Vücutları ise rengarenk boyalıydı.

***

Tanrı Shiva’ya(Şiva)adanmış hindu tapınakların bulunduğu yerlerin ortalarında anlamlandırılması güç şekillerle, değişik heykelimsi yapılar var. Linga olarak adlandırılan bu yapılar, erkek ve kadın cinsel organları olarak anatomik unsurlar içeriyor.

***

Nepal’de bulunan en büyük budist tapınağı Boudhanath ise, ilginç yapısı ve değişik şekillerde ibadet eden insanlarla beni şaşırtmaya devam ediyor. Rengarenk bayraklarla süslü bu Budist tapınağı evreni simgeliyor.Üzerinde Buddha’nın uzun burnu ve gözleri var. Burun olarak tasvir edilen şekil aslında Nirvana’ya giden yolu simgelemekte. Basamakların tamamı çıkıldığında sonsuzluğa adım atıldığına dair inanış var. Burada ki ana felsefe ise;”Sakın hiç bir canlıya zarar verme, öldürme! Gittikçe yükselecek ve en son Nirvana’ya ulaşacaksın.”

***

Stupa’nın etrafında 108 adet dua çarkı var. 12 astrolojik burcun 9 ile çarpımı sonucu ortaya çıkıyor. Bu çarkları elleri ile döndürerek tapınağın etrafında 3 kere dönüldüğünde hac vazifelerini yapmış oluyorlar. Bir de küçük tapınak var o da çocuklara adanmış. Yani çocukları koruyan tanrının tapınağı. Özellikle kasım ayında çocuklar buraya getirilip hastalıktan korunmaları için dua ediliyor. Sunak yerlerine de çiçekler, baharatlar bırakılıyor. Amaç; Ruhları doyurmak.

Bu Stupa’nın etrafında Mandala adlı sanatsal çalışmayı yapıp satan atölyeler var. Bu konuda size bilgi vereceğim ilerleyen satırlarda. Buraya özel paşmina ve kaşmir satış mağazaları da mevcut.

***

Durbar Meydanı(Saray Meydanı)ve yaşayan tanrıça Komari’nin tapınağı

Bu meydan yine sayısız tapınakla dolu ve kırmızı tuğla ile ahşap işçiliğinin en iyi kullanıldığı yerlerden. Burası eskiden Nepal’in Kraliyet Sarayı imiş. Taç giyme törenleri burada yapılıyormuş. Katmandu vadisinde bir dönem üç krallık varmış. Bunlar daha sonra birleşmiş ve İngiliz Sarayının olduğu bu yer merkez kabul edilmiş.

İç tarafta İngilizlerden kalma bir saray var. Ancak Nepal’in 2015 yılında 7.9 şiddetinde büyük yıkım geçirmesi sonucunda epey hasar görmüş. Şu anda tadilatı devam etmekte. Kalan kısmı ise bazen seramonilerde kullanılıyormuş. İçeride sembolik olarak ordu kıyafetleri ve bir kaç araba kalmış. Burada ki kapılarda da yine Buddha’nın gözleri resmedilmiş.

***

Saray Meydanının bulunduğu yerde, çok ziyaret edilen bir tapınak daha var. Burası, yaşayan tanrıça Komari’nin ikamet ettiği yer. Önce küçük bir avluya giriliyor ve burası oldukça kalabalık. Komari görünecek mi görünmeyecek mi diye, avluya doluşan ziyaretçilerle birlikte pencerelere bakıyoruz. Bazen kendini göstermediği zamanlar da oluyormuş. İçeriden Komari’nin bakıcılarından olan bir erkek, iki kadın avluya dolan kalabalığı izliyor. Komari, sanırım kalabalığa göre gösteriyor kendini.

***

Buraya giriş ücretli. Ve nihayet yaşayan tanrıça Komari’yi görebiliyoruz. Ufacık bir kız çocuğu ve yüzünün makyajı uzaktan bile farkedilecek kadar yoğun. Tanrıça’nın seçiliş öyküsü şöyle; 2-3 yaşlarında kız çocukları ailelerinin rızası alınarak toplanıyor. Daha sonra hepsi bir dizi dayanıklılık sınavına tabi tutuluyor. Karanlık odalarda bekletiyorlar, ağlayanı, bayılanı geri gönderiyorlar. Değişik psikolojik denemelerden sonra en dayanıklı olan seçiliyor. Bu tanrıça ilk adet görene kadar tapınakta kalıyor. Ondan sonra emekli ediliyor. Bu süre içinde ailesine de, kendisine de hayatlarının sonuna kadar bakılıyor. Emekli edilen tanrıçanın yerine başka bir kız çocuğu geliyor. Ancak emekli tanrıçanın hayatı da bir şekilde bitiyor. Uğursuzluk olarak nitelendirdiklerinden, başlarına bir şey gelecek korkusuyla erkekler onlardan biriyle evlenmeye yanaşmıyor.

***

Bu gelenek nerden geldi bilinmiyor ama bildiğiniz gibi her yüzyılda, her coğrafya da, bizde de olduğu gibi harem diye bir bölüm mutlaka bulunmuştur. Rivayet o dur ki, geçmiş yıllarda bir kral 12-13 yaşlarında bir kızı haremine alır. Tecavüz sonucunda kız ölür ve toplumda infial yaratma korkusu ile ona benzeyen başka bir kız çocuğu bulunur. Böylece ölen kızın tanrıça olduğu var sayılmış ve hala bugün bile yaşadığına inanmaktalar. Yaşayan tanrıça hikayesi belki de o günden bugüne devam ediyordur, kim bilir?

***

Nepal’de Eğitim

Yerel rehberimizin verdiği bilgiye göre, burada okul öncesi eğitim 2.5 yaşında başlıyor, “Kinder Garden”adı verilen okullarda devlet tarafından ücretsiz eğitim veriliyormuş. Bu kadar fakirliği görünce bana her ne kadar inandırıcı gelmese de, söyleneni kabul etmek durumundayım. Sadece Katmandu’da 7 milyon kişi var. Sınıflar çok kalabalık ve eğitim kalitesi düşük. Bu nedenle özel okullar burada da devreye girmiş. Üniversitelere sınavla giriliyor ancak sonrasında malum ”diplomalı işsiz”ünvanı kazanıyorlar. Üniversiteden mezun olanların %40’ı işsiz.

Örneğin tıp eğitimi alan bir öğrencinin 6 yıllık eğitimi için yaklaşık 36 bin dolar’a ihtiyacı var.(Bu arada ülkenin Gayrı Safi Milli Hasılası 400 dolar)O parayı temin edip mezun olabilenler ise özel hastanelerde çalışarak bunu geri kazanmayı planladıklarından, köylerde doktor bulmakta sıkıntı yaşanıyor. Katmandu’da sadece bir devlet üniversitesi bulunuyor. 5 adet’te özel üniversite.

Not; Gezimiz 2.bölüm ile devam edecek...

Şimdilik,

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi