Ecdat yadigarı beton altında
Fatih'te 250 yıllık tarihi çeşme üzerine inşa edilen bina görenleri hayrete düşürdü. Tarih araştırmacısı Mehmet Dilbaz, "Bu yapı gibi İstanbul'da tahribat altında kalmış, üzerine bina yapılan pek çok çeşme var. Bunun gibi İstanbul'da toplamda ecdat yadigarı bir dönemler 10 bine yakın çeşme olduğu, şu an kayıt altında bin 200 tane çeşme olduğunu biliyoruz" dedi.

İstanbul'un pek çok noktasında, özellikle Tarihi Yarımada'da sayıları bir hayli fazla olan tarihi çeşmeler, günden güne bakımsız kalmaları ya da tahribata uğramaları nedeniyle yok oluyor. Üstelik bu, Cumhuriyet Dönemi'nde rastlanan bir durum değil. Yapılan araştırmalara göre çeşmelerin makus talihi, Osmanlı Dönemi'nden beri değişmiyor. Üzerine bina yapılanlar da var, zaman içinde kot farkının yükselmesiyle yolun altında kalanlar da. Bu önemli eserlerin bazılarının üzerine yazılar yazılarak ve grafitiler yapılarak tahrip edildiğini görmek de, mermerlerinin ve kitabelerinin çalındığına rastlamak da ne yazık ki mümkün. Fatih'teki Zeynep Sultan Çeşmesi ile Balat'taki Çorbacı Çeşmesi, İstanbul'un kaybolmaya yüz tutan çeşmelerinden yalnızca ikisi. Zeynep Sultan Çeşmesi'nin estetiği, ne yazık ki üzerine inşa edilen 4 katlı bina nedeniyle adeta örtülü durumda. Balat'taki Çorbacı Çeşmesinin ise bir kısmı yola gömülmüş halde. Bir zamanlar İstanbul'da 10 bine yakın çeşme olduğu, ancak şu an kayıt altında yalnızca bin 200 çeşmenin kaldığı biliniyor. Bunlardan yalnızca 60-70 tanesinin suyu akıyor.
60-70'inin suyu akıyor
Zeynep Sultan Çeşmesi gibi İstanbul'da tahribata uğrayan çeşmenin olduğunu vurgulayan Tarih araştırmacısı Mehmet Dilbaz, "Zeynep Sultan, üçüncü Ahmet'in kızı. Çeşme, 30 çocuğundan biri olan Zeynep Sultan tarafından, 1770 yılında yaptırılıyor. Zeynep Sultan bu bulunduğumuz bölgede pek çok hayır eseri yaptırıyor. Bu çeşme de bunlardan biri. Kendisinin yukarıda bir sebili vardı, şu an ortadan kalktı. Başka bir çeşme grubu, camisi ve türbesi vardı. Fakat Zeynep Sultan, Osmanlı dönemindeki en kadersiz kadınlardan, hanım sultanlardan biri. Kendisinin yaptırdığı pek çok tarihi eser zamana ve insan eliyle tahribata kurban gitmiş. Arkada gördüğümüz çeşmenin orijinal yapıldığı dönemde bir boşluk üzerinde olduğunu ve etrafına herhangi bir bina olmadığı biliniyor. Bu çeşmenin üzerinde Osmanlı imparatorluğunun son döneminde de bina vardı. Yani bu Cumhuriyet dönemi eseri değil, bu yapı grubu yıkıldıktan sonra bu bina inşa edilmiş. Dolayısıyla, ben hep şunu vurguluyorum. Osmanlı döneminden kalan tarihi eserler, çeşmeler bunların tahrip olma süreci Osmanlı döneminde başladı. Mesela Zeynep Sultan'ın yaptırdığı çeşmeler ve kendisinin yaptırdığı türbe. 1871 yılında buradan geçen tramvay yolu inşa edilirken yıktırılıyor. Daha sonra başka bir yere taşındı ve ondan sonra çeşme ortadan kalktı. Bu yapı gibi İstanbul'da tahribat altında kalmış, üzerine bina yapılan pek çok çeşme var. Bunun gibi İstanbul'da toplamda ecdat yadigarı bir dönemler 10 bine yakın çeşme olduğu, şu an kayıt altında 1200 tane çeşme olduğunu biliyoruz. Ama bu çeşmelerin yaklaşık 60-70 tanesinden su akıyor. Diğerlerinin hiçbirinden su akmıyor. Pek çok çeşme de gördüğünüz gibi tahrip edilmiş durumda. Bu çeşmenin en azından etrafına yazı yazılmamış. Size İstanbul'da pek çok çeşme gösterebilirim ki üzerine grafitiler yapılmış ve suyu kesilmiş durumda" dedi.
Bu da bizim ayıbımız
Çift başlılık var
Bu çeşmelerin koruma altına alınması için öncelikle çeşmenin resmi statüsünün kesinleşmesi gerektiğinin altını çizen Dilbaz, "İstanbul'da tarihi eserlerde çeşmeler bazında şöyle bir sorun var. Bir tarihi yapının, aynı tipteki tarihi yapıların 5-6 tane farklı sahibi çıkıyor. Mesela burada gördüğümüz çeşmenin sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğü iken, başka bir çeşmenin bir İlçe belediyesinde, başka bir çeşmenin bir özel kurumda olduğu görülüyor. Bu çift başlılık, çok başlılık yüzünden çeşmelere bazı kurumların, özellikle Kültür Bakanlığı'nın direkt müdahale etmesi söz konusu olmuyor. İlk yapılması gereken bir kültür envanterinin net bir şekilde çıkartılması. Ondan sonra çeşmelerin özellikle Su Vakfı gibi resmi bir kuruma bağlanması. Ya da İSKİ'ye. Daha sonra o kurum üzerinden çeşmelerin sırayla onarılarak, hepsinin sularının akıtılması lazım" dedi.
Su akmazsa harap oluyor
Suyu akıtılmayan çeşmelerin gün geçtikçe harap olduğunu vurgulayan Dilbaz, "Bakın şu çok önemli. Çeşmeyi istediğiniz kadar imar edin, eğer çeşmenin suyunu akıtmazsanız, çeşme yeniden harap oluyor. Çünkü her çeşme kendi çevresinde bir Habitat barındırıyor. Sadece insanlar değil, sokak hayvanları da özellikle çok sıcak yaz aylarında. Eyüp'te, Balat'ta sosyal hayvanlar gelip o çeşmelerden su içiyor. Bir Çeşme suyunu kesmek demek etrafındaki bütün habitatı yani kediyi, köpeği çimenleri bile yok etmeniz demek. Dolayısıyla İstanbul'daki çeşmelerin suyunun mutlaka akması lazım. Bu çeşmelerin onarılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
