Gazetecilik ve Seyfettin Başkan...

Gazeteci olmak kolay bir şey değil. Sadece gazeteci değil bir meslek sahibi olmak zor.

Her mesleğin iyisi kötüsü, yeterlisi yetersizi olabileceği gibi bizim mesleğinde var.

Bu normal bişey. İyiler ancak kötülerin olduğu yerde belli oluyor.

Vasatlar olmasa, iyi olanlar nasıl belli olacak ki...

Hayatın diyalektiği böyle bir şey. Kötülerinde olması hayatın bir gerekliliği.

Meslek sahipleri içersinde birbirini sevmeyenler olduğu gibi bizim meslekte de var.

Sonuçta bir mesleğin karşılığı şu;

Dünyanın her yerinde yapılabiliyorsa o meslek evrensel bir meslek.

Sadece bir yöreye aitse o yerel bir meslek. Mesleğini yetersiz yapıyorsa bir gün tasfiye oluyor zaten.

Pozisyon kapmak ile meslek sahibi olmak arasındaki fark ise. Birinde abileriniz oluyor, hak etmeden liyakat ve ehliyet sahibi olmadan orada pozisyonunuz olabiliyor, diğerinde meslek sahibi olmakta ise tırnaklarınızla hak ederek oluyorsunuz.

Hatta mesleğiniz içinde en iyi olmak için özel bir çaba sarf ediyorsunuz.

Pozisyonlar ise bir gün olmuyor.

****

Bırakın evrensel anlamda dünyanın her yerinde gazetecilik yapabilmeyi; yerelde bile çapsız, niteliksiz, yetersiz o kadar meslektaşım var ki...

Ki, onlar hayatlarını da bu meslekten kazanıyorlar.

Ancak itirazımda var.

Zaman en iyi ilaç derler ya...

Zamanın öğütücü makinesi onları arındırıyor.

31 Mart seçimlerinden sonra biraz daha azalacaklar.

Çünkü yeni iletişim çağı, sosyal medya onlara olan ihtiyacı da ortadan kaldırıyor.

Gazetecilik nitelik değiştiriyor.

Yalan çok fazla uzun ömürlü olamıyor.

Yetersizlik çok kolay belli oluyor.

****

Bir de toplu davetlerde kalite biraz daha öne çıkabilse.

Arkadaşlarımız, biraz daha gazeteci gibi davranabilse.

Meslek kuruluşlarının yöneticileri, rekabet yerine, birbirine laf çakma yerine; toplantıda bulunan ve bulunmayan gazetecilerin (yeterli ya da yetersiz) haklarını, hukuklarını savunabilseler.

Siyasi partilerin mensupları, hatta yöneticileri gibi konuşmasalar.

Yandaşlığı ve candaşlığı en azından toplantı sonuna kadar yansıtmasalar.

Herhangi bir meslektaşımıza yönelik bir eleştiri yapıldığında itiraz edebilseler.

Bir toplantıda konuşmacının, davet sahibinin yandaşı gibi alkış yapmasalar.

Sorularını daha derli toplu sorabilseler.

Gazetecilikle ilgili şikayet ederken; 'baskı var, yazamıyoruz' derken, neyi yazamadıklarını belirtseler.

Duyan da haklarında açılmış onlarca dava var zannedecek.

Yazmayanların, habercilik yapmayanların baskılardan ve yazamamaktan şikayetci olması nasıl bir şeyse...

****

Neden bu yazıyı kaleme aldım?

Her toplantıda aynı şeylerle karşılaşmaktan, uyarı yapmaktan bıktım, yoruldum.

Artık söylemiyorum.

"Keşke öyle söylemeseydin" diyerek uyarmıyorum.

Kendi hallerine bıraktım, onları.

31 Mart seçimleri ve aday adayları

31 Mart seçimleri dolayısıyla ilçeleri, bölgeyi, ülkeyi değerlendiren analizler ve yorumlar yazıyorum.

En son Esenyurt'ta CHP'nin adayının Gürsel Tekin olduğunda seçimleri büyük bir farkla kazanabileceğini yazınca yaklaşık 25 yıldır tanıdığım, arkadaşım belediye başkan aday adaylarından Seyfettin Başkan aradı.

Neden kendisininde masada olmasına rağmen değerlendirmediğimi ve söz etmediğimi belirterek, aday gösterildiğinde mutlaka seçimleri büyük bir farkla kazanacağını söyledi.

****

1- Sonuçta bir değerlendirme yaparken parti yetkilileri ile konuşarak, sahaya bakarak analiz yaparak değerlendirmelerimi kamuoyu ile paylaşıyorum.

2- Sadece Seyfettin Başkan değil, hangi partiden aday adayı olursa kendisiyle seçim kazanabileceğine inandıkları için aday adayı oluyorlar. Bu gerçeği biliyorum.

3- Belki çok küçük bir azınlıkta adını duyurmak, parti içersinde tanınırlığını yükseltmek, parti iktidar olursa da bir pozisyon kapabilmek, işi düştüğünde de kolayca halledebilmek için aday adayı oluyor. Ve bunları da anlıyorum.

4- Ancak her yazdığımız, yorumladığımız, analizimizde eksik olabilir. Sonuçta gazetecilik yapıyoruz. Yüzde yüz bilebilmek mümkün değil ki.

5- Esenyurt'ta sol 15 yıl, AK Parti'de 15 yıl iktidar oldu. Tam 30 yıldır kenti yöneten iki isim var. Gürbüz Çapan ve Necmi Kadıoğlu.

Seyfettin Başkan, bir işadamı olarak bu iki başkan ile de çalıştı. Esenyurt'un en küçük sokağına kadar tanıyor. Aynı zamanda kılcal damarlarını biliyor. Ve tam iki dönemdir belediye başkan aday adayı oluyor. Ve kendine de güveniyor.

6- Bir belediyeyi yönetibilir mi? Yönetibilir. Başarılı olabilir mi? Olabilir. Seçimi kazanır mı? Kazanabilir.

Ancak bugüne kadar görüştüğüm parti yetkilileri masada o'nun isminin olduğunu söylemediler. Duymadım. Şimdi duymadığım bilmediğim bir şeyi nasıl yazabilirim? Sadece arkadaşım diye yazamam ki.

7- Bunun en somutu Beylikdüzü'nde AK Parti Belediye Başkan Adayı Adayı olan Halis Kahriman'la ilgili, Bizim Beylikdüzü Vakfı'nın kurucularından biri olmama rağmen "en güçlü aday, masada diye" yaz(a)madım. Çünkü aday yapmayacaklarını biliyordum.

8- Yine aile dostumuz olmasına rağmen Çetin Çapan'ın, 2014 seçimlerinde seçim kazanma ihtimali olmadığını, Necmi Kadıoğlu'nun seçimleri büyük bir farkla kazanacağını yazdığım için, bana gönül koydu. Bizim mesleğin bir cilvesi de bu.

8- Aynı şey Seyfettin Başkan ve başka aday adayı olan arkadaşlarımla da ilgili. İnsan sırf biri yakın arkadaşı diye, dostu diye olmayan bir şeyi inanmadığı bir şeyi nasıl yazabilir?

Son söz: Seyfettin Başkan aday olur ve ben yanılırım. Bunu da açıkça yazmaktan çekinmem. Neyse şurada 5-6 gün sonra CHP'nin İstanbul adaylar açıklanacak. Takke düşecek kel görünecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Tarakçı Arşivi