Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Ergenekon dosyası bitti mi?

Dün tarihin birinde güçlülerin/haramilerin kendi aralarında belli kural ve kaidelerin işlediği ama yine de çözüm olmadığında savaş, katliama ve yıkımların yaşandığı dönemde devletin kuralları yeni başlıyordu. Sevgili Doktor Hikmet’in dediği gibi Helen, Roma ve Bizans’tan aldığı kurumsal anlayışı Arap kültürüyle harmanlayarak İlmiye, Kalemiye ve Seyfiye sınıfı diye üçe ayırmıştı. İlmiye Şeyhülislam, kadı ve kazasker; Kalemiye defterdar, mültezim, reisülküttap ve nişancı; Seyfiye askeri ve güvenlik yani beli silahlı olarak görev yapmaktaydı, şimdikilerinde bundan farklı yok.
Her iktidara gelen bu üçlü güce kendi adamlarını yerleştirir. Uzun süre iktidarı elinde bulunduran bu üçlü ile devletin işleyişini kendi çıkarları temelinde yönetir. Bazen kurulu düzenin genel işleyişi her iktidara gelen ile biçim değiştirmez bu nedenle saydığımız üçlüden birini mutlak yanına yedekleyerek diğerlerinin işleyişline ket vurur.  Ülkemizin son yüzyıllık tarihinde toplumda ağır sorunlar bırakan 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbelerinin etkileri hala devam etmekte. Özellikle 12 Eylül 1980 insan haklar, temel hak ve özgürlük, çalışma yaşamı, emek mücadelesinin üzerinden silindir gibi geçti. Seyfiyeyi elinde bulunduran güçler ilmiye ve kalemiye yönetimine de kendilerine yakınları yerleştirdi. Devlet tüm kurumlarına sormayan, sorgulamayan ve biat edenleri doldururken eğitimin içi boşaltılıp hurafeler dolduruldu. Kendileri gibi düşünmeyen sorgulamayan nesiller yetiştirildi. Okul, iş ve toplumsal yaşamda sıra ve masa arkadaşlıkları dostluk ve yardımlaşma gitmiş birbirlerinin kuyusunu kazan saygısız, sevgisiz ve kibirli kişiler yaratıldı.
İktidarı elinde bulunduran güç devletin tüm kurumlarını ağzından çıkacaklara bağlamak için işleyişini değiştirdi. Engel olabilecek kurumların bir kaçına da ya kumpas kurdu ya da çamur attı. Kurulu sistemde gemisini yürütüp çarkını döndürenler 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde yanı başında olanlara seyirci kaldılar ve “bana bulaşmasın” diye gözlerini kapattı. Oysa 1930’lu yıllarda Hitler Almanya’sın da yaşanan katliamlara bir papazın sözleri ile anlatırsak, “ilkin komünistleri alıp götürdüler kimini kurşuna dizdiler kimilerini de toplanma kamplarına gönderdiler, sonra sosyalistleri, sosyal demokratları, muhalifleri aldılar sıra biz dindarlara geldiğinde benden başka kimse yoktu” dedi. Ülkemizde biz buna “sarı öküz vakası” deriz.   
Devleti yönetenler soran ve sorgulayanın kırıntısına bile tahammülü yoktu. Var gibi görünenleri de bölmek zor olmadı, kimine koltuk kimine “akil adamlık” kimilerine de ihaleler verildi karşı çıkanlara da aba altından sopa gösterildi. Bazen bu yetmeyince omuzu kalabalık, beli silahlı ve yakası kalkık kim varsa çamur atarak çirkefleşerek haklarında yasal işlem başlattı ve bilinen adıyla “Ergenekon dosyası” oldu. 12 Mart ve 12 Eylül de sorgulanan, yargılanan ve ailelerine burun kıvıranlar işkence, baskı, insan hakları, temek hak ve özgürlüklerin ihlali kendilerine yapıldığında dile getirmeye başladı. Oysa 12 Mart ve 12 Eylül’e karşı duruş sergileselerdi ülke bu duruma gelebilir miydi? Hoş ilgili kişilerin dosyaları düştü peki kendilerini yargılayan zihniyet ile hesaplaştılar mı dahası bunların büyümesine yardım eden 12 Eylül ile hesaplaştılar mı? 
Ergenekon ve benzer davası yürütülürken 12 Eylül ile Hesaplaşma davası 12 Nisan 2019 da sonuçlandı. Ülkenin koca yargısı 12 Eylül askeri faşist darbesini iki generale bağladı ve onlarda ölünce dava düştü.  40 yıllık zaman dilimi içinde kökü dışarıda NATO, IMF ve Dünya Bankasına bağlı olanlar ve ondan sebeplenen güçler yargılanmadı. Kökü içeride olan ve bu askeri faşist darbelerden sebeplenen devlet görevlisinden iş insanına hatta çalışanların sendika yöneticileri de yargılanmadı.
Ergenekon dosyası kapandı ama onların yeşerip büyümesine sebep olan 12 Eylül askeri faşist darbe yapanlar ile irili ufaklı yöneticileri yargılanıp toplum adına ceza verildi mi hesap soruldu mu? Topluma ve bireye yapılan zalimliğin hesabı “dosyanın düşmesiyle” bitti mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi