Ey Egeliler

Milattan Önce 5. yüzyılda hüküm sürmüş Likyalılar, Roma ve Bizans gibi imparatorlukların yaşam kalıntılarıyla karşılaştığımız bu topraklara insan, ömründe bir kere de olsa gitmeli. Bu toprakların tarihini iyi bilen bir rehberden dinleyerek gezmeli. Gitmişken de mavi ve yeşilin kesiştiği bu eşsiz doğa güzelliklerine sahip bölgede tatil yapmayı da ihmal etmemeli.

Peki Likyalılar’ın bizim atalarımız olduğunu biliyor muydunuz?

İşte size ispatı; Tıpkı bizler gibi Likyalılar da bağımsızlıkları için yaşamış hatta bu uğurda yine tıpkı bizler gibi ölmeyi göze almış bir millettir.  

Likyalılar Ksantos’ta düşmana teslim olmamak için topluca intihar edip, büyük bir direnişe sahne olmuşlardır. Likya üzerine önemli araştırma ve kazı çalışmalarına imza atan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Nevzat Çevik’in kitabında Likyalılar’ın Harpagos’un ordusuyla Ksantos düzlüğünde karşılaştığını ve yiğitlikleriyle savaştıklarını yazar. Ancak bu savaşta büyük bir güce sahip düşman ordusu karşısında bir avuç Likyalı olarak yenik düşerler. Kendilerini kapattıkları vatan topraklarında eşlerini, çocuklarını, değerli mallarını ve kölelerini kaleye toplar, ateşe verip yakarlar. Erkekler de vatan uğruna ölüm andı içip savaşarak ölürler. Tıpkı Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedef gibi ‘Ya İstiklal, Ya Ölüm’ diyerek vatanlarında özgürce yaşamak için ölmüş, verdikleri bağımsızlık mücadelesi örneği ile tarihe adlarını altın harflerle yazdırmış bir millettir.

Bugün bu bölgemizin eşsiz koylarında denize girerken, sahilde güneşlenirken  ‘kaya mezarlarını, yaşam alanlarını, ibadethanelerini görüp tarihte mistik bir yolculuk yapıyor, yüzyıllar öncesinden verdikleri bu onurlu mücadeleleriyle de kendinizden bir parçayı buluyorsunuz.

Tüm bu tarihle iç içe sokakların, caddelerin, beldelerin içinde dolaşırken Ege esnafıyla da yollarınız kesişiyor. Esnafı ve işletmecileri için Anadolu’nun büyük bir bölümünü gezme fırsatı bulmuş biri olarak tıpkı Anadolu insanı gibi çok misafirperver, bonkör, gözü tok demeyi isterdim. Anadolu’nun gözü tok, gönlü bol insanları buz gibi ayranı sofraya sürahiyle getirir, masaya getirdikleri ikramlıklarıyla nerdeyse ana yemeğe yeriniz kalmaz. Oysa Ege’de yarım litrelik markette ortalama 1 liraya satılan suları dahi fahiş fiyatlarla satmayı kendilerine destur edinmiş eşi bulunmaz bir toplulukla karşılaşırsınız.

Otelde dahi bir arıtma düzeni kurup en azından masalara yemeklerde 1’er litre su ile misafirlerini Allah’ın suyudur, berekettir diyerek karşılamayı düşünmemiş olmaları aynı toprakları paylaştığım insanlar adına üzücü. Bu kadar aç gözlü olup, nerdeyse çöl sıcağında kavrulan insanları ‘o muhteşem koyları nasılsa gezmeye geldiler karşılığını ödesinler’ anlayışı ile sağmaya kalkmanın bedelini maalesef korona belasıyla tüm dünya olarak ödüyoruz. Tüm insanlığa verilen olağanüstü bir mesaj ile karşı karşıyayız. Aç gözlü değil tok gözlülüğün bizi kurtaracağını görmezden gelmek bu bölgenin insanlarına hiç yakışmıyor gerçekten. Her yıl ülkemizin cennet köşelerinde tatil yapmak için ülkemize gelen milyonlarca turistten ticaretin etik kuralları çerçevesinde kazancını yüksek tutabilirsin tabi ki. Ancak yerlisi de bir, yabancısı da bir diyerek şirazeyi kaçırdığın aynı vatan toprağını paylaştığın bizlere göstermediğin misafirperverlik ‘bir kere geliyor, kazıklıyım’ anlayışınla seni birgün oralarda yapayalnız bırakacaktır bilesin.

İlkeli Söz; Hayattaki en güzel şey birinin ya da birilerinin tüm kurslarınızı bilerek sizi hayatınızda tutmak için vazgeçtikleridir...
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlke Duyan Arşivi