Ziya Şakir Yılmaz

Ziya Şakir Yılmaz

En yakın dostumuz

Hayattaki en yakın dostunuz kim?
Anneniz veya babanız mı? Eşiniz, çocuğunuz yoksa arkadaşlarınız mı?
En yakın dost ne demek? diye sorabilir; dost zaten yakın kimse değil midir, uzak dost olur mu? diye karşılık verebilirsiniz. Hayır, böyle sormayı özellikle tercih ediyorum çünkü bu sözcük arkadaş, yar anlamlarının yanında sevmek ve hoşlanmak manalarını da içinde taşıyor. Çok sevmek olduğu gibi bir şeyi veya birini az sevebiliriz de…

* * *

Bugün sizi iyi biriyle; yaşamınızdaki tüm sorularınıza doğru, dürüst cevabı verecek bir kişi ile tanıştıracağım.
O öyle biri ki siz gülerken ağlamaz, siz ağlarken o gülmez; siz korkarken korkar, sevinirken sevinir, mutluyken sizinle birlikte mutlu olur. Siz eksildiğinizde eksilir, arttığınızda artar. Sizi hiç yargılamaz; her şeyi yiyip-içip sizinle kilo alır, birden bire sağlıklı beslenmeye karar verdiğinizde sizinle beslenir.
Endişelendiğinizde, umutlandığınızda sizinledir. Âşık olduğunuzda veya ayrılık acısı yaşadığınızda sizden ayrı değildir. Sizi size en güzel gösteren, en doğru yansıtan, en iyiyi her zaman söyleyen bir dosttur o.
Hatırladınız mı kim olduğunu?
Öyleyse unutanlar için hatırlatayım, bilmeyen için söyleyeyim, ilk kez duyacak ve görecekler için sizi tanıştırayım: AYNALAR.


Evet, aynalar bizi bize, en iyi, en doğru, en sağlıklı gösteren; olduğumuz gibi, yalansız, -mış gibi yapmadan yansıtan bir dostumuzdur.
 


“Ne ararsan kendinde ara”

Hacı Bektaşi Veli
 


Unutulmuşlar arasında olsa da aynanın kültürümüzde özel bir yeri vardır. Özellikle sevgiliye ayna hediye etmek. Osmanlı kültürüne bağlı bu geleneğe göre böyle bir armağan vermek kişiye “Sana senden daha güzel bir hediye bulamadım” anlamına gelmektedir. de diyorum ki size sizden daha iyi bir dost yoktur ve bunu gösteren aynalardır.

Hayattaki başarısızlıklarınızın, mutsuzluğunuzun, iş hayatında hak ettiğiniz konumda olmamanızın sebeplerini mi arıyorsunuz? Yoksa neden geçim sıkıntısı çektiğinizi, boşanma nedenlerinizi, daha iyilerini hak ederken azla yetinmek zorunda kalışlarınızın nedenlerini mi? Kimin yüzünden iflas ettiğinizi, daha iyi eğitim almanızın, yabancı dil öğrenmenizin önüne nelerin veya kimlerin geçtiğini mi bilmek istiyorsunuz? Bu yazdıklarımın ve dahasının tersine tüm başarılarınızın, iyiliklerinizin, hayata kattığınız güzelliklerinizin baş sorumlusunu mu görmek istiyorsunuz?
Yapmanız gereken tek şey içtenlikle AYNAYA BAKMANIZDIR.


"İyiyi ara, güzeli ara, doğruyu ara
ama kusuru arama."

Mevlana


Bu haftaki yazımda bir farkındalık yaratmak için aynalardan yola çıkmayı seçtim. Konumuzun özü ise…

Bazen başımıza hiç beklemediğimiz, tahmin etmediğimiz bir olay geliyor. Hemen sorgulamaya başlıyoruz. Allahım bu neden benim başıma geldi? Kimin yüzünden oldu? Ya patronumuz, ya müdürümüz, ya iş arkadaşlarımız, çalışanımız, annemiz, babamız, eşimiz, ortağımız… Hatta politika, döviz, korona virüsü… Liste uzayıp gidiyor. Dikkat ederseniz çözüm için önce suçlu, sonra suçu arıyoruz. Bu kötü kokular nereden geliyor diye komşulara gidiyor, sokaktan, caddeden geçen insanları gözlüyor, onların peşinden ilerliyor ve gittikçe evimizden, kendimizden, özümüzden uzaklaşıyoruz. Oysa gerçek tüm çıplaklığıyla bizimle birlikte hareket ediyor fakat bunu görmek için aynaya bakmamız gerekiyor! Söz konusu kokular aslında evimizden yükseliyor.

Şu andan itibaren ne ile ilgili sorun yaşıyorsanız, bir aynanın karşısına geçin, işaret parmağınızı aynaya doğrultun ve şu soruyu sorun “Bu durumda olmamın sorumlusu kim?”
O an sorularınızın tüm yanıtlarını göreceksinizdir. Aynalar içsel ve dışsal dünyamızı bize tüm gerçekliği ile yansıtmaktadır.
 


“Aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız gerçekleri öğrenmişsinizdir.”
V. For Vandetta (2005) filminden



Başarı ve mutluluk yolculuğumuza her şeyi olduğu hali ile kabullenerek başlayalım; hayatımızda şu ana kadar başınıza gelen bütün olumsuzlukların, sıkıntıların ve mutsuzluk yaratan her şeyin sorumlusu biziz. Bütün başarıların, güzel yaşanmışlıkların, mutlulukların da sorumlusu ve yaratıcısı biziz. Suçu ve suçluyu ya da kusuru dışarıda aramak bizi kendimizden uzaklaştırır. Aslında ne suç vardır ne de suçlu. Sadece olan vardır. Olanı gördüğümüzde ise kendimize, özümüze yakınlaşırız. Her ne oldu ve olmaktaysa tek sorumlusu kendimizden başkası değildir.


 

Hayatta iki şeye güveniyorum.
Biri aynaya baktığımda gördüğüme,
diğeri yukarı baktığımda göremediğime.”

Sagopa Kajmer


Bununla ilgili bir hikâye anlatmak istiyorum.

Adamın biri doktora gitmiş. “Doktor Bey karım artık iyi duyamıyor ama bir türlü gelip size tedavi olmayı kabul etmiyor. Ne yapabiliriz?” diye sormuş.

Doktor, ne kadar mesafeden duyamadığını sorunca, Adam, bilmiyorum diye yanıt vermiş. Doktor da bir yöntem tavsiye edip, evinde uygulamasını söylemiş.


Adam, karısı mutfakta iken yaklaşık 10 metre mesafeden “Hanım bugün yemekte ne var?” diye sormuş. Karısından ses çıkmamış. Adam 2 metre yaklaşıp aynı soruyu sormuş, eşinden yine ses gelmemiş. Birer metre daha metre daha derken mutfağın kapısına kadar gelmiş ve yemekte ne olduğunu sormuş. Kulağının dibine kadar yaklaşmış ve “Hanım yemekte ne var?” yine sormuş, Karısı cevap vermiş; “Altı defadır söylüyorum ya yemekte tavuk var diye.”


Sürekli kusuru, eksikliği, suçu-suçluyu, sorumluyu dışarıda arıyoruz fakat sorun bizde olabilir mi diye soruyor muyuz? Etrafta insanların bir takım şeyleri yanlış yaptığını düşünüyoruz peki kendimiz doğruyu ne denli yapıyoruz? Ne zaman her şeyin sorumluluğunu üzerimize almaya başlayacağız, ne zaman gelişim alanlarımızı keşfedip kendimize yatırım yapacağız işte o zaman hayat çok daha kolaylaşacak ve kapılar açılmaya başlayacak.

“Kuş, konduğu dalın kırılmasından korkmaz. Onun güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır” sözünü pek severim. Ne yaptığının ve yapabileceklerinin bilincinde olan, kendine güvenen insanın önünde hiçbir şey duramaz. Bugün ilk adımı atın ve kendinize inanmakla yola çıkın. Biz ne isek dünya o’dur. Nasıl bir dünya görmek, nasıl bir dünyada yaşamak ve çocuklarımıza nasıl bir gezegen bırakmak istiyorsak bu bizim nasıl göründüğümüzle değil, nasıl olduğumuzla ilgilidir.

Bugün güne başladığınızda aynanın karşına geçin ve kendinize kim olduğunuzu sorun. Sadece siz olduğunuz için, özel hiçbir şey yapmadığınız halde kim ve kimler sizinle ortak olur; işini, hayatını birleştirir? Sadece siz olduğunuz için kim veya kimler sizin sattığınız bir ürünü düşünmeden satın alır, başkalarına tavsiyede bulunur? Sadece siz olduğunuz için kim veya kimler sizinle birlikte yola çıkmaya koyulur? Sadece sorun…
Ve bugün üç insanın hayatına dokunun. Onların yaşamında fayda görecekleri, tebessüm edecekleri bir iğne ucu kadar dahi olsa temasta bulunun, değer katın. Buna bir kedinin başını okşamayı da dâhil edebilirsiniz.
Ve günün sonunda bir kez daha aynanın karşına geçin, bir kez daha kendinize kim olduğunuzu sorun. Aynalar sadece gerçekleri söyler; siz hissettiğiniz kişisiniz. Kendi aklınıza, kendi kalbinize ne denli dokunursanız dünyanın aklına ve kalbine de o denli dokunmuş olursunuz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Şakir Yılmaz Arşivi