Düzen değişmiyor

Toplumun psikolojisi alt üst. Sokaklarda görülen uygunsuz görüntülerin, çırılçıplak soyunup yollarda gezenlerin ruh hallerini anlamak mümkün değil. Ne oluyor insanlara?

Geçim zorluğu, yoksulluk sınırı altında kalan ücretler, günden güne giderek artan, kadına, hayvana, çocuğa şiddet haberleri akıp gidiyor. Bütün bu sorunlardan kaynaklı olarak da ülkeyi terk etmek isteyen gençlerin sayısı günden güne artıyor. Özellikle de sağlık sektörü çalışanları... Hem gelir adaletsizliği, hem de sağlıkçılara uygulanan şiddet olayları onların ülkelerinden vazgeçmesine neden oluyor.

***

Can Yücel’in satırlarını okurken düşünüyorum; “vay be diyorum.O zamanlar da da kimse hoşnut değilmiş...”

Bu günlerde herkes gitmek istiyor/ Küçük bir sahil kasabasına / Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…/ Hayatından memnun olan yok/ Kiminle konuşsam aynı şey…”

Devamında da şöyle yazmış üstad; “Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı. Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karşılığı bir ömür yani…Ne saçma…”

***

Gençlerin bu kadar umutsuzluk hissetmelerini anlıyorum. Ancak onlara bu umudu veremeyenleri de içten içe kınıyorum.

Cep telefonunu varlık göstergesi sayan, arkadaşları ile bir kafede oturup kahve içmelerini fuzuli harcama olarak nitelendiren, flörtün ahlaksızca olduğunu düşünen insanların da fazlasıyla çok olduğu bir ülkeden gitmek istemeleri çok anlaşılır bir durum.

Eğitimli gençlere fazlasıyla ihtiyacımız varken “giderlerse gitsinler” demelerini de asla anlamıyorum.

***

Yakın zamanda yaşanan küresel salgın sonrasında, sağlıkçılara, araştırma yapan bilim insanlarına ne kadar ihtiyacımızın olduğunu kavramış olmamız gerekmez miydi?

Hani olası bir salgın durumunda erken önlem almak adına, daha fazla araştırma merkezi, daha fazla bilim adamı yetiştirmeyi öncelikli amaç olarak düşünüp, kaynak yaratılamaz mıydı?

Neden kendi ekonomik, sağlık politikalarımızı oluşturamıyoruz da, dünyanın ileri ülkelerinin çözümlerine muhtaç oluyoruz?

Düzeni neden değiştiremiyoruz?

***

Gençlere seslenmek imkanım olsaydı şöyle demek isterdim; “Gidin, araştırın, okuyun, şartlarınızı, sınırlarınızı zorlayın ama edindiğiniz bilgi ve tecrübeleri gelin ülkenizde kullanın. Kalmak isterseniz de ileride uzaktan ülkenize bakıp, “ah güzel ülkem bu durumda olmamalıydı. Keşke ülkemi daha yukarılara çıkarmak için orada mücadele verseydim.” diyerek pişmanlık duymayacağınızdan emin olun. Düzeni siz kurun!

Nazım Hikmet’in vatanına hasret olduğu zamanlarda yazdığı şu satırlar aklınızda bulunur belki;

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor - Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni / ve de uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa, taş maş da istemez hani...”

***

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi