Ev sineması

Biraz eskilere gidip, televizyonun tek kanallı dönemlerinin Pazar sabahlarını hatırlar mısınız? O günlerde kovboylar, vahşi batıyı konu alan filmler gösterilirken, kahvaltı sofrasını terkedemezdik bir türlü. Bu hafta neler izleyebilirim diye filmleri araştırırken, The Rider(Binici)adlı filmin tanıtımını gördüm. Uzun zamandır izlemediğim bir türdü ve o eski günleri de yad ederek filmi açtım. Pazar sabahlarının kızarmış ekmek kokusu geldi birden burnuma...

            ***

Bu hafta sonu yine evdeyiz. Sinemalar uzun zamandır perdelerini açmıyor. O halde buyurun ev sinemasına...

            ***

THE RİDER(BİNİCİ)

Vahşi Batı’da yaşayan usta bir at binici ve eğiticisinin hikayesi anlatılıyor filmde. Brady Jandreau, Tim Jandreau, Lilly Jandreau gibi oyuncuların rol aldığı, 2017 yılı yapımı filmin yönetmeni, Chloe Zhao. İMDB’den 7.4 puan almış.

Brady, bir rodeo sırasında başına darbe almıştır. Bundan sonra ata binmesi yasaklanmıştır. Amaçlarını yitiren Brady’nin kendi içinde yaşadıklarını anlatıyor. Film biraz yavaş geçse de, bence izlenmeye değer. Filmin ana temasını oluşturan cümleler şunlar; “Hepimiz için bir amaç var”, “Hayallerinden vazgeçme!”

            ***

Netflix bu yıl bir sinema filmi çekti. “Midnight Sky”.

Başrolde George Clooney adını görünce es geçemezdim. Ayrıca filmin yönetmenliğini de üstlenmiş. Lilly Brooks-Dalton’un,“Good morning, midnight”adlı kitabından uyarlanmış. Konusu; Kuzey kutbunda yaşayan gökbilimci Augustine(George Clooney), gökyüzünü inceleyebilmek için dünyanın uzak noktasında yaşamaktadır. Tahmin edeceğiniz gibi bu bir bilim kurgu, uzay filmi. İzlemek isterseniz, 2049 yılına ışınlanacaksınız. Bu tür filmlerden hoşlananlar belki göz atmak ister ancak, ben bu filmi de, 2049 yılını da pek sevmedim. Hemen kendimi ait olduğum zamana döndürdüm. Nereye mi? 2019 yılına....

            ***

TOGO

Biyografik- Dram türünde  bir film olan Togo’nun yönetmeni, Ericson Care. 1925 yılında, Alaska’da bir şehirde geçiyor hikaye. Willem Dafoe, Julianne Nicholson, Christopher Heyerdahl başrollerde.

Şehirde difteri salgını başlamıştır ve çocuklar birer birer hastalanmaktadır. Serumların bu şehre bir an önce getirilmesi gerekmektedir. Köpek eğitmeni olan Leonhard Seppala’dan yardım istenir. Seppala, köpeği Togo ile 1030 km’lik yola, zorlu hava koşullarına rağmen gitmeyi kabul eder. Kar ve fırtına devam ederken, çok zor bir yolcululuğa çıkarlar. Film biraz duygusallık içersede, dram sahneleri çok hafif aktarılmış.

Bu film hakettiği değeri bulmuş ve İMDB’den 8.1 puanı almış.

            ***

Şimdi sırada, sevip sevmemek arasında kaldığım bir film var.  Adı;”BACURAU”. 

72. Cannes film festivalinden jüri ödülü almış. 2019 yapımı olan film, Brezilya-Fransa ortak yapımı.

Yönetmeni; Juliano Dornalles. İki saatten fazla sürüyor ama eğlendiğim ve düşündüğüm yerler de olmadı değil.

Türü; Gizem-Macera olarak sınıflandırılan filmi neden sevmediğimden bahsedeyim önce. Filmin konusunda, 95 yaşındaki büyükannesinin ölümü üzerine, Brezilya’nın, Bacurau adlı kasabasına gelen bir kızdan bahsediliyor. Ancak kızın gelişinin kasabaya ve filme en ufak katkısı yok. Fakir bir kasaba olan Bacurau’da, içme suyu temin edememe sorunu var. Ancak suya ulaşmak öncelikli değil filmde. Vurgulamak istediği konular epey dağılmış.

Şimdi sevdiğim ve eğlendiğim yerlerinden bahsedeyim; Burası fakir bir kasaba. Ama kendi şartlarında yine de eğlenebiliyorlar ve mutlular. Buranın bir belediye başkanı var. Seçimler yaklaşırken, oy istemek için ziyarete geliyor. Kasabanın girişinde bekleyenlerin haber vermesi ile beraber, kasabalı evlere giriyor ve  protesto amaçlı sokakları boşaltıyor.

Başkan elinde megafon, dışarı çıkmaları için yalvarıyor. Rüşvet dağıtıyor.

Aynı bizim seçim zamanlarında olduğu gibi;”yapacağız, edeceğiz gibi cümleler yükseliyor. Haaa, bu arada şarkılı türkülü bir kampanya aracı da var. Tam olarak şu cümlelerle hitap ediyor kasabalıya;”Geçmişin farklı olduğunu biliyorum. Ama bugün size açık kalple geldim. Size her türlü güzelliği getiriyorum. Okul kitapları ve en iyi kütüphaneye sahip olma sözü veriyorum. Gıda malzemesi ve ilaçta getirdim. Yeni dönemde daha çok kenetleneceğiz, vs.. vs...”

Tanıdık geldi mi? Gelmiştir elbet ancak, burada bize uymayan şeylerde var! Mesela halk, vaad edilip tutulmamış her sözün arkasında duruyor, ve şöyle cevap veriyor; “Yalancı kıçını da al, buradan defol!”, “dolandırıcı, suyu serbest bırak”, “pislik...”

Bir de beni hoşnut eden ne oldu biliyor musunuz? İnsanlar o kadar yoksulken, ilaç, içme suyu bulamıyorken, kütüphane ve kitap derdine düşmüşler! İnsan düşünmeden edemiyor elbet!

Film sadece yetişkinler için, onu özellikle belirtmek isterim. Çünkü, bu kasabada insanlar biraz serbest. Cıbıl cıbıl gezebiliyorlar ve cinsel hayatlarını çok özgür biçimde yaşayabiliyorlar.

 ***

Filmi sevip sevmediğime karar veremediğimi söyledim ama, en uzun yorumu da bu filme yaptım sanırım.

Ben izlediklerimi sizinle paylaştım, umarım keyifle izlersiniz.

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi