Evde kal sağlıklı kal Türkiye

Yukarıdaki başlığı slogan olarak yurdum insanına bir kez daha buradan anımsatmak istiyorum. Şimdi evde kalırsam öyle olur böyle olur vs vs diyeceksiniz. O zaman temizliğinize aşırı özen göstereceksiniz.Yeterli mi? Yetmez ama bu mücadeleye bir nebze olsun katkı sağlar. Vaka ve ölüm sayısı çığ gibi büyüyor. Bunun büyümesinde ana madde biz yurdum insanlarıyız. "AIDS salgını" başladığında "Türke bir şey olmaz. Bize işlemez" diyebilen toplumun bu hale düşmemesi sürpriz olurdu. Olmadı.Şimdi bu işin içinden nasıl çıkarız diye kara kara düşünüyor. Hergün vaka sayısını ölüm sayısını pür dikkat bekliyor izliyoruz. Ama o sayılarda hep bizden birileri olduğunu da ancak ateş ocağa düştüğünde anlıyoruz.
Zor günler başladı
Bence önemli bir fırsatı kaçırdık. Artık İtalya gibi olup oradan ülkemizi geri döndürmeğe bakacağız gibi geliyor. Aksini düşünmek te istemiyorum. Bugün gönüllü karantinamda 18.gün tamamlanıyor. Evde kalmaya devam edeceğim. Biliyorum iç dünyası insanı zorluyor ama sağlığım için de bunu yapmak çevremdekilere önermek ve olanaklı ise yaptırmak zorunda olduğumu biliyorum. O halde "Evde Kal Türkiye", "Evde sağlık var" diyorum.
Belirlenen vaka ve ölüm sayımız her gün hızla artıyor. Bence önlem almakta yani sosyal izolasyon sağlamada geri kaldığımız için bu felaketi de önlemekte söndürmekte bayağı zorlanacağız. Bence bu yaz ayları da kaybedilmiş bulunmaktadır. Elbet istemiyor hiç kimse böyle bir şeyi ama görüne köyün de kılavuza gereksinmesi yok.
Ders almalı, cesur olmalı
Türkiye’nin bu salgın hastalığın yarattığı sonuçlardan ders alıp almayacağını zaman gösterecek. Eğitimi ve sağlığı hem piyasaya, hem de akıl ve bilimdışı odaklara devretmenin korkunç sonuçlarıyla yüzleştikçe, ulus devlete, sosyal devlete, kamuculuğa, toplumcu, halkçı politikalara, planlamaya, üretim ekonomisine yönelip yönelmeyeceğimizi, önümüzdeki günlerde daha çok tartışacak halkımız.
Her eşitllik adalet değildir  
Haberlerde, yorumlarda, sosyal medya paylaşımlarında koronavirüsün zengin - fakir ayrımı yapmadığı, tüm insanları eşitlediği belirtiliyor. Doğru. Gelişmiş ülkelerin liderleri de, film yıldızları da, yüksek ücretler karşılığında forma giyen ünlü futbolcular da, İngiltere ve Monako prensleri de hastalığa yakalandılar. Bu yönüyle eşitlik söz konusu. Peki, ya adalet? Her eşitlik, mutlaka, kaçınılmaz olarak, ille de adalet doğuruyor mu? Hayır.
Hastalığa yakalananlarda varsıl - yoksul ayrımı olmasa da, işin içine tedavi girdiğinde eşitlik söz konusu mu? Hayır. Hastalığa yakalanan herkes, gelişmiş sağlık hizmetlerine erişmede eşit mi? Hayır. Herkesin kendini karantinaya alacak, karantina koşullarında hayatını sürdürecek maddi gücü var mı? Hayır. Değil 15 gün, 20 gün, tek bir gün bile işe gitmese, evine ekmek, çocuklarına süt götüremeyecek milyarlarca insan olduğunu düşünmeden, “herkes kendini karantinaya alsın”, “herkes kendi OHAL’ini uygulasın” demek gerçekçi mi? Hayır. Salgın hastalık nedeniyle, son birkaç hafta içinde işini kaybeden emekçilerin, kısa süre içinde iş bulma ihtimali yüksek mi? Hayır. Emekçilerin, evlere sipariş götüren kuryelerin, marketlerde çalışanların, temizlik işçilerinin, güvenlik görevlilerinin, toplu taşıma araçlarının şoförlerinin, inşaat işçilerinin, madencilerin işe gitmeme lüksü var mı? Hayır.
Krizi fırsata çeviren sektörler de olacak
Salgın hastalığın sarstığı sektörler ve şirketler olduğu gibi, önünü daha da açtığı sektörler ve şirketler de olacak. Örneğin; bilişim sektörü, teknoloji şirketleri, ilaç endüstrisi, internet üzerinden satış yapan firmalar... Mesela halihazırda 798 bin kişinin çalıştığı Amazon, 100 bin yeni çalışan alacak. Belli, daha da büyüyecek. Son yıllarda dünyanın en zenginleri listesinde hep üst sıralarda olan, birkaç yıldır otomotiv, demirçelik, petrol, silah devlerinin sahiplerini geçen bilişim ve teknoloji şirketlerinin sahipleri, servetlerini katlayacaklar.
Bu açıdan bakıldığında, küresel ölçekte zengin - fakir farkı, servet - sefalet uçurumu değişmeyecek. Dünyanın en zengin 8 kişisinin toplam serveti 400 milyar dolardan fazlayken ve de dünyanın en fakir 3.6 milyar insanının toplam servetine eşitken, koronavirüs salgını, bugünden yarına gelir dağılımı adaleti sağlamayacak. Kişisel servetleri 100 milyar doları geçen süper zenginler, paralarını yoksullarla, emekçilerle, ezilenlerle, mazlumlarla paylaşmayacaklar. Bir lokma - bir hırka felsefesini benimseyip mütevazı bir hayata başlamayacaklar.
Sözün özü; geleceğe hazırlanırken; emekten, eşitlikten, adaletten, haktan, ezilenden yana bir dünya için çalışırken; vicdani, ahlaki, insani değerlerin altını çizerken; buna ulaşmanın yoğun bir çaba gerektirdiği unutulmamalı. Salgın geçtikten sonra, hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması için, yoğun bir akıl, bilim ve emek seferberliği başlatmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi