Erol Sırrı Yolcu

Erol Sırrı Yolcu

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Ulu Önder Cumhurbaşkanı Atatürk, 29 Ekim 1936 tarihinde Ankara Palas'ta düzenlenen toplantıda yabancı konuklarla konuşma sırasında şöyle demiştir: "Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız!"

Ali Rıza Bey sen nasıl bir tohum attın ki düşmanları için bile; “Ben onları affederim, çünkü kalbim vardır; onlar beni affetmezler, çünkü kalpsizdirler” dedirttin.

Zübeyde Hanım öyle evlat doğurdun ki, ölüsünden bile korkuyorlar.

Olmasa da naçiz vücudun yanımda, öğrettiklerinle mücadeleme devam ederim Paşam.

Olamasam da birlikte, fikirlerin yolumu aydınlatır. Hiç istemeseler de anılarınla yaşarım. Her yerde seni görür. Hayalinle dans ederim. Bu da onlara yeter.

Üzülme Paşam yalnız değilim, senin yoktan var ettiğin CUMHURİYET’i ilelebet yaşatacak, büyük Türkiye ailem var. Onlarla asla mutsuz olmam, birlikte yaşar, yaşatır daha da büyütürüz.

"Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Bu kolaydır; Ama dostun başarısına sempati duyabilmek sağlam bir karakter gerektirir." Sayende karakterim de sağlamlaştı. Ve hiç sana ihanet etmedim.

Yaptığın yollarda, fabrikalarda, denizimin renginde gözlerini görürüm. Bulutumun beyazında tenini, buğdayın başağında saçlarını görürüm. Gezdiğin bozkırlarda hayalinle mutlu olur. Gökyüzünde hep seni bulurum.

Güneşimi kaybettiğimde, gözlerini görmem yeter. Aydınlanır karanlıkta yolum, hedefime koşarak giderim. Eğer bir gün düşersem, biliyorum ki fikirleriyle ayağa kaldıracak Atatürk’üm var. O zaman inleyerek değil, kükreyerek yeniden doğarım.

Seni siyasi görüş olarak görenler ne kadar da yanılıyor. Oysaki bir yaşam biçimi, idolsün.

“Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflar da sahne arasınlar.” Tasalanma paşam, onlar sadece dansözlük yapıyor. Bir orada, bir gölge peşinde aslında hep aynı hamamdalar. Kurna değiştirip duruyorlar.

  1. için çok içki içer diye söyleyenlerin dolaplarında şişeler eksik olmuyor. İçleri pislik tutmuş, yalan dolu dilleriyle kötüleyerek sözüm ona seni sevdiklerini söylüyor. Zinhar bunlara kanmadım.

“Benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat âşığıyım” işte bu sözün mutluluktan uçuruyor, Paşam.

Seninle ilgili her yazılanı topluyor, okudukça gelişiyor, geliştikçe insan oluyorum.

Hani demişsin ya, “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.” Bunu dahi anlayamadılar.

Sanatçıya, zanaatkâra ne kadar değer verdiğini devlet olmanın nasıl olduğunu senden öğrendim. Üstat Neyzen Tevfik ile diyaloğunda daha da iyi anladım.

Hani, Neyzen’le ayrılma vaktiniz geldiğinde, elini üstadın kalbinin üstüne basarak dakikalarca tuttuktan sonra:

– Ne büyük, kuvvetli ruhun var? Diyerek sormuşsun.

– Neyzen, ne istersin söyle?

– Sayenizde her şeyim var. Teşekkür ederim.

– Bir şey iste canım!

– Bir nüfus tezkeresi versinler, emrediniz.

– Nüfus tezkeren yok mu, Neyzen?

– Hayır! Bundan evvel devlet yoktu ki, nüfus teskerem olsun!

Sarı saçlımmm, Mustafa’mm, Kemal’imm, Atatürk’ümmm sen hiç ölmedin, sadece bedenin benden ayrıldı.

Seni suikastlarla, ihanetlerle yok etmeye çalışanlar da, şimdi yalan ve iftiralarla unutturacaklarını sanıyorlar. Lakin asla başaramadılar, başaramayacaklar. Onlar saldırdıkça büyüyor, yalancılar unutturmak istedikçe güçleniyorsun.

Çünkü sen HAKLIYDIN, AHLAKLIYDIN, NAMUSLUYDUN, ALDANMIYOR, ALDATMIYORDUN, BİLİMİ REHBER EDİNMİŞ KATIKSIZ BİR DEVRİMCİ İDİN! BUNLAR, YAŞADIĞININ KANITIDIR.

Hayvanları sevdiğin için kurban kestirmezmişsin. Hatta çiftlikte ruam hastalığına yakalanan tayı öldürecekleri zaman çocuk gibi ağlamışsın, senin inci tanelerin için bile ölürüm Paşam.

Dinsiz, imansız diyenler önce seni anlamalılar. İzninle, bilmeyenlere şunu aktardıktan sonra devam edeyim.

Harbiye’de öğrenci iken, hafta tatillerinde Beykoz’a Yuşa Efendi Dergâhının şeyhine konuk olurmuşsun. Şeyh’te yanınızdaki arkadaşlarınızla size okulu bırakmamanız gerektiğini, okuyup büyük adam olmanızı tembihlermiş. Siz bunu hiç unutmamışsınız ve bir gün şöyle demişsiniz, “Eğer bize Şeyh Hazretleri okuma aşkını vermese idi halimiz nice olurdu.”

Kurduğun Cumhuriyeti, ilke ve devrimlerini hedef aldılar, sonra anıtlarını, anılarını, fotoğraflarını, hatta annenin iffetine laf söylediler. Onları affetmeyeceğim. Şimdi o iffetsizler, düştükleri durumdan kurtulmak için seni pis ağızlarına alarak kendilerini pazarlayarak, barınacak mekân arıyorlar. BARINAMAYACAKLAR PAŞAM.

Keşke Yunan kazansaydı diyen meczupların kuyruğuna takılanlar, Lozan’ı hezimet sayanlar da oldu, başları sıkıştığında ise dev fotoğraflarının ardına sığındılar.

Ne yapsalar olmadı- olmayacak. Rüzgâr, kayadan ancak toz alıyor.

Dünya çok devrimci gördü, çok devrim yaşadı. Zaman içinde devrimlerin birçoğu tükendi, yapanlar kendi yurttaşları tarafından dahi unutuldu.

Oysa sen büyük ATATÜRK, milletinin gönlündeki yerin daha da büyüyor, dünyadaki saygınlığın daha da artıyor.

Gittiğini sandıkları, o 10 Kasım 1938’ den bugüne pek çok kişi ve siyasi akım kendi Atatürk’ünü üretmeye çalıştı. Çok iyi tanıdığımız kimileri sahip çıkar gibi yaparak, en önemli özelliklerini gizleyip sadece kendi çıkarlarına yarayacak Atatürk’ler yarattıklarını sandılar. Ama çokkk yanıldılar Paşam çokkkk…

Askeri dehanı över gibi yaparken meclise verdiğin önemi, antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı ATATÜRK’ ü anlatmadılar.

“Mustafa Kemal Paşa” dediler de, zorda kalmadıkça “ATATÜRK” diyemediler.

Bir ağaç için köşkün yerini değiştirdiğini söyleyenler, yurdumuzun haritası Sevr ile değiştirilmek istendiğinde neler yaptığını söylemediler.

Sen Hatay’ı namusun olarak gördün. Birileri para için namuslarını dahi sattı.

Sevdiğin iğde ağacı için ağladığını anlatanlar, kendi ellerinle var ettiğin Atatürk Orman Çiftliği’nin yok edilişi karşısında kıllarını kıpırdatmadılar.

Ülkesinin bağımsızlığını savunurken zulüm gören yurtseverler, yoktan var edilen güçlü sanayi tesisleri özelleştirilip kapatıldığında işçileri kapının önüne koydular.

“Milletin Efendisi” olmuşken maraba haline getirilen köylüler seni daha iyi anlıyor, daha çok özlüyor artık.

Tasvip etmedikleri, saçı açık, mine etekli, pantolon giyen, makyajlı kadınları vitrin olarak kullananlar, İstanbul Sözleşmesine gık çıkartmadılar.

Paşam söylenecek çok şey var ama edebimizden susarız. Onlara artık sadece “o” diyor, Allah’a havale ediyor sözü sana bırakıyorum.

“Temeli, büyük Türk milleti ve onun kahraman evlatları olan büyük ordumuzun vicdanında, akıl ve şuurunda kurulmuş bulunan Cumhuriyetimiz’ in ve milletin ruhundan ilham alan ilkelerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceğini sananlar çok zayıf dimağlı bahtsızlardır…”

“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Ve Türk milleti, güvenliğini ve mutluluğunu sağlayan ve koruyan ilkelerle uygarlık yolunda durmaksızın yürüyecektir.”

İMZA, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

Aramızdan ayrılışının 83. yılında tarihin kaydettiği en büyük devrimci Mustafa Kemal ATATÜRK’ü saygı, minnet ve özlemle anıyor, ellerinden öpüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sırrı Yolcu Arşivi